Geçen hafta sonu Viyana’- daydık...
Bir başarı hikâyesinden bahsedeceğiz...
Küçük bir şarküteri işletmeciliğiyle başlayan iş yolculuğunun bize göre zirvesinde, kendi hayallerine göre ise belki daha dağın eteklerinde...
Atilla Doğudan...
Üç gün boyunca kendisiyle yaptığımız yemekli ve kahvaltılı sohbetlerde geçmişten günümüze kadar yıkılmadan veya düşe kalka nasıl geldiğinin küçük hikâyelerini anlattı...
Ve o küçük hikâyelerin küçük resimlerini biriktirerek çizdiği büyük resmin adı artık; Do&Co...
Yani, global bir marka...
Do&Co denilince akla ilk THY geliyor...
Yani, uçaklarında yediğimiz o lezzetli yiyecekler...
Daha ötesi, Türk mutfağını gökyüzüne taşıyan adam...
THY dışında 60’a yakın havayolu şirketinin de ikramlarına imza atıyor...
* * *
Atilla Doğudan’ı biliyorduk ve kendisi hakkında sayısız başarı hikâyesini okumuştuk ama ilk defa aylar önce Miami’de ortak dostların aracılığıyla tanışmış ve dostluğun ilk adımlarını da atmıştık...
Viyana’da aylar sonra buluştuğumuzda olağanüstü bir iş enerjisine sahip olduğuna şahit olduk.
Hiperaktif adamların aslında kaderi bu!
Böyle adamlar, çalışıp üreterek mutlu olmayı birinci önceliğine yazar. Daha fazla para kazanmak, büyümek ve gözü dönmüş bir hırsa sahip olmanın çok uzağındadırlar...
Ve ilgisizdirler!
Hiperaktif ve kalite odaklı adamlar, rekabet ve kazanmak uğruna; başkalarının ekmeğine göz koymayı, rakiplerini mutsuz etmeyi ve kuyularını kazacak kadar gözü dönmüş biri olmayı istese de başaramazlar!
Başkalarıyla değil, işiyle uğraşmayı daha çok seviyorlar..
* * *
Formula 1, Avrupa Şampiyonası, Şampiyonlar Ligi ve daha nice uluslararası etkinliklere imzasını atan Atilla Doğudan Viyana’daki tasarım merkezini bize gezdirdiğinde anladık ki, işini olağanüstü bir organizasyon ve bilimsel metotlarla gerçekleştiriyor!
Amerikalı ünlü kurt siyasetçi Kissinger, işletme okuyan öğrencilere verdiği konferansta tek kelimeyle “işletmeyi” şöyle özetlemiş;
- Evrendeki muhteşem organizasyon Allah’a aittir. Yeryüzünde ise tek şey tanırım; or-ga-ni-zas-yon!
Yani, işletme açmak önemli değil, asıl önemli olan işletebilmekte...
Ve yüzyıllarca sürdürebilmekte, global bir marka noktasına taşıyabilmekte...
* * *
Viyana’daki yüzyıllık tarihi Demel pastanesini de satın alan Doğudan, şehrin en merkezi yerinde Do&Co Otel’i de cazibe adreslerinden biri haline getirmeyi başarmış.
Yıl sonuna doğru ise Boğaz’da Do&Co Otel’ini açacak olan Doğudan’ın enerjisini tüketen, keyfini bozan ve yatırımlarını yavaşlatmasına neden olan tek şey; terör ve savaşlar yüzünden dünyanın geldiği nokta...
11 bin çalışanı ve 1 milyar dolar cirosuyla dünyanın hemen her ülkesinde işletmeleri olan Doğudan, bugüne kadar sıfır reklam bütçesiyle varlığını sürdürmesini ise şöyle açıklıyor;
- Kalite odaklı müşteri memnuniyeti bizim en büyük reklam kampanyamız ve stratejimizdir. Memnun olmayan müşteriye istediğiniz kadar reklam yapın bir anlamı yoktur... Ve geri dönüşü olmayan her müşteri bizim büyük bir kaybımızdır.
Yani, büyük bir hikâyenin sahibi olabilmek için yüzlerce ve milyonlarca insanın hayatında küçük hikâyeler biriktirmeniz gerekiyor! Bunu başarabilmenin de tek yolu, her müşterinin yüreğinde ve hatıralarında unutulmayacak bir yer edinebilmekten geçiyor...
* * *
Evet, söylenecek, yazılacak çok şey var ama dün İstiklal Caddesi’ndeki terör saldırısı yüreğimizi dağladı. Dünya milletlerini buluşturan simgesel adrese yapılan bu saldırı ülkenin turizmine, işletmelerine, halkına ve devletine karşı işlenen vahşice bir eylemdir!
Ve büyük bir ihanettir...
Bu millet ve devlet; küçük ama acısı dağlar kadar büyük ihanet öykülerini de unutmayacaktır... Ama bu karanlık tünellerden kurtulmasını da elbette bilecektir...