SÜPER LİG'DE İLK YARININ PANORAMASI
Sarı-lacivertli takımı ligin en fazla gol (43), şut (273), isabetli şut (127) ve korner (105) atan ekibi haline dönüştüren Ersun Yanal’ın performans kriterleri ve forma adaleti oldu. 6. haftada oturduğu liderlik koltuğundan bir daha inmeyen Fenerbahçe, 41 puanı bileğinin gücüyle cebine koydu
Alex krizi yüzünden taraftarla arası açılan Aykut Kocaman’ın herkesi şoke eden istifası 29 Mayıs tarihinde geldi. Ersun Yanal’ın, Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü olduğu ise 1 ay sonra, 28 Haziran’da açıklandı... “2013-14 sezonunda oynayacağımız futbol, taraftarımıza keyif ve gurur verecek; sarı-lacivert renklere taraftar olmayanların da alkışlayacağı güzellikte olacaktır. Futbol kamuoyunun özellikle bilmesini istiyorum ki, Fenerbahçe için koşullar zor olsa da hep birlikte aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Şampiyonluk yolumuz açık olsun” diyordu Yanal, 1 yıllık sözleşmeye imza atarken... Ersun Yanal camiasına seslenirken önüne iki büyük hedef koymuştu; Rakip taraftarların bile alkışlayacağı güzellikte bir futbol ve şampiyonluk... Bir yıllık sözleşme imzalayan bir teknik adam için fazla iddialı görünen bu hedeflere nasıl ulaşabileceğini iyi
Sarı-kırmızılı takım, Roberto Mancini yönetiminde oynadığı 11 maçta 23 puan (maç başına 2,09 puan) toplayarak ikinci sıraya tırmandı, lider Fenerbahçe’yi şampiyonluk yarışında yalnız bırakmadı. Haftalar ilerledikçe lige ısınan deneyimli çalıştırıcı oynattığı hücum karakterli futbolla Cim-Bom’u yeniden ayağa kaldırmayı başardı
Neresinden bakarsanız bakın; gelmiş, geçmiş en başarılı Türk teknik direktör Fatih Terim’in ardından Galatasaray’da göreve başlamak büyük bir cesaret işidir... Sarı-kırmızılı takımı üst üste 2 yıl, toplamda 6 sezon şampiyonluğa taşıyan Terim’in ilk 5 haftada yapamadığını yapmaya talip olmak özgüven gösterisidir.
Fatih Terim’in 5. haftada bıraktığı Galatasaray ligin yenilgisiz tek takımıydı ancak Milli Takım krizi nedeniyle açık denizde fırtınaya yakalanmış bir yelkenliye benziyordu. Alabora olarak batması veya kayalıklara bindirmesi an meselesiydi adeta.
Roberto Mancini işte böyle bir ortamda göreve geldi, üç gün sonra memleketi İtalya’da Juventus’un karşısına çıktı, puan koparmayı da başardı. Zaten Galatasaray’ı gruptan çıkaran da bu altın puan oldu. İtalyan hoca ligdeki ilk sınavını Akhisar deplasmanında verirken ilk yenilgisini de tadıyordu.
Ardı
Sezonun ikinci yarısında birbirinden zorlu 9 deplasmana çıkacak olan sarı-lacivertli takım, şampiyonluk yarışında avantajını koruyabilmek için kadro kalitesini artırmalı. Avrupa’da üst düzey kulüplerin en az 2 lideri var. Karabük maçı lider transferinin bir tercih değil zorunluluk olduğunu kanıtladı
Süper Lig’in 16. haftasında, Fenerbahçe’nin liderlik koltuğundaki huzuru kaçarken, Galatasaray ile Beşiktaş zirve için yeniden umutlandı.
Form grafiği ve futbolu yükselişe geçen Galatasaray, Trabzonspor’u mağlup etmeyi başardı. Beşiktaş da 10 eksiğine rağmen Elazığ engelini farklı skorla aştı.
Karabük’e üst üste 7. deplasman galibiyeti için giden Fenerbahçe ise büyük bir hayal kırıklığına uğradı, sahadan eli boş ayrıldı. Sarı-lacivertli takım yalnızca 20-45. dakikalar arasında futbol oynadı, geriye kalan 65 dakikada sahada hiç yoktu.
