Bir yüzünde ışık, diğer yüzünde karanlığı taşıyan dünyanın hali, insanların ruhlarını istila etmiş...
Büyük çoğunluğun günü kurtarma pahasına günübirlik yaşadığı hayatın her köşesine de bir virüs gibi sirayet etmiş hastalığın adı; ikiyüzlülük...
Toplumlar kendini bu illetten kurtarmadıkça mutlu olamayacak!
Ve asıl tehlike, bu hastalık insanlığın ruhunu kutuplaştırır...
Yoksa; din, düşünce ve siyasi farklılığı şiddete dönüştürmedikçe, kutuplaşma olmaz...
Ama ikiyüzlü insanların sayısının kalabalıklaşması bir kasırga gibi ülkeleri yıkar...
Ve kutuplaştırmaya götürür...
* * *
Dün bir siyasetçi dostumuzla sohbet ediyorduk...
Ortak tanıdığımız, emekli olmuş bir subay arkadaşımız kendi arkadaşıyla birlikte randevusuz dostumuzun makamına gitmiş...
Siyasetçi dostumuzun Malezya’dan gelen bir heyetle programı vardır. Yine de nezaketsiz durumuna düşmemek uğruna hemen onları başka bir odaya almış ve ağırlamış...
Hem çocukluk arkadaşı, hem de uzun yıllardan beri görmediği ve habersizce gelen bu misafir önce yere göğe sığdırılamayan iltifatlardan sonra, başlamış hesapsız ve kitapsızca projelerden ve ihalelerden bahsetmeye...
Siyasetçi dostumuz, arkadaşının yanında getirdiği misafire ayıp olur diye, resmi süreçlere ve bu tarz ihalelere karışmadığını ve yanlış da olacağını kibarca söyler. Lakin, bir haksızlığa uğraması durumunda konunun yasal takipçisi olabileceğini belirtir.
Ve izzet-i ikramda bulunur ve diğer toplantısına geçmek durumunda olduğunu söyleyerek habersizce gelen misafirlerini uğurlar...
* * *
Ya sonra? diye sordum siyasetçi dostumuza...
Telefonunu açıp daha sonra arkadaşının kendisine gönderdiği mesajını gösterdi...
Habersizce gelen misafir, mesajında diyor ki:
- Çocukluğumuzdan beri aynı davanın mücadelesi içinde olarak; 40 yıllık tanışıklığımızın ve de hemşeri olmamızın gerektirdiği gibi dün göstermiş olduğun yakın alaka ve samimi davranışlarından dolayı teşekkür ederim; yolun açık olsun...
Siyasetçi dostuma “Adam güzel bir davranışta bulunmuş işte” dediğimde ise güldü...
Ve üzülerek sosyal medyanın, daha doğrusu, şeytanların avukatlık ofisine dönüştürülen Twitter sayfasını gösterdi...
Habersiz misafir başka bir dostuna ve Başbakan Davutoğlu’na da gönderdiği Twitter mesajında bu defa demiş ki:
- Bizim adam, siyasetçi ve makam sahibi olmuş ama adam olamamış, bana davranışı beni çok üzdü. Ne strateji, ne uluslararası ilişki tecrübesi ne de yabancı dili var fakat şu makama oturmuş... Yazık!
* * *
İkiyüzlülüğün bu kadarına insan pes diyebiliyor...
Herkes; siyasetçilerin, makam sahiplerinin yakasından kişisel beklentilerini sıfıra indirgeyerek bir düşse, ülke kurtulacak...
Büyük çoğunluk kendine günah ortakları arıyor...
Ve sabahtan akşama kadar yiğit ve dürüst adamları iğfal etmenin peşinde dörtnala koşuyor...
Akla hayale gelmeyen tuzaklar kuruyor...
Ahlak yoksunu ve yiğitlikten zerre kadar nasiplenmemişlerin ne acıdır ki her sektördeki durumu bu...
İkiyüzlü dünyanın ikiyüzlü insanları...
Köroğlu türkülerini söylemekle ve kahramanlık destanlarını okumakla yiğit adam olunmuyor...
Dost isterim, yüzüme yanlışlarımı, arkamdan doğrularımı anlatsın... Dost isterim, savaş yüz yüze olsun...
Büyük kalabalık menfaatperest olmuş!
Kendine tapınan ve kendini seven ve sabahtan akşama kadar kendilerini bir yerle taşıma sevdasında olanlara diyoruz ki; ikiyüzlü sürdürülen hayatlara noktayı bir gün ölüm koyacaktır... Ve misyonu bittiğinde ölüm de ölecektir...
* * *
Herkes maskeli baloya katılmış sanki...
Oysa; hayat maskeli bir balodan ibaret değil...
Ve bir hesap günü var...
Dün 23 Nisan’dı... Çocukların bayramı idi... O çocuklara oyunlar oynamayı değil, artık yiğitliğe giden yolun oyunlarını anlatmak gerekiyor...
Siyasetçi dostumuza Ahmet Arif’in bir şiirinden satırlar okuyoruz:
Dört yanım puşt zulası,
Dost yüzlü,
Dost gülücüklü
Cigaramdan yanar.
Alnım öperler,
Suskun, hain, çıyansı.
Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...