Ana - oğul arasında

15 Ağustos 2011

Oğlum büyüyor.

Kitapları açıp açıp tekrar okuyorum. Meğer 'yok bizimkine benzemiyor' dediğim dönemleri atlatıyormuşuz da bir türlü anlayamıyormuşum.

2 yaş sendromunu atlattık mı yoksa hala bir parça kalıntıları var mı bilmiyorum ama ben artık Koray'ın da seçme hakkı olduğunu, bazı konularda onun isteklerinin yerine getirilmesini kabul ettim. Zorlamaya, üste çıkmaya, dominant anne olmaya gerek yok. Normal olan, sağlıklı olan da bu değil midir zaten.

Son bir kaç haftadır aramızdaki sorunların bu kabullenme eksikliğinden kaynaklandığını itiraf etmeliyim. Karşılıklı inatlaşma gibi saçma sapan bir duruma girdik. Ben, koskoca 32 yaşındaki anne olacak kadın, sen tut henüz 3 yaşını bitirmemiş olan oğlunla tartış. Yeterli olgunluğu gösteremediğim ortada. Eee hani o kadar bilgiliydim, bir sürü kitap okuyordum, blog yazıyordum... ne oldu? Neyi unuttum? Oğlumun doğal sürecinde olduğunu, her şeye 'hayır' demesinin normal olduğunu.

Ben de kendime bir söz verdim. 'Sakin ol, anlayışlı ol ve en önemlisi anne ol'.

Yani karşımdakinin rakibi değil annesi olduğumu hatırlattım kendime. Şimdi

Yazının Devamı

Disiplin kimden sorulur?

10 Ağustos 2011

Ya da şöyle sorayım, evdeki otorite ikonu kim olmalıdır? Geçen gün bir arkadaşım sordu. 'Sizin ailede otorite kimdi?' diye. Ben, düşünmeden “annem” cevabını verdim. Disiplini annem sağlıyordu gibi görünüyordu. O daha sert mizaçlıdır. Çok düzenlidir, titizdir. Kulaklarımızdan çekmişliği bile vardır. Şimdi düşünüyorum, öyle kedi-köpek gibi kavga ediyorduk ki az bile yapmış. Babam sakin ve soğukkanlıdır. Rahat görünür, sessizdir. Kızdığında iyice sessizleşir ve bizi görmezden gelir. İşte en çok o üzerdi bizi. Anne on kere kulak çeksin ama baba küsmesin isterdik.

Daha doğrusu bizim evde tam bir kuvvetler ayrılığı yoktur. Otorite tek elde toplanmıştı. Günlük olayların polisi annemdi. Demek ki emniyet müdürü babammış. Her şeyi görür duyar, bilmiyormuş gibi yapardı. Bizimkiler birbirlerine paslardı bizi. Anneden izin istenir, “babana sor”. Babaya gidilir “annene sor”.

- Eee sordum sana gönderdi.

- Ben de geri gönderiyorum annene o zaman.

Bir ümit anneye yaklaşılır, usulca.

Yazının Devamı

Tuvalet Eğitiminde Mutlu Son

9 Ağustos 2011

Geldik son dönemece. Her şey bitti ve biz arkamızda bıraktık ya bezleri... Oysa birkaç hafta önce hala marketten bez alıyorduk. En son alışverişimizi hatırlıyorum. Evde 7-8 adet bez kalmıştı sanırım. Sarp ile markette dolanırken demiştim ki ”bir iki güne tuvalet eğitimine başlayacağız, acaba almasak mı?” O da ”olsun olsun al sen. Bakarsın hemen bitmez veya ishal falan olur. Gece yarısı bez aramakla uğraşmayalım.” Ne oldu biliyor musunuz? Ben, o kırksekizlik hazır bez ambalajını açmadım.

5 gün gibi kısa bir sürede gündüz çişini ve hatta kakasını halletmiştik. Geriye gece bezi kalmıştı. Bir yandan her türlü kaynağı okuyordum, diğer yandan da tuvalet eğitimini tamamlamış olan tecrübeli annelere soruyordum. Bir kısmı ”gece devam ettirme, onu da çıkart aklı karışmasın” diyorlardı. Bir kısmı da, özellikle annem ve kuzenler ”aman zorlama, daha yeni başladınız. Gündüzü iyice öğrensin geceyi bir iki hafta sonra atarsın” diyorlardı. Ben emin olamıyordum açıkçası. Sonuç olarak tek bir doğru yol yok bu işte. Kimi

Yazının Devamı

Tuvalet Eğitimi - Gelişme

8 Ağustos 2011

24 Haziran’da başladığımız tuvalet eğitimi daha doğrusu hazır bezden kurtulma girişimimizi 7 Temmuz’da başarıyla sonlandırdık ama ben yazmakta biraz geciktim.

Gelişme kısmı bizim için gündüz uykusuna da bezsiz yatması ve kakanın tuvalete yapılmasıydı. Zorlamadan, kendi isteğiyle ve haber verdiğinde. Çişi çok kolay hallettik.

