Önce yasak dediler sonra sakıncalı. “Bu kelimeleri internette kullanmayın” diyorlar. Öyle demeyin böyle demeyin... Benim aklıma hemen Can Yücel’in lafı geldi
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı TİB’in yer sağlayıcılara yolladığı ve önce “yasak” deyip ardından tepki gelince “sakıncalı” diye düzelttiği sözcüklerden bazılarını gelin birlikte yakından inceleyelim...
Baldız: Bundan sonra eşinizin kız kardeşine bacanak demek hem daha güvenli hem de ortama erkek erkeğe daha delikanlı bir hava yaratıyor. Kadınlar erkeklerin, erkekler kadınların olduğu ortamlara gelmesin kardeşim. Bacanak iyi...
Çıtır: “Çıtır çıtır bir simit yedim” deriz ya. Bundan sonra sadece “simit yedim” dersek yanlış anlamalardan da kurtulmuş oluruz. Çıtır yerine önerim “kıtır”. “Kıtır kıtır bir internet” mesela...
Escort: “Başbakanın escort’ları yolu açtı” diye internette yazarsak başımız belaya girer mi? Bilmiyorum. Ama “escort kız” dediniz mi muhtemelen enselerler. Onun yerine koruma diyelim. Escort’la koruma aynı mı? Değil. Ama olsun, koruma daha güvenli.
Madem “Krizdeyiz” diyen firmalar her hafta her telden onlarca albümü piyasaya sürüyor, madem masamızın üstü gönderilen CD’lerden çılgın proje şantiyesine döndü, o halde gelin birlikte bakalım piyasada neler oluyor...
* “Charm School” - Roxette
Halis muhlis Amerikan müziği yapan İsveçli Roxette’in son albümü. Tam Roxette’in 25 Mayıs’ta Maçka Küçükçiftlik Park’taki konserine gitmeden dinlemek için. Merak ediyorsanız söyleyeyim, albüm iyi. Roxette’i sevenleri “Bu adamlar da amma değişmiş” dedirtecek türden falan değil pek. İyi yaptıkları şeyi yapmaya devam ediyorlar.
* “Gizli Aşk” - Semih Saygıner
Türk sanat müziği klasiklerini okuyor Saygıner. Klasik eserleri modernleştirmeyi hedefleyen düzenlemelerden oldum olası hazzetmem. Ancak Saygıner elinde ıstakayla ortama dalıp etrafı kırıp dökmemiş. Güzel söylemiş. Kendince bir tarz katmaya çalışmış. Bence beğenilecek bir albüm. Ama benim masa üstünde Zeki Müren’ler duruyor üst üste. O noktada ben onlara yöneliyorum.
Yeni klibini izledim, şarkılarını dinledim, fotoğraflarını inceledim, düşündüm taşındım;şu sorunun yanıtını bir türlü bulamadım. Hadise Beyoncé olmak zorunda mı kardeşim?
Beyoncé zenci ve Allah vergisi bir sesi var. Neredeyse bütün büyük soul ve R&B sesleri gibi o da kilise korosu geleneğinden yetişme. Evet, pop yıldızı ama soul ve R&B geleneğini devam ettirdiğinden yaptığı müziğin bir derinliği var. Yazın Çeşme’de bir-iki mekanda insanlar denize girerken çalınıp unutulacak türden şarkılar yapmıyor.
İyi prodüktör ve bestecilerle çalışıyor. En iyi modacılar ve tasarımcılardan fikir ve destek alıyor. Bütün bunların yanında acayip iyi dans ediyor. Sahnede bir kez yakından izledim, gözünüzü alamıyorsunuz.
Sonuç? Sonuç ortada. Beyoncé tarzının bir numaralı yıldızı. Çağdaş bir R&B divası olmayı hak ediyor. Ayrıca dünyanın en fazla satan isimlerinden.
Hadise’nin sesi iyi. Ama Beyoncé ile karşılaştırılacak düzeyde değil. Şarkıları da onun kadar iyi değil. Çalıştığı isimler elinden geleni yapıyor ama Beyoncé ile karşılaştırılacak bir durum yok. “Dıptıs” ritimler, tekerleme tarzı sözler.
“Bunlar satar abi” kafası. Derinlik yok. Kalıcılık yok. Geleceğe yatırım yok. Hadi
CHP türkülerle halkçı imajını yerleştirmeye çalışıyor. AK Parti merkezde, kucaklamacı. Latin de var, techno horon da, ska punk da, marş da, ilahi de... MHP ise rapcore ve rock’ı mehter müziğiyle birleştiriyor
Size bir şey söyleyeyim mi, bu seçimde müziklerde gözle görülür bir gelişme var. Masama gelen bir sürü albümde yer alan şarkılardan çok daha yaratıcı şarkılarla karşı karşıyayız. Muhtemelen pek yakında (hatta daha şimdiden) her yanından hoparlörler fırlayan otobüslerden bangır bangır dinleyeceksiniz bu şarkıları.
