"Sıkıntı yok, aynen!” Metrobüste yanımdaki adam telefonla konuşuyor. Aslında buna konuşmak denemez. Konuşanlara haksızlık olur. Konuşmak demek birden fazla duyguyu ve düşünceyi birden -ve bu durumda ikiden- fazla sözcükle anlatmak demek. Bu sözcükleri doğru kombine ederek makul ve mantıklı bir iletişim kurmak demek. Adam aynı iki kelimeyle Söğütlüçeşme’den Zincirlikuyu’ya kadar geldi. Bir iki kez ton değiştirdi o kadar. Hababam sınıfının müziği gibi: Mahmut Hoca hasta, Hababam yavaş... Mahmut Hoca iyileşti, Hababam hızlı!
Tecrübelerime göre ülkemizde sıkıntı yok demek, tam olarak sıkıntı olduğu anlamına geliyor. Biz “Sıkıntı yok”u, sıkıntı olmadığı zamanlarda değil, bariz ve üzeri örtülemez bir şekilde sıkıntı olduğunda kullanıyoruz. “Sıkıntı yok”, sıkıntı olmadığı için değil, sıkıntı yokmuş gibi yapmak için söyleniyor. Aslında sıkıntı yok, sorun yok, sende bir problem var demek.
“Sıkıntılı” olan taraf böyle düşünmüyor elbette. Bir nedeni var sıkılıyorsak. Geçen yaz kaldığım otelde odanın
Obama’nın yaz için hazırlayıp paylaştığı çalma listesi, bir yaz gününün müzikal özeti gibi olmuş
Barack Obama, başkan olduğu zamanlarda muhtelif durumlar için şarkı listeleri yapıp paylaşmayı ihmal etmezdi. Bu alışkanlığını geçen hafta paylaştığı yaz çalma listesiyle devam ettirdiğini kanıtladı. Elbette başkan olduğunda resmi kanallardan da paylaşırlardı bu listeyi ve o kasıntı politika alemlerinde hoş bir kırılma yaşanırdı bu sayede. Bugün Obama emekli başkan olarak sanırım şarkı seçerken daha rahattır.
Barack Obama genellikle siyah müzik dinlediğini ve siyah sanatçıların şarkılarını paylaştığını daha önceki playlist’lerinde kanıtlamıştı. Ama listeleri genellikle yeni ve eski şarkıların ve sanatçıların dengeli bir karışımı şeklinde gelişiyor. Elbette farklı türlere de yer veriyor.
Listede bu yılın büyük hit’lerinden The Lion King soundtrack’inden “Mood For Eva” seçilmiş. Beyoncé, Jay-Z ve Childish Gambino’ya Oumou Sangaré eşlik ediyor.
Rihanna ve Drake’ten “Too Good” ile açmış listeyi.
Gomorrah” çılgınlığı yaşıyorum. Napoli mafyası Camorra’yı anlatan Roberto Saviano imzalı romandan esinlenen İtalyan yapımı dizinin dördüncü sezonuna girildi. İlk üç sezonu giderek artan bir merak ve heyecanla izlemiştim. Dördüncü sezonu bitirmem için üç gün yetti. Uykusuz kaldım ama pişman mıyım? Hayır. Her saniyesine değerdi. “The Wire” ekolünden geldiğini söyleyerek tanımlayabileceğim dizide sert sahneler var. Bu sertliği kan revan içinde olmak şeklinde anlamayın. Sahneler değil insanlar, kararlar, olaylar ve vicdanlar sert. Hayat çok sert.
Sopranos ile başladığını kabul ettiğimiz ‘anti hero’ yani mükemmel olmayan, hatta basbayağı suçlu olabilen televizyon kahramanları dönemini eğer “Breaking Bad”in farklı sınırlara taşıdığını düşünüyorsanız bir de “Gomorrah” izleyin.
Yasal olmayan bir dünyanın kurallarıyla yaşıyor ve davranıyor da olsa her anti-kahramanın (gerçek hayatın tersine) bir vicdanı vardır ve bu dizinin genel vicdanı olarak senaryodan bize geçer. Adalet eninde
Bugün Türkiye’de popüler müzik iklimine hakim hava “denemek”. Pek çok sanatçı, türleri birbirine karıştırarak sesini duyurma peşinde
Sagopa Kajmer’in “Avutsun Bahaneler”i geçen haftanın sanırım en popüler şarkısıydı. Şarkının videosu dört günde 7 milyon izlenmeyi buldu. İrili ufaklı yeni pop şarkıları büyük bir popülerlik gösteremedi iş oldschool arabesk rap’e kaldı. Mustafa Ak, feat Müge hazreti Yasua imzalı “Alacağım Var”, 2 Ağustos’ta yayınlanmıştı o zamandan beri popülerliğini artırdı. Açıkçası Müge’nin vokalleriyle şarkı başka bir boyuta geçmiş. Güzel bir renk yakalamış ekip. Aynı dönem yayınlanan pek çok benzer şarkı arasından aklımda yer ettiğini söyleyebilirim.
Güldeniz ft. Hürkan imzalı “Karanlık Çökünce” adlı parça Balyoz Müzik etiketiyle 20 Ağustos’ta klibiyle birlikte yayınlandı. Şarkı hafif karanlık synthe ağırlıklı beat’lerle açılıyor. 80’ler dark wave tonlarında devam ederken birden popu
Commute” İngilizce bir sözcük. Her gün düzenli olarak evden işe uzunca sayılabilecek mesafeyi kat etmek anlamına geliyor.
