Başakşehir’in tüm hatlarıyla mükemmele yakın bir oyun şablonu var. Bu sezon özellikle öne geçene kadar ofansif açıdan kusursuz oynuyorlar...
Caiçara-Mossoro-Visca üçlüsü sağ kanadı parselleyip, ustaca harmanlıyor, en tehlikeli ataklar hep bu kulvardan geliyor. Bu üçlü henüz 2. dakika dolmadan, rakibi çaresiz bırakan ezbere paslaşmalarla atağı olgunlaştırdı, Visca’nın karşı karşıya pozisyondaki şutunda Beto başarılıydı.
Başakşehir için her şey yolunda giderken, Titi’nin sırtı dönük Bajic’e yaptığı ‘acemi işi’ penaltıyı VAR hakemi Ali Palabıyık yakalayınca Visca, rekortmen Beto’yu terse yatırıp, takımını üstünlüğe taşıdı.
“Bu ligde yapılacak en büyük hatalardan biri nedir?” diye sorarsanız, benim cevabım, “Başakşehir’e karşı geriye düşmek” olur. Göztepe daha 9. dakikada bu yanlışı yaptı ve savunma ustası rakibine çok büyük bir koz verdi. 12 maçta kalesinde yalnızca 5 gol gören Başakşehir tek golle kazandığı Erzurum, Kayseri, Konya ve Beşiktaş maçlarındaki gibi topu rakibine bırakıp, çok sevdiği kontratak düzenine geçti.
Evinde oynadığı son 5 lig maçını kazanırken rakip ağlara 10 gol gönderen Göztepe ilk yarım saat dolana kadar özellikle Yasin’le etkili geldi. Öyle ki henüz 23. dakika
Abdullah Avcı yeni sezona ideal 11’inde üç değişiklik yaparak başladı. A Milli Takım’ın birinci eldiveni Volkan Babacan’ı kulübeye çekerek kaleyi Mert’e teslim ederken, Attamah’ın yerine Da Costa’yı, Mossoro’nun yerine de İrfan Can’ı 11’e monte etti. Mert dün sınıfı geçemedi ama savunma sertliği ve pas kalitesi anlamında ben de Da Costa ve İrfan Can’ın doğru tercihler olduğunu düşünüyorum.
Isınırken sakatlanan Clichy’nin yerini Uğur’a bırakması, Başakşehir’in hücum planlarını sekteye uğratırken, Kasımpaşa’nın elini güçlendirdi. Popov ve Veigneau ile kanatları iyi kapatan Kemal Özdeş’in ekibi, Başakşehir’i sürekli merkeze yönlendirdi. Bu plan, Visca ve Kerim’i oyuna sokmamaya yönelikti ve önemli ölçüde başarılı oldu. Başakşehir ilk kanat atağını 17’de yapabildi.
21’de iki çok zeki ve tecrübeli oyuncunun, satranç hamlelerini anımsatan hamlelerine şahitlik ettik. Başakşehir merkezden çok organize geldi ve ceza sahası çizgisinin hemen önünde frikik kazandı. Topun başına da Emre geçti. Kaptan usta işi bir vuruşla topu barajın üstünden aşırttı, Ramazan 90’a giden topu sadece izliyordu ama Veigneau izlemedi. Kalabalıktan koptu, koştu ve kısa boyuna rağmen kafayla topu uzaklaştırmayı
Eski model, tipik bir İngiliz kulübü Burnley; fizik gücü yüksek, etkili kanat atakları yapan ve direkt oyunu seven mekanik bir ekip...
Geçen sezon 38 Premier Lig maçında 39 gol yediler. Savunmada sınıfı geçerken, hücumda sadece 36 golde kaldılar, 7. sırada bitirdikleri ligi eksi 3 averajla kapattılar. Aberdeen’e karşı çok zorlandıkları Avrupa Ligi 2. ön eleme maçlarında savunmaları bir hayli aksadı. Bunun üzerine 17 milyon euro ödeyip, stoper Ben Gibson’ı transfer ettiler. İkinci önemli transferleri bonservisine 12 milyon euro verdikleri golcü Matej Vydra oldu. Vydra’nın yanı sıra en önemli gol kozları Chris Wood dün kadroda yoktu. Gibson da yedek soyundu. Yenilerden sadece kaleci Joe Hart 11’de şans buldu.