O yüzden bir bakmakta fayda var.
Ne diyorlar, ne mesaj veriyorlar?
CHP AKP’den daha “halkçı” duruyor
Değerli müziksever, iş gene başa düştü. Partiler vaatleri açıkladı, an itibarıyla müzikle ilgili tek satır yok. O halde kendi kendimize gelin güvey olalım
Konser biletleri maksimum 10 TL olacak. Çünkü Kültür Bakanlığı bütçesinden bir bölümü konser ve festival destek bütçesi olarak ayıracağım. Nasıl başka partiler tütünü, çayı, fındığı, pancarı sübvanse ediyorsa biz de konserleri sübvanse edeceğiz.
* Her mahallede bir yıkık dökük bina bulunacak, o bina büyüklüğüne falan bakılmadan performans merkezi olarak restore edilecek. Ses sistemi ve izolasyon belediyeden, örgütlenmek sizden. Parayı nereden mi bulacağım? Bir seneliğine kaldırım kırıp yenisini yapmasam yeter. Mahalle konser salonları tamamen özerk olacak. Başlarında YÖK gibi bir adet PÖK (Performans Örgütleme Kurumu) olmayacak. Türküyse türkü, rap’se rap, rock’sa rock, mahallenin gençlerinin elinden ne geliyorsa artık, dükkan sizin...
* Konser salonlarında ve barlarda sigara serbest olacak. Kaçak yapılara ruhsat vermekten daha az tehlikeli, sağlığa ve çevreye daha az zararlı. Millet sevdiği sanatçıyı kaçırmadan kesintisiz izleyecek. Ayrıca özel bir havalandırma sistemini mecburi tutacağım. O sistemi de benim birader
Trip hop aleminin en acayip, en orijinal adamı Tricky haftaya İstanbul’a geliyor ya, bu vesileyle bir-iki soru sorayım dedim. Yeni Zelanda’da çeteye katıldığını öğrendim. Ama bir nedeni var
Eskiden stat dolduran, meydanları ayağa kaldıran, Açıkhava’yı yıkan gruplar şimdi Beyoğlu’nun barlarına gece kulüplerine konsere geliyor.
22 Nisan Cuma Tricky, bildiğimiz Tricky, Ghetto’da. İzdiham yaşanıyor diye kızan eden olsa da dünya çapında isimleri küçük salonlarda izlemek insana kendini özel hissettiren bir tecrübe. Bu vesileyle Tricky’ye merak ettiğim bir-iki şeyi sordum. Bakın neler öğrendim...
* Genel olarak nelerden ilham alırsınız?
Her şey olabilir. Bir insan, bir his. Bazen yaptığım şeyleri sanki ben yapmamışım ya da ben yapamazmışım gibi geliyor. Bunu farklı güçlerin benim vücudumdan geçerek dışarı çıkması şeklinde yorumluyorum.
20 Haziran’daki Amy Winehouse İstanbul konserinin 150-600 TL’likbilet fiyatları tartışma yarattı.
Sırbistan’da Moby ile birlikte bir festivalde çalıyorlar. Ederi 72 TL.
* Yunanistan Ejekt Festival’da
22 Haziran’da yine Moby ile birlikte konser verecekler. 105 TL.
Tarkan’ın gözaltı resmini görünce bunu bir yerden hatırlıyorum dedim. Batıda ünlülerin gözaltı fotoğraflarını yayımlamak neredeyse bir gelenek
Hangi ünlünün biyografisini okursanız okuyun, sistemle çakıştığı bir nokta bulursunuz. Kimi bir şeyleri protesto ettiği için, kimi sistemin tekerine çomak soktuğundan, kimi yazıp çizdiklerinden, kimi söylediklerinden, kimi yediğinden, kimi içtiğinden, kimi yuttuğundan, kimi kibirden ya da adi suçlardan muhakkak yasalarla bir sorun yaşamıştır. Gözaltına alınmak Hollywood ünlüleri ya da meşhur şarkıcılar için neredeyse alışkanlık.
Yalnız yabancı alemlerde inkar pek yok. “Ben bir halt yedim, dersimi aldım, siz yapmayın” daha yaygın.
Bence doğrusu da bu. Bizimkiler sütten çıkmış ak kaşık oldukları için kendilerine konduramazlar. Oysa başı derde girip de açık gönüllülükle bunun yükün sırtlanan adama dünyanın her yerinde saygı duyulur. Bunu Türkiye’de de gördük. İsim vermeye gerek yok.