Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kalabalık yerlerde insan insana, alt alta, üst üste dans etmek. Bira ve tuvalet kuyruklarında telef olmak, çamurlu bir ortamda yerlere düşe kalka konser izlemek. Özetle, festivale gitmek. Hayır, Primavera tarzı değil, o şehrin içinde ve fazla nezih. Her an başına bir şey gelebilecek tekinsiz festivallerden biri olmalı. Glastonbury ihtimal ama biletleri çıkar çıkmaz tükeniyor. Tam saatinde ekran karşısına geç, bilet alırken sistem kilitlensin, stres içinde ekranı yenileme tuşuna bas ha bas. İnsan bir festivale bilet almak için bu kadar uğraşmamalı. Şöyle Reading falan gibi kimsenin son dakikaya kadar bilet almadığı, sanatçı kadrosu son günlere kadar hâlâ tam belli olmayan, hafiften dandik, bol biralı leş festivallerden biri daha iyi olabilir.

Haberin Devamı

Maske tak, oraya dokunma, elleri yıka diye diye çıldırdım herhalde sonunda.

Denize dalıp nefesim yettiğince suyun altından yüzmek. Tuzlu suyla yıkanmış, güneşte kavrulan bir cilt, yaz meltemiyle havalanan gömlek artı şortla, yalınayak, off line, günlerce boş boş takılmak.

Mutlak televizyonsuzluk. Televizyon seyretmeyi bıraktım. Ne reklam ne haber. Televizyon sürem sıfır. Ama dizi izliyorum. Hatta fena halde sarıyorum sevdiğim dizi olursa. İşin kötü yanı ekran süremin dörtte üçünden fazlası sevdiğim dizi aramakla ve denemelerin yüzde 90’ında yanılmakla geçiyor. İzleme geçmişim, ilk 10 dakikanın ardından yarım bırakılmış dizi ve film dolu. Boşa harcanmış bir yaşam süresi yani. Mutlak televizyonsuzluğa yani dizi bile izlememeye doğru ilk adım dizi arama saatlerini sıfırlamak olmalı. 2022’nin ilk çeyreğindeki hedefimi nasıl gerçekleştireceğim konusundaysa hiçbir fikrim yok. Zaten izleyip beğendiğim şeyleri tekrar tekrar izleyip hayattan bezerek mutlak televizyonsuzluğa ve dizisizliğe ulaşmak da bir çözüm olabilir. 2022 sonunda televizyonu Facebook’taki ikinci el gruplarından birinde satmak hedefim ise hükümetin yıl sonu enflasyon ve dolar kuru hedefi kadar gerçekçi.

Kitabımı artık bitirmek. Bu bence 2122 yılı kendime notlar yazısına de girer.
‘Ne olacak bu ülkenin hali’ dışında konuşulacak konular menüsü hazırlamak ve uygun ortamlarda dağıtmak. Masaya yemek menüsüyle birlikte gelen minik kartlarda ya da bardak altlıklarında (futbol, tatil anıları ve çocuk hariç) film, müzik, kitap, tarih, muhtelif sektör dedikoduları, en iyi app’ler, spor ayakkabılar, pazar gazeteleri, kadınlar-erkekler, alışveriş (fiyatlardan yakınmak yasak) gibi başlıklar ve alt başlıklarla konunun dönüp dolaşıp malum yere gelmesini önlemek için yapılabilecek her türlü saçmalık.

Haberin Devamı

Dağa gitmek ve kart kurt sesleri çıkararak zirvelere doğru masmavi bir gökyüzünün altında yürümek, yürümek, yürümek... Ani gelen acıkma hissiyle çantamdan dev gibi bir baget sandviç çıkarıp iştahla yemek. Ciğerlerim az oksijenli dağ havasıyla donarken zaten topu topu 250300 metre uzaklaştığım dağ oteline geri dönmek ve şöminenin karşısında sıcak şarap içmek, bir şeyler karalamak. Kayanları seyredebileceğim bir köşe de çok iyi olabilir. Dağ hedefim işte bu kadar sığ.

Eurostar’la Paris’e gitmek, Shakespeare and Company kitapçısına girip arka taraftaki raflarda denizlerde geçen macera kitabı aramak. Bulabildiğim bir Gilbert Jeune’de ucuz ikinci el kitap ve plak bakınmak. Kovid döneminde geçen martta kapanan Place Saint-Michel mağazasının önüne gidip, elimde Kir Royal ile bir dakika saygı duruşunda bulunmak. Kitapçılar kapanmamalı. Ka-pan-ma-malı!

Haberin Devamı

Dünyayı sevgi değil nezaket kurtaracak. Sevelim sevebiliyorsak ama zorlamayalım. Sevmemek de kabul. Nefret etmek de sağlıklı. Ama kibar olmak şart. 2022’den en büyük dileğim, herkes için nezaket ve incelik.