Blade Runner’da bir noktada kahramanın evine konuk oluruz ya, işte o sahneye her zaman bayılmışımdır. Eski orijinal film de, birkaç yıl önceki devam filmi de bu sahneyi çok iyi becermiştir. Kutu gibi bir yer. Köhne ama geleceğin standart yüksek teknolojisiyle donatılmış. Bugün ufaktan evlere giren her şey standart olarak en gelişmiş haliyle vardır bu evde. Konuşan akıllı asistandan yemeğini yapan akıllı fırına, her şey tatsız tuzsuz, aşırı depresif de olsa yüksek teknolojik. Burada teknoloji tertemiz pırıl pırıl bir reklam ortamında değil leş gibi bir evin içindedir. Benim en hoşuma giden de budur. Geleceği bu leş, köhne, dağınık, iki yakası bir araya gelmeyen haliyle daha gerçekçi bulduğumdan belki.
Dışarıdan da devamlı artık gökyüzünü kaplamak için hiçbir engel tanımayan yüksek teknolojiyle donatılmış dev reklam panolarının ışıkları yansır. Gri, metal ağırlıklı odanın içinde anlamadığımız bir dilde reklam sloganları yankılanır. Kahramanımız bu metal odada yalnız başına (pardon dijital asistanıyla) konserve gibi bir şey yer. Gelecek budur.
Bugün pandemi sırasında evlere kapanan insanlık, daha doğrusu, insanlığın eve kapanan kısmı, buna benzer bir hayata doğru hafiften evrilmeye başladı. İş evden. Arkadaşlık evden. Hepsi ekrandan. Dijital asistanlar var; müzik koyar, evin ısısını ayarlar, sana ajandanı hatırlatır. Dışarı çıkmak yok, seyahat yok. Bazı ülkelerde sadece egzersiz için dışarı çıkmak serbest ama artık galiba ona da gerek kalmayacak şekilde gelişiyor olaylar.
Geçenlerde okuduğum bir haberde evden dışarı çıkmadan yapılacak egzersizlerden bahsediliyordu. Egzersiz yapmam, koşmaktan aşırı sıkılıyorum. Sadece yürüyüş yapmayı seviyorum. Saatlerce yürüyebilirim ama dışarıda. Koşu bandında değil. Çünkü çevremi incelemek, manzaramın hafifçe, yavaşça, yumuşacık bir şekilde devamlı değişmesi, etrafımda olan biteni izlemek ve her an içinde olmak hoşuma gidiyor. Eşofmanlarla olimpiyatlara hazırlanır gibi devamlı saatime bakıp oflaya puflaya hırsla koşmak bana göre değil. Bu şekilde ne çevresini fark eder insan ne de nerede olduğunu anlar.
İnsanların spor yapmak amacıyla dışarı çıkmayı eskisi kadar istemeyeceklerine yatırım yapan markalardan biri Mirror adında bir fitness aynası. Bir tür dijital koç, fitness hocası. Gerekli bilgileri yükledikten sonra sizi çalıştırıyor. Bir diğer evde sosyalleşme ve spor ürünü Peloton Bike ve benzeri online uygulamalar. Gerçek zamanlı olarak farklı insanlarla pedal çeviriyorsunuz. Detayını bilmiyorum, denemedim de ama çok sıkıcı görünüyor. İnsanların evden dışarı çıkmamak için yaptıklarına gerçekten inanamıyorum.
Ev egzersizi teknoloji pazarı hayli hareketli günler yaşıyormuş. Bundan sonra insanlar evden çıkmadan bir şeyi daha başarabileceklermiş.
Babalarımızın döneminde televizyon vardı. Bizim kuşak ve sonradan gelenler televizyonu devamlı aşağıladık. Bütün gün evde oturup televizyon seyreden ve aptallaşan kitleleri anlatan onlarca yüzlerce doktora tezi, kitap yazdık. Televizyonu aptal kutusu olarak etiketledik. Ki yanlış değil. Ama bunu yaptıktan sonra ne oldu? Bugün televizyon duruyor. Hayatımıza her gün yeni ekranlar ekleniyor. Herkeste TV, telefon ve bilgisayar ekranı standart. Şimdi yenileri de yolda. Pandeminin ardından eski hayata dönmek yerine evde kalmanın yollarını arıyoruz. Evden çalışmak, evde spor, evde konser (stream konser uygulamaları), stream vizyon filmleri (evden sinema)... Bunların pandemi sonrasında da kalıcı olacağı belirtiliyor. Yani eve kapandık, bundan sonra dışarıya pek çıkmayız deniyor.
Sizi bilmiyorum ama ben son bir yılı hiç yaşanmamış gibi yok saymayı ve kaldığım yerden devam etmeyi planlıyorum. Böyle bir şey mümkünse tabii.