Karabükspor 9’u isabetli 21 şut atarken tam 10 gol pozisyonu yakaladı, 13 kez de korner kullandı. Buna karşılık Fenerbahçe 2’si isabetli 5 şut çekti, sadece 3 kez gol fırsatı buldu ve yalnızca 4 korner attı. Sarı-lacivertli takımı 4-1, 5-1, 6-1 gibi bir faciadan kalecisi Volkan Demirel kurtardı.
Peki ne oldu da Fenerbahçe birden bire
Süper Lig’de top koşturan yabancı oyuncuların önemli bir bölümü ahlâk ve profesyonellik sorunu yaşıyor. Geçmiş yıllarda Nouma, Bilica, Quaresma, Jo ve Guti bu ligi fazlaca hafife alıyordu. Şimdilerde ise Donk, Meireles, Eboue ve Melo gibi lejyonerler oynadıkları futboldan çok olaylarıyla konuşuluyor
Ryan Donk... Amsterdam doğumlu bir Hollandalı. 27 yaşında, vatandaşı Ryan Babel’le birlikte Kasımpaşa’nın en pahalı oyuncusu unvanına sahip. 15 lig maçının tamamında 11’de forma giyerken hep 90 dakika sahada kalmış ve
3 kez de gol kazandırmış takımına.
Süper Lig’in en başarılı ve en verimli stoperlerinden biri kuşkusuz. Şota’nın gözdelerinden... Hem zeki, hem çevik fakat gördünüz işte ahlâk sorunu var! Beşiktaş maçında bu problemini herkese ispat etti maalesef...
Tribünden ayağına gelen topu küçük bir dokunuşla geri gönderebilirdi ama yapmadı. O sırada oyun orta sahada oynanmaktaydı üstelik ama Donk’un aklında çok başka planlar vardı. Koluyla, gövdesi arasına sıkıştırdığı ikinci topu ceza sahasına giren Almeida’nın ayağındaki birinci topun üzerine attı ve her şeyi berbat etti.
İki gündür futbol veya maçlarda atılan goller değil, Donk’un yaptığı halt konuşuluyor.
Beşiktaş
Sarı-lacivertli takım son dönemde sonuca gitmekte zorlansa da fizik kalitesini ortaya koyarak maçlarını kazanıyor, takipçileriyle arasındaki puan farkını açmaya devam ediyor. Kasımpaşa’ya 8, Beşiktaş ve Galatasaray’a 9’ar puan fark yapan Süper Lig lideri, sezonun ikinci yarısındaki zorlu fikstür nedeniyle çok ihtiyaç duyabileceği avantajı şimdiden ele geçirdi
Aykut Kocaman’ın vedası ardından akıllara gelen ilk isimdi Ersun Yanal. Ertesi gün Başkan Aziz Yıldırım’ın kafasındaki teknik direktörün Yanal olduğunu, Senad Ok imzalı haberle Milliyet’te okumuştunuz. Yanılmadık, Yıldırım uzun yıllardır oynattığı futbolu ve bilimsel çalışma yöntemlerini takdir ettiği tecrübeli hocaya, Kocaman’ın üç yıldır oturduğu koltuğu teslim etti.
Ancak yeni sezon hiç de düşünüldüğü gibi başlamadı. 11 Ağustos’ta TFF Süper Kupa’da Galatasaray’a 1-0, 17 Ağustos’ta 2-0 öne geçtiği ligin ilk haftasında Torku Konyaspor’a 3-2 ve 21 Ağustos’ta Arsenal’e 3-0 yenilen Fenerbahçe şoktaydı. Devre arası bile gelmeden Ersun Yanal’la yolların ayrılacağı yüksek sesle konuşuluyordu o günlerde.
2-0 kaybettikleri Arsenal deplasmanında, Konya’da yedek bekleyen Egemen ve Caner’in yanı sıra sakatlığı geçen Gökhan
Ersun Yanal, sarı-lacivertli yönetici Mahmut Uslu ve Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ın tek taraflı eleştirdiği Cüneyt Çakır’a, “Dünya çapında bir hakem” diyerek sahip çıktı. Futbolun konuşulmasını isteyen başarılı teknik direktör verdiği pozitif mesajlarla örnek bir spor adamı portresi çizerken, alkışları da topladı
Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi, ilk dakikasından son düdüğüne kadar nefesleri kesen bir kapışmaydı. Raul Meireles’in, Veli Kavlak’a darbesi bile gölgeleyemedi futbol adına sergilenen güzellikleri ve mücadeleyi... Hakem Cüneyt Çakır’ın çaldığı, çalmadığı düdükler, çıkardığı, çıkarmadığı kartlar çok konuşuldu, çok tartışıldı, tartışılmaya da devam ediyor.