Artık Avrupa kupalarına ısınan Başakşehir, tam 50 yıl sonra bir Avrupa sınavına çıkan Burnley’ye karşı ilk yarıda her şeyi çok doğru yaptı. Elia, Bajic, Caiçara ve Da Costa ile gole yaklaştığı pozisyonlarda ofansif kalitesini gözler önüne sererken, savunmada da sağlam durdu. İlk yarıdaki tek eksik takımın birlikte oynamaya çok alıştığı Adebayor’du ama Togolu golcü hazır olmadığı için tribünde oturuyordu...
İrfan Can-Jojic zorunlu değişikliği 58’de geldi. Köln’den transfer
Teşbihte hata olmaz... “Koyun can, kasap et derdinde” derler ya, kağıt üstünde tam da böyle bir maçtı. Fakat son 8 maçta 3 galibiyet, 4 beraberlik alırken sadece 1 kez yenilen Osmanlıspor hiç de kurbanlık koyuna benzemiyordu. Üstelik evlerindeki son 12 maçta aldıkları 6 galibiyet, 5 beraberlik ve 1 yenilgiyle koyundan çok, ateş çemberinden kaçmaya çalışan “kurt” gibiydiler.
Şampiyonluk yarışını yüzüp yüzüp kuyruğuna kadar getiren Başakşehir de derbi öncesi tamamen kazanmaya odaklanmıştı. Şüphesiz son dört haftanın en kritik mücadelesiydi. Üç puan belki de şampiyonluk demekti...
Başakşehir ilk 10 dakikada Epureanu ve Adebayor ile iki kez gole yaklaştı ve çok yüksek oranda topa sahipti. Ancak Osmanlıspor hem merkezi hem de kanatları iyi kapatarak, oyunun geniş alana yayılmasına ve temponun yükselmesine hiç izin vermedi. Caiçara, Visca, Clichy ve Elia hücuma çıkmak istediklerinde sürekli ikili-üçlü setlerle karşılaştı. Musa Çağıran’ın presi karşısında çok kolay dağılan Arda’nın etkisiz oyunu da bunlara eklenince Başakşehir’in adeta eli kolu bağlandı...
Osmanlı’nın Numan’la bulduğu golde Başakşehir’in takım savunması büyük arıza verdi. Alan savunmasına rağmen Ceyhun’un kafayla indirdiği
Son bir yılda defalarca niyetlenip, hep vazgeçtim... Ne zaman hiç olmayacak bir cümlesiyle yazmaya karar versem, alkışa değer bir davranışıyla yeniden beklemeye geçtim; haksızlık etmek istemedim...
Bir kaçı hariç Beşiktaş muhabirlerinin hali zaten ortada, Beşiktaşlı yazarlar da yemin etmiş gibi hiç eleştirmiyorlar... Yine çok değerli bir kaç kalem dışında, ortada görünenler ise Beşiktaşlı yazarlardan daha 'taraf' oldular son zamanlarda. Ağızlarından övgüden başka hiçbir şey çıkmıyor, biat etmişler adeta...
Her şey müthiş Beşiktaş'ta... En iyi futbolu zaten onlar oynuyor... En iyi hoca, en iyi kadro onlarda... Berabere kalmış, mağlup olmuş hiç fark etmiyor. Ya hakem hakkını yemiştir, ya rakipler ailece savunma yapmıştır... Beşiktaş kötü oynayamaz! Hocası, futbolcuları asla hata yapmaz. Başkanı, yöneticisi mümkün değil, yanlış bir işin içinde olmaz, haddini aşan bir söz söylemez, söyleyemez...
Özetle son 2,5 yılda 'dokunulmaz' oldu Beşiktaş, resmen çelikten duvar ördüler etrafına...
Elbette güzel futbol övülmeli, başarılar alkışlanmalı, daha iyisi için teşvik edici yorumlar yapılmalı...
İyi ama yanlışlar ne olacak? Kim gündeme getirecek, kim eleştirecek hataları... Özellikle
En yakın takipçisi Galatasaray’ın yanı sıra Beşiktaş’ın da kazandığı haftada ‘kapanış’ maçını oynamak Başakşehir’i baskı altına almış olacak ki ilk dakikalarda bir hayli tutuktular, buz gibi havada oyuna ısınmakta çok zorluk çektiler. Oysa Arda dışında ideale yakın bir kadroyla sahaya çıkmışlardı ama öz güveni yüksek ve moralli Gençlerbirliği karşısında tempoyu yükseltemediler, 14’te Adebayor’un kaçırdığı net fırsata kadar ceza sahasına girmekte bile zorlandılar.
