Geçen yazılarımızda Ankara’-daki puslu havayı yazmaya çalışmıştık.
Ve de fısıltıların sokaklara kadar yansıdığını.
Ayrıca, bıçak sırtı günlerin yaşandığını ve de sıcak günlerin geleceğini.
Artık; sözün bittiği yer.
Sonuçlardan yola çıkarak yorumlarda bulunan çok olur.
Oysa, düne kadar kazanın altındaki ateşe odun taşıyanların da burada büyük vebali vardır.
“Şeyh uçmaz mürit uçurur” sözünden hâlâ ders çıkartamayanların da düşünmesi lazım.
***
Siyasetin içerisine değil kafasını, ayağına kadar sokup siyasi vitrini dizayn etmek isteyenlerin günahı daha büyüktür.
Perde arkasında çevirdikleri dönme dolaplar yüzünden geminin bu sessiz limana çekileceği belliydi.
Ve görülüyordu.
Liderler, etrafındaki danışman cambazlardan kendini kurtarmadıkça her zaman sadakat şüphe zeminine düşer.
Kişisel istikbal peşinde at koşturanlar Ankara’nın her köşesinde sabahlara kadar siyaset konuşuyor.
Ve bir şeyler kovalıyor.
Bin yıldan beri oynanan bu oyunlara kimsenin düşme lüksü artık yoktur!
***
Siyasi tarihimizin sayfalarına baktığımızda bu tarz resimlere ve sonuçlara alışık olduğumuz görülür.
Sonuçta; demokrasi dışına taşınan gelişmeler değil.
Artık, güçlü ve büyük bir Türkiye var.
Ve güçlü bir liderlik sergileniyor.
Hem, Amerika diyeceğiz hem de bu güçlü modeli benimsemeyeceğiz.
Devlet kilitlenmez...
Devletin en tepesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
Daha da ötesi, kendi kurduğu ve liderliğini üstlendiği ve ömrünü verdiği siyasi hareketin hâlâ da lideridir..
Bu gerçekle herkesin yüzleşmesi, benimsemesi ve sindirmesi lazım.
Sonuçta, başka bir siyasi partinin dizaynına karıştığı yok.
8 Haziran sabahından itibaren elbette patronaj ile birlikte verilen kararların bir de yol haritası vardı.
Ve kararların hayata geçirilmesindeki hız ve başka bilinmeyen gerçekler de siyaseti bu sonuca götürmüştür.
Ve icra edenlerin başarı grafiği de takip edilerek bu noktaya gelinmiştir.
İktidarın bölünmezliği artık hayatın her alanında birinci kuraldır.
Lakin, bölünmüşlüğüne dair kanaatler de fısıltı ve kulis olmaktan artık çıkmıştır.
Mesele, bundan sonrasıdır.
Demokrasi işliyor bütün kurumlarıyla, elbette bu zorluklar da aşılacaktır diye inanıyorum.
***
Başbakan Ahmet Davutoğlu veda konuşmasında siyasi etiğin gelenekleri dışına çıkmadı.
Benden sonrası “Viranistan” olsun demedi.
Lakin, başta danışman ve kurmay kadrosu şapkasını önlerine koyup bir daha düşünmeli; “Biz nerede yanlış yaptık?” diyerek kendilerini hesaba çekmelidirler..
Ben, AK Parti’nin bu süreçten darbe almadan yoluna devam edeceğine inananlardanım. Ve bundan sonra geleceklere de önemli bir ders niteliğinde olacağına da.
Artık sistemler kişiler üzerine kurulmuyor..
Devlet kilitlenmez, demokrasilerde çare de tükenmez...