Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Merkel, “demok-ratik kültür”den söz edince aklımıza Amerika’nın Irak’a getireceği demokrasi geldi!
Ve Arap Baharı diye başlattıkları yalandan demokrasi rüzgârının estirildiği günler.
Bu ülkedeki “demokrasi ve hürriyet” düşkünü gibi gözüken şöhretli ve kuyrukları kiminin dışarıya, kimilerinin de içeride bir yerlere bağlı olan gazeteciler, köşeyi dönmüş yazarlar, o günlerde neler yazdığını, ekranlarda neler konuştuğunu hatırlamıyor galiba...
Kendileri günlük yaşayan halkımız gibi bunları unutmuş olamaz.
Lakin bizler hiç unutmadık.
Ajan, algı ve operasyon gazeteciliğinin zirvesinde dolaşanların kimler olduğunu da...
Demokrasinin Irak, Suriye, Tunus, Fas,Yemen, Libya’ya geldiğini yazıp çizenler, konuşanlar bu ülkelerin batakhaneye dönüştüğünü görmüyorlar mı?
Denizleri geçip gitmek isterken boğularak ölenlerin resimlerini gördükleri zaman yüreklerinden kan damlıyor mu?
Sanmıyoruz...

* * *

Almanya parlamentosundaki 11 Türk vekilin düştüğü durum ülkemizdeki hemen her sektör için ve özellikle de medya için de geçerli.
Kırk bin parçaya bölünmüşlerin yurdu gibiyiz...
Kimi mason, kimi ajan, kimi falancı, kimi filancı, kimi Almancı, kimi Amerikancı, kimi Fransız, kimi Kürt, kimi Alevi, kimi Şii, kimi Vehhabi, kimi Bektaşi, kimi Süryani, kimi Laz, kimi Çerkez, kimi Arap, kimi Gürcü kökenli, kimi Tatar, kimi Kafkaslı, kimi Yörük, kimi Şavak, kimi mülteci, kimi göçmen, kimi Boşnak, Arnavut, kimi suyun öte yakasından, kimi bu tarafından, kimi Roman vs...
Bunların hiçbiriyseniz ve Türk iseniz yani “yerli ve milli” kalmışsanız, kuyruğunuz da bir yere bağlı değilse sizden “muhtar” bile yapmamak için lobiler direnir.
Ben hiç üzülmüyorum.
Çünkü “Allah’ın verdiğini kim alabilir ki, aldığını da kim verebilir ki!” sözüne iman etmiş biriyim... Dünyevi dertleri, makamları, mevkileri de çok dert edinmiş biri değilim...
Bu süreçleri dünyanın en kıymetli adamlarıyla geçmişte yaşadık...
Başka bir şey anlatmaya çalışıyorum, bizi elli yıl zindanlara atsalar dahi Beyaz Saray’ın kâtibi bile açıklama yapmaz. Ve ne de ABD Başkan Yardımcısı da ülkeye geldiğinde çocuklarımızla görüşme...
Bilmem ki farkında mısınız!

* * *

“Diktatör” diyerek Kaddafi, Hüsnü Mübarek, Saddam Hüseyin gibi liderleri vahşi olarak gösteren baronlar ve bu ülkelerdeki işbirlikçileri geldikleri bugünkü tablodan memnunlar mı?
Irak, Mısır ve Suriye’ye defalarca giden biri olarak buradaki yönetimi ve uygulamaları benimsediğimi elbette söyleyemem.
Olmaması gereken yığınla konu vardı...
Ama buraları yangın yerine çeviren, iç isyanları başlatan ve milyonlarca insanın ölümüne yol açanların sunduğu tablo da bu olmamalıydı...

* * *

Ve İran’daki gelişmeleri herkes atlıyor...
Daha dün Amerika ve dünyanın efendi devletleriyle neredeyse papaz olan İran, kriz tırmandırma stratejisiyle elde ettiği ayrıcalıkların daha ötesinde bir siyaset izledi.
Ruhani ile anlaşan Amerika ve ortaklarının ambargo sayesinde kazandıkları dolarlar artık yasal ticari kanallardan bankalara akacak.
Türkiye yapınca suç...
Amerika ve ortakları yapınca ticaret, ihracat, ithalat...
Bizde yedik sanki...
Ne oldu? Hani İran atom bombası yapıyordu?
Ve bu dedikoduyla ortalığı yangın yerine çeviren ABD, BM ve Avrupa’ya hiç kimse atom bombası ve İran ile nükleer tartışma konuları ne oldu diye soruyor mu...
Ve biz de İran yüzünden dünyayı karşımıza aldık...
Sonuçta, İran bizi bir Rusya’ya, bir de Amerika’ya çok güzel sattı!
“Sıfır sorun” diyerek meseleyi duygusal ve dini değerler üzerinden çözeceğini zannedenlere, Osmanlı Devleti’ni uzaylılar mı parçaladı? diye de sormak lazım...
Demokrasiyi masal gibi anlatanların kendilerinden başka kimseye tahammülü yok...
Aynalarla bile kavgalı olan, başkasıyla barış içinde olabilir mi?