İlk 25 dakikada Caicara ile Visca uyumsuz, Gökhan İnler temposuz, Elia verimsiz, Mossoro da etkisizdi. Attamah, Emre, Visca ve Adebayor’un gayretleriyle topu rakip yarı sahaya taşıyan ve hücum etmeye çalışan Başakşehir, Gençlerbirliği’nin etkili ön alan baskısı nedeniyle alışılmışın ötesinde çok fazla top kaybı yaptı. Bu kayıpların çoğu da Gökhan İnler ve Mossoro’dan geldi. Devrenin ortalarına doğru tempoyu yükselten Başakşehir, Emre-Adebayor işbirliğiyle golü buldu. Adebayor’un doğum gününde attığı bu klas golden iki dakika önce Claro’nun ceza sahasında topa elle yaptığı müdahale de net bir penaltıydı ama yardımcı hakem bu kritik anda Ümit Öztürk’e hiç de yardımcı olamadı.
Devre biterken Elvis Manu ile net bir fırsat
2014-2015 sezonu; Şenol Güneş yönetimindeki Bursaspor'da 44 resmi maça çıktı, 3 gol, 7 asiste imza attı.
Sezon sonunda 7 milyon euro bonservisle Fenerbahçe'ye transfer oldu. Vitor Pereira ile 2015-2016 sezonunda 45 resmi maçta şans bulurken 1 gol, 2 asistlik performans sergiledi. Pereira ile başlayıp, Advocaat'la devam eden 2016-2017 sezonunda ise 39 maçta takımına 5 gol, 3 asistlik katkı yaptı.
Sonra Aykut Kocaman geldi...
Taraftar ve medya hep birlikte fazla kiloları ve hatalı pasları yüzünden adeta topa tutarken Kocaman ona sahip çıktı. Ağır eleştirilere kulak asmadı, yeteneklerine güvendiği Ozan Tufan'ı ilk 11'e monte etmeye kararlıydı. UEFA Avrupa Ligi'nde Sturm Graz ve Vardar'la oynanan 4 maçta da 11'de şans tanıdı.
Bu zorlu dönemde eleştiriler yoğunlaştı, Kadıköy'deki tepkiler çığ gibi büyüdü ve Kocaman, Ozan'ı kulübeye gönderdi. Göztepe (2-2) ve Trabzonspor (2-2) maçlarında Topal-Josef'e 11'de forma veren Kocaman, Ozan'ı yanında oturttu. Ancak ligin ilk 2 maçında kaybedilen 4 puan sonrası bu kez Josef'i kulübeye çekerek, Ozan'a sarıldı. Gençlerbirliği deplasmanı herkes için sırat köprüsü gibiydi ve maçı kazandıran golü Ozan attı...
Aykut Kocaman, Ozan'a daha sonra üst üste
Kuralar çekildiğinde Hoffenheim ve Braga grubun kağıt üstündeki favorileriydi. Bizim liderlik adaymız ise elbette Şampiyonlar Ligi biletini dramatik biçimde Sevilla’ya kaptıran Başakşehir’di...
Ancak grubun açılış karşılaşmasında Ludogorets ile golsüz berabere kalan Başakşehir’in, Braga deplasmanında 89. dakikada yediği golle sahadan 2-1 mağlup ayrılması her şeyi berbat etti. 28 Eylül’deki bu şok yenilgi motivasyonu dağıttı, akılları ligdeki zirve mücadelesine kaydırdı.
Abdullah Avcı, 19 Ekim’deki zorlu Hoffenheim deplasmanına Emre, Adebayor ve Mossoro’yu götürmezken Visca ve Elia’yı da yedeğe çekti. Tüm gözler 23 Ekim’de Beşiktaş ile oynanacak lig maçına çevrilmişti ve Almanya’dan 3-1’lik yenilgiyle dönüldü.
Gruptaki 3 maç sonunda 1 puanda kalan Başakşehir, UEFA Avrupa Ligi’ne büyük ölçüde havlu atmıştı. Fakat bir mucize oldu, Hoffenheim ile oynanan rövanş maçında Visca uzatmada golü attı ve kaybolan umutlar son iki maça taşındı. Ludogorets deplasmanında elde edilen 2-1’lik galibiyet ise Braga maçını bir anda grubun final karşılaşması haline getirdi.
Dün akşam da her şey güzel başladı. İrfan Can’ın asistinde Visca golü atınca, formalite maçına çıkan Hoffenheim’ın bu gole daha