Antalya’dayız... GS-FB Ziraat Türkiye Kupası maçı için geldiğimiz Antalya’da birkaç gün daha kaldık...
“Spor; kitleleri buluşturuyor” diyorlar.. Bizde ise kutuplaştırmanın ilk adresi spor, ikinci adres ise siyaset...
Büyük kalabalığın yaşama sevdası, günlük hayatı ya siyaset ya da futbol olmuş.
Taraftar, kendini kaybedip ortalığı yangın yerine çevirirken, hayatının büyük bir kısmını futbolla anlamlandıranlara diyoruz ki; kaybetmeye de alışmalıyız.
BJK yönetiminde olduğum süreçte futbolcu psikolojisine şahit oldum. Deplasman maçından kaybederek döndüğümüzde yöneticilerin ağzını bıçak dahi açamaz iken, uçağın arka kısmında milyonlarca euro’ya transfer edilen futbolcuların çok keyifli hallerini gördüğümde oldukça şaşırdığımı hatırlıyorum.
Profesyonel demek galiba bu işte, demiştim kendime.
Duygularından arınmış olabilmek de profesyonelliğin birinci kuralı olsa gerek.
***
Maçı kaybeden futbolcuların eve mutlu olmasa bile hayata kahrederek gitmediklerini biliyorum. Çünkü futbolcular bir sonraki maçı düşünürken, taraftarlar ise hayatlarını zehir edebiliyor.
Hayata küsenler bile var!
Tribünlerde yırtınan, küfürler savuran, kural dışı davranışların zirvelerinde dolaşan fanatiklerin yüzlerine karşı, “Sen sürekli kazanıyor musun?” diye sorabilmeyi de çok istiyorum...
Kaybedenler Kulübü’ne dönüşen tribünlerdeki o büyük kalabalıklar sanki hayatla ve kendisiyle hesaplaşanların buluştuğu bir arena misali.
Taraftar kalmak ile sahip olma çizgisi birbirinden ayırt edilemiyor.
***
Protokol tribününde kulüp yöneticileri ile savcılar arasında kavgaya kadar gidebiliyorsa, demek ki futbol kitleleri buluşturma misyonundan çıkıyor.
“Bu arada hatırlatmakta fayda görüyorum; Türkiye’de futbol, Beşiktaş’a karşı oynanan bir oyundur” diyerek tweet atan aydınlarımız oldukça, anlıyoruz ki daha yolun başındayız!
***
Ve eşi izin vermediği için Hollanda Milli Takımı ile 1978 Arjantin Dünya Kupası’na dahi katılmayan, efsane futbolcu Johan Cruyff’un bir sözünü hatırlatmak istiyorum .
Cruff diyor ki: “Futbol basit bir oyundur, zor olan onu basit oynamaktır.”
Biz, bu kadar basit bir oyunu basit duygularla seyredemiyoruz.
Hayatın her alanını zorlaştırmakta ustayız. Basitleştiremiyoruz...
Güvenli alanları sürekli terörize ediyoruz...
Rekabet, sürekli kazanmak değildir, böylesine bir beklenti ise marazi bir durumdur.
Hayatı yuvarlak bir top peşinde kahrederek geçirmektense, yuvarlak dünyanın hakkını vererek yaşamak gerek!