Maçı seyretmeyen bir futbol severe ilk devre istatistiklerini verip, skor tahmini yapmasını isteseydik, Medipol Başakşehir’in ilk 45’i en az 1-0 önde kapattığını söylerdi herhalde ancak turuncu-lacivertli takımın gol pozisyonu bile yoktu. İlk yarıda topa sahip olmada yüzde 78’e 22, başarılı pas sayısında 364’e 65 gibi çok büyük farklarla Osmanlıspor’a üstünlük sağlayan Başakşehir’in yalnızca 1 isabetli şut atıp, gole hiç yaklaşamamış olması çok ilginçti.
Gerileme devrindeki Osmanlı’nın önceki yılların aksine ailece savunmaya çekilip, tüm hücum planını Serdar Gürler ve Umar Aminu’nun yapacağı kontrataklara bağlaması da bu tabloda etkiliydi. Fakat Başakşehir adına esas problem temponun bir türlü yükselmemesi ve Osmanlı savunmasının gerektiği ölçüde rahatsız edilememesiydi. Liderlik maçına çıkmasına rağmen Başakşehir’in ilk yarıda kazanma arzusunu sahaya yansıtamamasının bir diğer önemli sebebi de Mossoro ve İrfan Can’ın rakip ceza sahasına girme konusunda isteksiz davranmalarıydı.
Neticede ilk yarı adeta çöpe atıldı, ikinci devre ise sahada farklı bir Başakşehir vardı... Yaşlı kurt Adebayor’un vites artırması, Visca ve Mossoro’nun hücumda daha fazla sorumluluk almaya başlaması önce
Uzun yıllar sonra dört büyüklerden birinin içinde yer almadığı bir karşılaşmanın, “haftanın maçı” olarak vitrine çıkması, Süper Lig’de bu sezon yükselen heyecan, kalite ve rekabetin belgesi gibiydi. Kayserispor-Başakşehir maçı belki de haftanın sonucu en çok merak edilen ve konuşulan buluşmasıydı ve genel kanaate paralel olarak da berabere bitti.
Kayserispor’da Varela ve Gyan, Başakşehir’de Emre, Mahmut, Elia ve Batdal yoktu. İki takım da özellikle hücumda bu oyuncuları adeta mumla aradı. Maçın heyecanı, sertliği ve temposu yerindeydi ama kalite için aynı şeyleri söylemek zor... Kayserispor’un golünde Başakşehir savunması resmen uyudu, taç atışını hızlandıran top toplayıcı çocuğun da büyük katkısıyla Umut Bulut meşin yuvarlağı boş filelerle buluşturdu.
Galatasaray’ı geçen hafta beşleyen Başakşehir’in ilk yarıdaki ilk ve tek şutu Adebayor’un golle sonuçlanan vuruşuydu. Kayserili oyuncular ve tribünler, topu koluyla düzelttiği gerekçesiyle Adebayor’a oyundan çıktığı 81. dakikaya kadar yoğun tepki gösterdi fakat hakem Alper Ulusoy’un bu pozisyonda yardımcısına uymaktan başka hiçbir şansı yoktu.
Kayseri maça olduğu gibi ikinci yarıya da etkili başladı, 55’e kadar Umut’la 2 kez ikinci
Başakşehir gibi esas hedefi ligi kazanmak olan veya Konyaspor gibi ligde toparlanmaya çalışan takımların, UEFA Avrupa Ligi maçlarına rotasyonlu kadrolarla çıkması ciddi bir problem olarak dikkatleri çekiyor son dönemde... UEFA’nın, Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi arasındaki ödül uçurumunu ortadan kaldırmadan bu sorunu çözmesi de mümkün görünmüyor.
Devler Ligi’nde gruplara katılım ödülü 12 milyon euro, Avrupa Ligi’nde 2,6 milyon euro... Devler Ligi’nde galibiyete 1,5 milyon, beraberliğe 500 bin euro veriliyor. Avrupa Ligi’nde ise 3 puana 360 bin euro, 1 puana 120 bin euro dağıtılıyor. İlerleyen turlar için dağıtılan ödüllerde de iki turnuva arasında çok büyük farklar bulunuyor.
