Fikir fukaralarının sayısı her geçen gün artıyor.
Nefret bazılarının ekmeği olmuş...
Ve tahammülsüzlüğün zirvelerinde dolaşılıyor...
Polemiklerden geçinen büyük bir kesim var.
Fikir olmayınca geriye içi boşaltılmış anlamsız kelimelerden ibaret cümleler çıkıyor kalabalıkların ağzından ve hakaret satırları dökülüyor marazi kalemlerden...
Öfkesine, kinine, nefretine ve izm’lerine yenik düşmüş bir millete dönüşüveriyoruz.
Ruhi bozukluk yaşıyoruz galiba...
***
Medya ile ilgili yazılar yazdık...
Her kafadan aykırı bir ses çıktı...
Emeğe saygı, emekçilerin hakkı diyerek 70 yıl bu milletin kafasına orak ve çekiçle adeta vururcasına “yarınlar bizim” şarkısını söyleyerek kentlerin meydanlarında avazı çıktığı kadar slogan attılar...
İşçi hakları diyerek işçileri sokağa dökerek ve aynı işçilere evlerine ekmek götürdükleri fabrikaları yağmalatan sendikalar ve uzaktan kumandalı örgütler işçileri işsiz ve ekmeksiz bıraktı...
“Mahkeme salonunda Marksistim diye haykırdığım zaman farkettim ki, bir tek işçinin elini dahi sıkmış değilim...” diyen Cemil Meriç’in içine düştüğü bu yaman çelişkiden hala kendini kurtaramamış bir kalabalık var aramızda dolaşan...
Emeğe saygı diyenler emekçi türküleri söyleyenler emek hırsızlığı yapıyor...
***
Biz kurumların, yazarların ve gazetecilerin haklarını savunuyoruz, emeğine saygı istiyoruz...
Bu yüzden diyoruz ki, sömürgeci anlayışa son verin...
Biz böyle dedikçe onlar ısrarla bizi sansürcü olmakla suçluyor.
‘Ve çok istiyorsanız gazetelerimizin yazarlarının yazılarını yayınlamayı, dizilerimizi göstermeyi o halde telif parasını ödeyin’...
Bunu dediğimizde ‘olmaaaaaz, olamaz’ cevaplarını alıyoruz.
Yani, beleşciliğe devam diyorlar...
İşte biz de diyoruz ki emekçinin emeğine sahip çıkacak olan biz, sosyalist, solcu, dürüst, emeğe saygılı, emekçi diye gezecek olan hala siz olacaksınız...
Bu fikir yağmacılığına artık son verilecek...
Aksi halde maddi ve manevi tazminat davalarını, ceza davalarını açacağız.
Hukukun üstünlüğüne inanmış biri olarak hukuka başvuracağız.
***
Analiz fukaralığı yaşanıyor bu ülkede...
Hayatımızda hiç kimseye yalakalık yapmış biri hiç olmadık.
Olmayacağız da...
36 yılımızı geçirdiğimiz basın sektörüne muhabir, editör olarak başlamış ve emeğini vermiş, çilesini çekmiş, gündüzü gecesine karışmış, ızdırabını yaşamış biri olarak diyoruz ki, derdimiz para kazanmak olsaydı inşaat yapardık ve ticaret ile uğraşırdık...
Sevmediğini başkalarının sevmesine tahammülü olmayan, sevdiklerini de herkesin sevmesini bekleyen bir anlayışın dağında çadır açmış oturan bir medya sektörü hâlâ emek hırsızlığı yaparak güç koridorlarında kabadayı ve mafya duruşu sergilemeye çalışıyor...
Ve bu kafayla ayakta durmaya çalışıyor...
Ruhi bozukluk değil de bunun adı nedir?