Cüneyt Çakır’a yönelik ilk tepki Fenerbahçe yöneticisi Mahmut Uslu’dan geldi. Uslu maç çıkışında başkalarından da yüzlerce kez duyduğumuz, duyduğunuz basma kalıp cümlelerle Çakır’ı eleştirdi, “Lige heyecan katmak istiyorlar ama şampiyon olmamız engellenemez” dedi. Kuyt’ın golünde Sow’un santimlerle ofsayt olduğunu hiç düşünmeden, Bruno Alves’in 2 kez kırmızı kartlık faul yapmasına rağmen sarı kart bile görmemesini “es” geçerek konuşuyordu. Belli ki Cüneyt Çakır’ın bu pozisyonlarda hata yapması hiç dert değildi Uslu
Sarı-lacivertli takım tamamını deplasmanda oynadığı maçlarda Kasımpaşa, K.Erciyes, Bursa ve Antalya’ya karşı rakamlarda bariz bir üstünlük sağladı. Topla oynamada ve pas sayısında rakiplerine fark atan Süper Lig’in lideri toplamda 28 kez gol pozisyonuna girerken, 62 şut attı, 28 defa da korner kullandı
Kasımpaşa’yı 90+4’te, Kayseri Erciyes’i 90+5’te, Bursaspor’u 90+3’te attığı gollerle mağlup eden Fenerbahçe’nin, Antalyaspor deplasmanından da Sow’un 90. dakikada attığı golle 3 puan çıkarması için kimileri, “büyük şans” dedi. Teknik Direktör Ersun Yanal ise “Son dakika golleri şans değil. Şans istemektir, kovalamaktır. Biz de bunları yapıyoruz. Futbolcularımı oyunu bırakmadıkları için kutluyorum. Maçı kazanma arzuları ve ortaya koydukları emek takdire şayan” yorumunu yaptı.
Bir takımın, uzun lig maratonu boyunca iyi futbol oynadığı, çok pozisyona girdiği bütün maçları kazanma garantisi olmadığına göre 4 deplasman maçının 90 ve 90 artı dakikalarda kazanılmasında futbol şansının önemli bir payı olduğunu kabul etmek gerekir. Diarra’nın 89’da kaçırdığı büyük fırsatın dönüşünde Sow’un galibiyet golünü atması da futbolda şans ve yetenek faktörünün ne kadar değerli olduğunun
Aziz Yıldırım’ın kulüp dergisindeki fair-play çağrısı ile Galatasaray ve Roberto Mancini’nin, Ersun Yanal’a gönderdiği, “geçmiş olsun” mesajları tansiyonu bir anda düşürdü. Sahada sadece işlerini yapan futbolcular karşılaşmadan sonra sarmaş dolaş oldu, yıllar sonra bir derbi olaylarıyla değil, güzellikleriyle konuşuldu
Derbiler futbolun bayramıdır. Fenerbahçe-Galatasaray, Galatasaray-Beşiktaş, Beşiktaş-Fenerbahçe maçları çok uzun yıllardır bu ülke insanının en büyük heyecanı, en tutkulu aşkı olmuştur. Gelecek yıllarda da böyle olmaya da devam edecektir...
Özellikle son 15 yılda oynanan Fenerbahçe-Galatasaray, Galatasaray-Fenerbahçe derbilerinin hiçbiri olaysız, kavgasız bitmedi. Başkanlar, yöneticiler hep başrolde oldu bu gerilimde. Taraftarı gazlayıp, futbolcuları doldurdular. Sokaklar, tribünler savaş alanına, futbol sahaları boks ringine döndü. Dostluğun, kardeşliğin, fair-play’in esamesi bile okunmadı.
Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan son derbideki dostluk görüntüleri ise herkesin yüreğine su serpti. Peki ne oldu da kavga yerine futbol, çirkinlik yerine kardeşlik sahneleri izleyebildik? Ne oldu da ezeli rakipler her şeyden önce ebedi dost olduklarını hatırladılar