UEFA Avrupa Ligi’nde son yıllarda kalite ve heyecanın arttığını görüyoruz ancak yeterli değil. Şampiyonlar Ligi uzak ara liderliğini sürdürüyor. Bu da maddi açıdan tatmin olmayan takımların yerel lige daha fazla odaklanmasına yol açıyor.
Mehmet Özdilek dün akşam grubun final maçına çıkmalarına rağmen Ömer Ali, Ezekiel, Ali Çamdalı ve Ali Turan gibi oyunculara 11’de forma vermedi. Marsilya teknik patronu Rudi Garcia da Payet ve Mitroglou gibi iki asını yedek soyundurdu. Buna karşılık Thauvin, Sanson,
Skorer'de dün Fenerbahçe'de Mayıs ayında yapılacak olağan genel kurul öncesi, kulüp görevlilerinin telefonla aradıkları kongre üyelerini, Sayın Başkan Aziz Yıldırım'ın önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği yemekli toplantıya davet ettiklerini kaleme almıştım. Yazımda bir kulüp görevlisi ile ismi bende saklı kongre üyesi arasında geçen telefon görüşmesine detaylarıyla yer verdim. Aidat borçlarının, "Sorun değil efendim, hallediyoruz" denilerek kapatılacağı bilgisinin üyelere aktarıldığı da yazımda yer aldı...
Açıkçası yazının ses getirmesini bekliyordum fakat tahmin ettiğimden çok daha fazla yankı uyandırdı. Sosyal medyadan olumlu/olumsuz yüzlerce mesaj geldi, telefonla arayıp destek veren meslektaşlarım da oldu...
Fenerbahçe Kulübü'nün internet sitesi de yazıya kayıtsız kalmadı ve bir açıklama yayınladı. Sayın Asbaşkan Şekip Mosturoğlu tarafından kaleme alındığını düşündüğüm açıklamada, Fenerbahçe'ye kalıcı zararlar verdiğim ileri sürülerek, aidatla ilgili iddiaların "yalan" olduğu savunuldu...
Öncelikle şunu belirteyim; son 20 yılı medyada geçen 43 yıllık yaşamımda hiçbir zaman Fenerbahçe'ye zarar vermeye çalışmadım. Aksine zaman zaman bazı riskleri de göze alarak etik kurallar
"Zııırrr" diye bir telefon geliyor...
Karşıdaki kulüp görevlisi, kibar bir sesle konuşmaya başlıyor:
"İyi günler efendim, Başkanımız Aziz Yıldırım adına Fenerbahçe Spor Kulübü'nden arıyorum" diyor...
Fenerbahçe Kongre Üyesi olan kişi, "Hayırdır inşallah! Bayram değil, seyran değil, başkan beni niye arıyor" diye düşünürken, kulüp görevlisi devam ediyor:
"Başkanımız önümüzdeki günlerde düzenlenecek yemek organizasyonunda kulüp üyelerimizle bir araya gelecek. Sizin de bu toplantıya katılmanızı bekliyoruz" diyor...
Kongre üyesi cin gibi tabii, "Ben yıllardır üyelik aidatı ödemedim, Mayıs ayında yapılacak kongrede oy kullanma hakkım yok" diyerek, toplantıdan sıyırma girişiminde bulunuyor ama kaçamıyor...
"Hiç sorun değil efendim, aidat konusunu biz hallettik" diyor kulüp görevlisi ve bizim kongre üyesinin ağzı bir karış açık kalıyor...
Yaşları çok yakın; 24’e 22... İkisi de solak, ikisi de ofansif orta saha, ikisi de Türk... Hoffenheim’lı Kerem Demirbay Temmuz 2016’da 1.7 milyon euroya Hamburg’dan transfer edildi. İrfan Can Kahveci ise 5 ay sonra Aralık 2016’da 6 milyon liraya (yaklaşık 1.6 milyon euro) G.Birliği’nden gelmişti Başakşehir’e...
Kerem geçen sezon 6 gol, 8 asistle Hoffenheim’in ligi 4. sırada bitirmesinde çok büyük pay sahibi oldu, ardından da A Milli Takımımız’ın adeta kapısından dönerek, Almanya’nın yolunu tuttu. Kerem sağlam adımlarla ilerlemeye devam ediyor, bizim İrfan Can ise maalesef yerinde sayıyor. Üstelik Abdullah Avcı gibi modern-eğitici bir hocaya; Emre, Mossoro, Gökhan İnler gibi modellere rağmen bir adım ileri gidemiyor.