BEZSİZ GÜNDÜZ UYKUSU

İlk 3-4 gün ağır bir gripten yeni kalktığı için gündüz uykularında da bezini takmıştım ama 5.gün öğle uykusuna bezsiz yatırdım. Yatağa da alez yerleştirdim. Bir saat sonra ağlayarak uyandı, çişini kaçırmış altına ve o ıslaklıkla uyanmıştı. Gittik tuvalete kalanı da yaptı ve benim biraz zorlamamla bir saat daha horul horul uyudu. 6.gün de öğlen hafif çapta bir kaçırma durumuyla uyandı ama 2 saat sonra yani zaten öğle uykusunu bitirmek üzereymiş. 7.gün sokakta otomobil içinde uyuya kaldı ve ben panik halindeydim. 45 dakika-1 saat dolandım arabayla. Kupkuru kalktı. Kocaman bir BRAVO eşliğinde sevdiği çikolatadan bir parça verdim. Çok hoşuna gitti. Bir daha gündüz altına

Yazının Devamı

Tatil Burnunuzdan Gelmesin

2 Ağustos 2011

Bundan bir kaç sene önce aklına eseni yapan, sabahlara kadar eğlenip öğle saatlerine kadar tembel tembel uyuyan, bir saat içinde seyahat programına dahil olmaya alışmış çift için çocuklu hayat kendini en iyi tatillerde gösteriyor. Bu konuda oldukça tecrübeli olduğumdan bir kaç önerim olacak:

1. Beklentilerinizi azaltın. Çekirdek aile olarak çıkacağınız ilk tatilin filmlerdeki gibi bol neşe ve kucaklaşma ile geçeceğini zannetmeyin yoksa hayal kırıklığına uğrarsınız. İş, evliliğinizi gözden geçirmeye kadar varabilir.

2. Ormanın derinliklerinde, medeniyetten uzakta bir yere gitmiyorsanız valizlerinizi ve el çantalarınızı tıka basa mama, bez, ıslak mendil ve kremlerle doldurmayın. Kendiniz için de bir şeyler almayı unutmayın. Sonra 'ben anneyim, önemli değil ne giydiğim' düşüncesiyle tatil beldesine vardığınızda yeniden kadın gibi görünmek istediğiniz fark edip valizin sağında solunda sıkışma ihtimali olan eteklerinizi arar durursunuz. İyisi mi siz önceden gideceğiniz yerin yakınlarında market, eczane gibi acil durumda

Yazının Devamı

İkinci Çocuk Şart Mı?

31 Temmuz 2011

Koray 3 yaşını bitirmek üzere. Emzikti, tuvaletti derken bir sürü büyüme aşamasını kolayca tamamladık. Çocuklu hayata iyice alıştım ben de. O yanımda olmayınca kendimi eksik hissediyorum. Şimdi bir de bıcır bıcır, susmadan konuşmuyor mu, çok eğleniyoruz. Bol bol geziyoruz, ana-oğul yemeğe çıkıyoruz, ailecek seyahat ediyoruz. Artık hiç bir şey zor değil. Eylül’de okula da başlayacak. Kendime ait yarım günüm olacak diye saat saat detaylı program yapıyorum. Anlayacağınız iyiyim.

Ancak bir sorun var ortada: İkinci çocuk meselesi.

Koray doğduğu günden beri ‘kardeş ne zaman yapacaksın?’ sorularına maruz kalıyorum. Hele son aylarda üzerimdeki baskı gittikçe hissedilir oldu. Tuvalet derdimiz de bitti ya kaçacak yerim yok. ‘Bi durun’ diyorum. Hemen tepeme çullanılıyor. Cevap da veremiyorum. Bahanem kalmamış. Öyle diyorlar. Peki ben şimdi mecbur muyum ikinci kere aynı sıkıntıları yaşamaya?

Sıkıntı?!?! Evet itiraf ediyorum. O ilk 6 hatta 9 ay yüzünden bir çocuk daha sahibi olmak istemiyorum. Koray bana çok mu kötü

Yazının Devamı

Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz!

28 Temmuz 2011

Şimdi biz bir tatil beldesindeyiz ya… anneanne-dede ve diğer kuzen gruplarıyla birlikteyiz ya… çocuklu ve çocuksuz olarak değişik değişik aktivitelere katılıp hem bekar, hem çocuklu çift hem de çocuksuz çift karakterlerine bürünebiliyoruz. Bu da bana bir sürü konu hakkında gözlem ve analiz yapma şansı veriyor.

Tüm kışı deniz, güneş, kum yani tatil hayalleriyle geçiren Türk insanı havaların iyice ısınmasıyla kendini sahil kasabalarına atar. Ege ve Akdeniz kıyılarındaki nüfus bir kaç hafta içinde 8 katına ulaşır. Çoluk çocuk herkeste bir gevşeklik, bir neşe. Planlar günler öncesinden yapılır. Önce bir veya bir kaç nokta belirlenir. Oralardaki otel/pansiyon ayarlamaları, gidilecek olan plajlar, yeni açılan restaurantlar ve varsa değişik aktiviteler, hepsi belirlenir ve programlanır. Çocuklu aile daha titiz ve detaylı bir çalışma yapmalı. Zira karşılaşılacak en ufak terslikle tüm dünya terse döner ve ‘çocukla tatile çıkanın…’ ile başlayan cümleler duyulur.

Bur

Yazının Devamı

Çocuklu Evde Her Şey Mümkün

19 Temmuz 2011

Eskiden her an düzenli, toplu olan eviniz artık sadece temizlikten sonra 1 saat derli toplu kalıyorsa;

koltuk minderleri aralarından arabalar, emzikler çıkıyorsa;

otomobilde direksiyon dahil dört bir yerde renkli renkli çıkartmalar varsa;

çantanızda kadın pedinden önce hazır bez çıkıyorsa;

çivi çakıp süs püs asmaya kıyamadığınız pırıl pırıl bembeyaz duvarlarınızda empresyonist akımın izleri varsa;

daha önce karakalem nü tabloların asılı olduğu yatak odanızın duvarlarında winnie the pooh, mickey mouse çıkartmaları varsa;

‘hayatta mutfağıma sokmam’ dediğiniz plastik bardaklardan çeşit çeşit, boy boy varsa;

banyoda klozetin hemen yanında oyuncak olarak slikon tabancası varsa;

Yazının Devamı