Bundan tam 6 ay önce şöyle bir yazı yazmışım: SORUYORUM SORUYORUM!
2 yaş sendromunun tepe noktasında, kendini kafese kapatılmış, tüm dünyadaki tek sorunlu anne benmişim gibi hissettiğim bir gündü. Koray gece yarısı kalkıyor, yemek saatleri kavgaya dönüşüyordu. Ben de iyice tahammül edilmesi zor bir kadın haline gelmiştim. Her an her şeyden şikayetçiydim. Şimdi aradan geçen altı aydan sonra, 3 yaş erkek çocuğu annesi olarak kendi sorularıma cevap veriyorum:
Uyku problemleri ne zaman bitecek? 3 yaşına kadar hala bir takım sıkıntılar yaşanıyorsa, biraz daha zamana ihtiyaç var demektir. Bizim tek derdimiz gece yarısı uyanıp yanına birini istemesi. Yoksa akşam yatması da sabah kalkması da sorun değil. Koray ile birlikte 8'de yatsam, sabah 7'ye kadar 11 saat deliksiz uyuruz. Bizim durum bu. Uyku arkadaşı falan da işe yaramıyor. Ağlatsan nereye kadar. Ağlamıyor zaten. Yatağa bağlayacak halim de yok. Hala azimliyim bir kaç hümanist yöntem deniyorum ama biliyorum ki meme, emzik, bez bırakma gibi bunun da zamanını Koray belirleyecek.
Yemek saatleri ne zaman sorun olmaktan çıkacak? Çıktı gibi inanır mısınız. Okula başlamasının etkisi olduğunu düşünüyorum. Hala bir oyuncak istiyor,
Oğlum 3 yaşında neredeyse. Günlerimiz sakin ve keyifli geçiyor. Küçük bir arkadaşım varmış gibi hissediyorum artık iyiden iyiye. Sohbet ediyoruz, şakalaşıyoruz. Espri bile yapıyor. Beraber kahve içmeye gidiyoruz, o portakal suyunu alıyor eline ben de kahvemi takılıyoruz yarım saat. Bebek değil artık, belli ediyor kendini. Neyi sevip neyi sevmediğinin farkında, biz de farkındayız ve ona göre davranıyoruz. Aşamadığım tek problem kesintisiz gece uykuları, onu da yine boşverdim. Gece yarısı kalkıp yanımıza gelmesine ses etmiyorum artık. Hayat kolaylaştı anlayacağınız. Ben rahatladım. Gün içinde kendime ayırabildiğim bir dolu zaman var çünkü. Bunun en büyük sebebi ise evdeki yardımcımızın her şeye yardımcı olduğu gibi en çok Koray ile olan harika ilişkisi.
Gün geçtikçe daha çok birlikte vakit geçiriyorlar. Önceleri sadece parka gönderiyordum benim gidemediğim veya itiraf etmek gerekirse gitmek istemediğim zamanlarda. Sonra evde de oyunlar oynamaya başladılar. Bazen, bir bakıyorum Koray yemeği bile onun elinden yemek istiyor ki bunu memnuniyetle karşılıyorum, yemek yedirme konusunda sabırsız ve beceriksiz bir anne olarak. Geçen hafta iki üç saatliğine dışarı çıkmak zorunda
Geçen gün günü uzun bir süre çoluk çocuk gidilebilen bir kafede tek başımaydım. Önümde bilgisayarım güya iş yapacağım ama gelen geçene bakmaktan, diğer anneleri seyretmekten iki satır yazamadığımı fark ettim. Çünkü öyle durumlara şahit oldum ki 'Ne olacak sonunda?' diye merak ettim. Ve anladım ki kadınlar, annelikleri söz konusu olduğunda inanılmaz bir yarışa giriyorlar. Konu ne olursa olsun 'ben daha iyiyim' gösterisi başlıyor. Herkes değil elbette ama çoğumuz. Ben de yapıyorumdur belki zaman zaman, kim bilir. Ancak kendimle ilgili emin olduğum bir şey varsa o da başkasının çocuğuna asla karışmayacağımdır. Ağzımı açmam, hele tanımadıklarım hakkında.
