Geçenlerde karşıma çıkan bir dönercinin tabelasında şöyle yazıyordu: “German Döner Kebab”. Almanya’nın medarı iftiharı, insanlığa armağanı halis muhlis döner.
Zihninizde yankılanan “Yoğurdu, baklavayı kaptırdık, döner de mi gidici?” sorusunu buradan duyabiliyorum. Kaptılar, çaldılar, vay kalleşler falan diye yürüyüp gidebilir zincir halinde bu duygusallıklar ve bayağı da rahatlatıcı olur ama iş aslında hiç de öyle değil. Bir döner tabelasının altında bin bir gerçek saklanmış olabilir.
Almanya’da bugün en popüler müzik türlerinden biri Rap, en popüler fast food’lardan biri döner. İkisinde de Türklerin imzası var. 1960’lardaki ilk göç dalgasından 60 yıl kadar sonra önemli bir gözlem. İlk işçi dalgasının çalıştığı fabrikaların patronlarının torunları bugün işe aldıkları gariban işçilerin torunlarının müziğini dinliyor. Türkler olarak Alman kültürüne başka katkılarımız da var elbette. Rap ve döner bunlardan sadece en bariz iki tanesi.
Bugün Deutsche Rap olarak kategorize edilen tür Almanya’daki göçmen kültürünün zenginliğinin bir sonucu. Balkanlar’dan, muhtelif İslam coğrafyasından ve elbette en fazla da Türkiye’den göçmenlerin yarattığı ve büyüttüğü bir tür Deutsche Rap.
Bugün bu ülkedeki en popüler genç sanatçılardan bazılarının Türk asıllı Almanlar olması da şaşırtıcı olmamalı. Rap’in bütün dünyada ana akım olma süreciyle birlikte doğal karşılanması gereken bir sonuç.
Ben çocukken böyle bir tablo yoktu. Dünya devamlı değişiyor ve bu değişime kucak açıp özümseyen ve içselleştirenler zenginleşiyor. Almanya, döneri ve göçmenlerin müziğini içselleştirerek zenginleşmiş oldu. Rap yapan Alman Türkler Almancayı da geliştiriyor değiştiriyor, dönüştürüyor. Popüler kültüre her şekilde izlerini bırakıyorlar. Ve neticede Londra sokaklarında karşımıza çıkan Alman fast food döner gibi, dünyanın herhangi bir yerinde bir müzik listesinde mesela Ufo361’in “Emotions”ı ya da Mero’nun “Baller Los”u çıkabiliyor. Bu noktada hadise iyiden iyiye globale doğru yürümüştür artık.
Aslında kimsenin kimseden bir şey çaldığı yok. Hayat gelişirken yerinde duranlar ve hayata uyum sağlayıp devam edenler var.
Memleketimize gelirsek; ülkemizde 3.5 milyondan fazla Suriyeli mülteci olduğu belirtiliyor. Bu insanların internet üzerindeki çeşitli mecralarda dinlediği müziklerin, tercihlerinin Türkiye’ye bir sonucu olacaktır. Şu an olmasa da yakın gelecekte olacaktır. Bugün internet ortamında Türkiye’de popüler olan işlere bakarsanız, pek çok Arapça şarkı göreceksiniz. Acaba neden diye düşündünüz mü? Türkiye’de popüler kültür bugüne dek hiç olmadığı kadar Arap kültürünün etkisine giriyor. Bu konuda isim isim ilerleyebilirim. Popüler olan Arapça rap ve Trap parçalarıyla, arabesk/hip hop ekseninde gelişen Arapça müziklerden bahsedebilirim. Kendi içinde çok değişik coğrafyalara sahip bir ülkeyiz. Doğusu batısına benzemeyen, kuzeyi güneyinden farklı, rengârenk, devinen, gelişen kabına sığmayan, göç alan, göç veren, enerji dolu bir ülke. Açıkçası, eşi benzeri de pek olmayan bir ortam bu.
Bu canlılığı, bu hayat belirtisini ezmek mi, yok saymak mı, sırt dönmek mi, yoksa içselleştirip zenginleşip büyümek ve yeni dünyaya uyum sağlamak mı? Gelişme kalkınma, sadece inşaatla sanayiyle olmuyor. Bizim döner nasıl Londra’da Alman fast food oluyor, biraz bunu anlamaktan geçiyor iş.