Kerem dün gece önce Hübner’i golle buluşturdu, ardından da Amiri’ye harika bir asist yaparak maça damgasını vurdu. 63. dakikada da 30 yaşındaki hocası Nagelsmann tarafından oyundan alındı, ayakta alkışlandı. Ne tesadüf ki Abdullah Avcı da aynı dakikada İrfan Can’ı Mahmut’la değiştirdi ama Nagelsmann’ın aksine oyuncusundan hiç de memnun değildi, sabrı bitmişti...
Birbirine bu kadar çok benzeyen iki oyuncudan Kerem hızla gelişip büyürken, İrfan Can’ın aynı hızla geriye
Abdullah Avcı tam da beklendiği gibi Trabzonspor ve Gençlerbirliği maçlarının başarısız isimleri Attamah ile İrfan Can’ı yedeğe çekerek, Da Costa ile Mossoro’yu 11’de sahaya sürdü Braga’da... Başakşehir oyunun ilk dakikalarında Emre önderliğinde iyi pas yaptı, topu hem merkezden hem kanatlardan rakip ceza alanına taşımaya çalıştı. Visca sağ kulvardan zaman zaman boşluklar ve bir ciddi pozisyon buldu ama Elia’nın markajdan bir türlü kurtulamaması yüzünden sol kanat hiç işlemedi.
Braga oyuna 15. dakikadan sonra ısınmaya başladı. İlk pozisyonlarını Ahmed Hassan’la buldular. Clichy’nin hatasında golü de Mısırlı forvetleri attı. Emre’nin 2 dakika sonra frikikten attığı harika gol tam zamanında gelmese, en çok sevdikleri kontratak düzenine dönebilirlerdi ama skor eşitlenince, oyunun seyri de değişmedi. Emre’nin golünden sonra maçı takip ettiğim Azerbaycan İdman TV’nin yorumcusu bile, “Hiçbir kapıcı çıkarabilmez bu topu!” dedi, 37 yaşındaki kaptana hakkını teslim etti.
Sarı kartlı Da Costa devre biterken öyle gereksiz sertlikler yaptı ki, Abdullah Avcı 10 kişi kalmamak adına ikinci yarıya Attamah’la başladı. Gökhan, Clichy ve Elia’nın kıpırdanmaları ise takımın hızını artırdı,
İzlediğimiz oyun, Başakşehir’in UEFA Avrupa Ligi maçı değil, orta ölçekli bir Brezilya takımıyla yaptığı hazırlık karşılaşmasıydı sanki. Geniş kadrosunda tam 10 Brezilyalı oyuncusu bulunan Bulgar ekibi maçın başında Başakşehir’in sert baskısına boyun eğse de ilerleyen dakikalarda kendine geldi. Hemen her atakta topu hızla kenarlara taşıyıp özellikle sol kanattan Paulo ve Wanderson’la etkili geldiler, Caicara’yı bir hayli zorladılar.
İlk yarıda Başakşehir 2, Ludogorets 6 gollük atak yaptı. Başakşehir’in ilk 10 dakikadan sonra topu rakip ceza sahasına taşımakta zorlanmasının en dikkat çeken sebebi, Gökhan İnler’in yana ve geriye yaptığı paslardı. Beşiktaş’ta geçen sezon az şans bulabilen dün de Mahmut’un yokluğunda 11’de sahaya çıkan formsuz Gökhan’ın ilk yarıdaki pasif oyunu, Başakşehir’in tempoyu yükselterek rakip savunmanın dengesini bozmasını engelledi.
Gökhan’ın ikinci yarıda temposunu artırması hem Emre’yi hem de takımı rahatlattı. Oyunda kontrolü ele geçiren Başakşehir, Ludogorets’i yarı sahasından fazla çıkarmadı ama Abdullah Avcı’nın kafasındaki oyun yine tam anlamıyla sahaya yansımadı.
Avcı tempoyu biraz daha artırıp, golü hemen bulmak adına ilk olarak Adebayor’un