“Banliyödeki evinizden şehir merkezindeki iş yerinize her gün gidip dönmek” demek işin aslı bu. Öncelikle ABD’deki büyük şehirlerde ortaya çıkan, şehirlerin büyümesi, çalışma hayatının şehirlerde yoğunlaşması ve banliyölerin oluşmasıyla zamanla bütün dünyaya yayılan bir gerçek.
İnsanlar iş yerlerinin bulunduğu şehirlerde barınamayınca, ev kiraları fazla yüksek ya da şehirler dar gelmeye başlayınca “commute” edeyim ben demişler. Şehrin bir saat dışında bir kasaba bulup yerleşmişler.
Bugün pek çok gelişmiş büyük dünya şehri gibi Londra’da da “commute” çok önemli ve hayati bir kavram. Herkes “commute” ediyor. Ancak hayatın temelinde otomobil değil tren var. Karayolları yerine tren yolları büyük öneme sahip. Ulaşımın can damarı otomobil değil tren.
İstanbul karayollarına sırtını yaslamış bir şehir. Arabanız yoksa şehir dışındaki evinizden işe
Hadise’nin “Geliyorum Yanına” adlı geç yaz hit’i geçen haftanın en popüler şarkılarındandı. Sedef Şensoy’un “Kaç Kaç” adlı şarkısı popa yeni bir yön önerirken Hande Yener’in “Krema”sı daha fazla ilgiyi hak ediyor.
Türkçe popta geçen hafta şarkı yayınlayan en büyük isim Hadise’ydi. “Geliyorum Yanına” adlı şarkı bir yaz hit’i olarak tasarlanmış. Belki bu yüzden biraz geç kalmış diyebiliriz. Hadise 10 Ağustos’tan bu yana 5 milyona yakın izlenme almış. Sanırım beklentileri daha yükseklerdeydi. Bu klasik beat’lerdeki Türkçe pop şarkısında sabaha kadar kopuluyor, keyifler gıcır, adlar sahillere yazılıyor ve “buralar bize dar geliyor.” Yani her şey bildiğimiz gibi.
Banu Parlak’ın 8 Ağustos’ta yayınlanan “Aman” adlı şarkısı 1 milyonun üzerinde. Bir diğer pop çıkışı Çağla’nın “Bir Yere de Yaz” adlı şarkısı oldu. O da 2 milyonlarda. Klasik anlamda Türkçe popun bu haftaki karnesi aşağı yukarı bu şekilde gelişirken,
Tatildeyseniz şu anda muhtemelen bir sahilde şezlong stresi yaşıyorsunuz. Erkenden havlu atmak diye bir şey var. Şezlonga havlu atmak. Güney sahillerimizden yeni döndüğümden bu stresi gayet iyi biliyorum. Şezlongsuzluk evsizlikten beter. Çantalar torbalar öylece kala kalıyorsunuz güneşin altında. İnsan ağlamaklı oluyor. Şu anda bayram olduğundan durum daha da beter. Güneyden gelen haberlere göre boş şezlong için kardeş kardeşi vuruyormuş. Tatildekilere kolaylıklar ve sabır diliyorum. Ben atlattım işime gücüme döndüm darısı sizin başınıza.
Tatilde kendimce notlar tuttum ancak daha sonra oturup hepsini bir arada okuyunca sanki hiç eğlenmemişim gibi duruyor. Hâlbuki eğlendim. Babanın tatili demek, “eğlenmemişim gibi duruyor ama aslında eğlendim” demek zaten.
Tatilde herkes gibi fotoğraf çekip Instagram’a koymak istedim. Ama başaramadım. Bir süre sonra da çabalamaktan bıktım. Benim görüntüler Instagram’lık değil Tik Tok’luk oldu. Ne zaman pırıl pırıl bir deniz, egzotik görünümlü bir sahil çekmeye çalışsam
Geçen hafta yayınlanan single ve videolara yakından bakarak Türk dinleyicisinin değişen zevkleri ve beklentileri hakkında bazı bilgiler edinmek mümkün.
Murat Boz’un yeni klibi “Aşk Bu” 19 Temmuz’da büyük beklentilerle yayına kondu. Ancak izlenme sayısı bir buçuk milyonlarda kaldı. Özenli elektronik altyapılara sahip olan bu hayli düzgün ve dikkatle hazırlanmış pop şarkısından sadece bir gün önce 18 Temmuz’da yayına verilen Norm Ender imzalı “Mekanın Sahibi” 19 milyonu bularak en popüler yerli klipler arasına girdi. Rapçi Norm Ender’in popçu Murat Boz’dan üç kat fazla izlenmesi günümüz dinleyicisinin ruhu, doğası, davranışları ve beklentileri hakkında bir fikir veriyor olmalı. Bildiğimiz anlamda klasikleşmiş Türkçe pop’un ‘80’lerin ortasından 2000’lerin ortasına kadar rakipsiz devam eden hükümdarlığı artık sanırım sona ermiş durumda. Bu cümle karamsar ya da olumsuz görünebilir ama asla değil. Sadece bir saptama. Popta güzel şarkılar yapılmıyor ya da