Dünya, gittikçe demok-ratlaşıyor ve şeffaflaşıyor” diyerek kendilerini değil de, başkalarını kandırmaya çalışanlar “fildişi kulelerde” masal anlatan yalancı büyücülere benziyor...
Sözde “demokratlaşan” dünyayı yöneten küresel güçler, hayatın her alanında ve her yerde milletleri esir almış.
Bağımlı hale getirmiş...
Markaları adeta “tanrılaştırmış” ve milyarlarca insan bu markalara sahip olabilmek adına organize her suçun ve her tuzağın peşinden dörtnala koşmuş...
Koşmaya da devam ediyor!
Ve hiç kimse savaşlardan, yıkılan kentlerden, göçlerden, üretilen maddi ve manevi hastalıkların pençesinde kıvranan kalabalıklardan bahsetmiyor!
***
Ve milyarlarca insanın yaşadığı dünya yarı açık cezaevi haline getirilmiş, hayatları modern köleliğin ötesine geçemiyor...
Saatlerin eriyip gittiği trafikte insan her geçen gün biraz daha deliriyor ve öfkesine yenik düşmüş o büyük kalabalıklara karışıyor...
Tutukluyuz sanki...
Ve milyarlarca insan evde, işyerlerinde, kafelerde televizyon karşısında uyuşturucu kullanmış gibi düşüncenin uzağında oturmuş zamanı öldürüyor!
AVM’lerde, sokak ve caddelerde başıboş dolaşıyor.
“Putlaştırılan” ve “kutsallaştırılan”ların arasına sıkışan büyük bir kalabalık boşlukta geziniyor!
Gezinmeye de devam ediyor!
***
Apartman üniversitelerinde akıp giden zamana karşı direnemeyen ve diplomalı işsizlerden oluşan büyük bir gençlik tutkularının esiri haline gelmiş...
Ve sosyal medya tutkusu, tutuklusuna dönüştü...
İdealizmin ve düşüncelerin bin menzil uzağında gezinen gençlik, sosyal medya sayesinde artık sadece kendi misyoneri!
Kendi söylüyor, kendi inanıyor ve kendini ifade etme özgürlüğüne sığınarak ilkelerden uzak kalarak var olduğunu zannediyor... Sürekli kendine ait resim, söz paylaşıyor, tweet atıyor, isyan ediyor...
Fikir kırıntısı ise yok...
Karanlık gecelerde kentlerin duvarlarına pis bir fırçayla slogan yazan militanlar gibi...
Ve teşhircilik ise ruhların adeta gıdası...
***
Anlamalıyız artık; tutukluyuz!
Şairin dediği gibi;
Tutukluyum.
Kuşlarına kurşun sıkılmış kentlerde yaşıyorum
Saçlarıma dökülüyor kanlı kuş kanatları
Her kanlı bir kanat
Kanlı bir bıçak
Kanlı bir nefesle geçiyorum
Bir sokaktan diğer bir sokağa
Anne, unuttun mu sanıyorsun
Senin hüzünlerin bile gülümserdi
Her uçurum başlarında
Söyle şimdi nasıl dönerim ki sana
Her gün doğumu kentler tutukluyor beni
Tutukluyum, anla...
Bilmem, anlayabiliyor musunuz?