Ben böyle düşünürken bir liste yapmaya başladım kafamda. Anlayamadığım anne davranışları diye:
Biz o dönemi tam olarak atlatabildik mi bilmiyorum ama eskiye oranla hayatımız çok farklı, çok daha keyifli, çok daha düzenli. 2 yaş sendromunu uzun uzun anlatmayacağım. Daha uzun uzun yazdım geldi geliyor, diye. Bilinmesi gereken en önemli şey bu ‘sendromlu’ dönemin 18 ay civarı başladığı, 2 – 2.5 yaş ortalarında tepe noktasına ulaştığı ve sonra hızla azaldığıdır. Ne zaman çocuğunun bir anda huyunun değiştiğinden, düzenli giden uykularının tepe taklak olduğundan şikayet eden birini duysam, sorduğum ilk soru ’16-18 aylık mı?’ oluyor. Biliyorum, başıma geldi çünkü. Bir anda bütün düzen değişti. Ne olduğumu şaşırdım. Özellikle de uyku kısmında duvara tosladık. Bunun dışında geri kalan hallerden şikayet etmemeye çalıştım.
2 yaş sendromunda bir çocuğunuz varsa önce lütfen derin bir nefes alın. Ardından durumu kabullenin. Bu doğal süreç, olması gereken, geçirilmesi geren bir dönem.Çocuğunuzda bir problem yok. Problem yaşanıyorsa sebep, anne babanın panikleyip olayları büyütüp kaotik bir ortam haline getirmeleri oluyor genelde. Ben yapmadım mı? Yapmaz mıyım? Ancak her sefer kendime kızdım, pişman oldum. Bildiğim halde oğlumun üstüne gittiğim için kafamı duvarlara vurmak istedim.
B
Uykusuz Anneler Kulübü'nün kurucularından ve açık ara şampiyonlarından biri olarak günün birinde böyle bir yazı yazacağımı tahmin etmezdim. Dua ediyordum 'o günleri göreyim' diye ama bu kadar çabuk olacağını inanın aklımdan geçirmemiştim. Bu sefer umut dolu bir uyku yazısı yazıyorum.
Bilmeyenler için kısaca üzerinden geçiyorum: 3 yaşında bir oğlum var. Akşam erken yatar, sabah erken kalkar. Uykuya geçerken eskiden emziği vardı ve her şey çok kolaydı; ne zaman emziği bıraktık, yanında devamlı birini ister oldu. Önceleri ninni, iki pış pış yeterken zaman geçtikçe, oğlan bilinçlendikçe istekleri de arttmaya başladı. Baktık olmuyor yanına uzandık hatta yanında uyuyakaldık. Son birkaç aydır ise uyuduktan iki üç saat sonra kalkıp ağlamaya başlıyordu. İstiyor ki yanındaki kalkmasın, sabaha kadar onunla uyusun. Gidip hemen uyutuyorsun. Sonra bıkkınlıkla yerine geçip dizini seyretmeye, yazını yazmaya başlıyorsun. Bir saat sonra yeniden 'Anneeeee geellllll!' diye ağlamaklı bir ses. Oflaya puflaya gidip uyuturken yanında uyuyakalıyorsun. Gece yarısı uyanıp kendi yatağına geçiyorsun söylene söylene. Ne oluyor tahmin edin? Biraz sonra tekrar. En sonunda yanına alıyorsun. Sabaha kadar
Anne olarak üçüncü senem bitmek üzere. Belki ilk günlerin acemiliği ve şaşkınlığı yok ama işler her zaman tahmin ettiğim daha doğrusu ümit ettiğim gibi kolaylaşmıyor. Tamam, çocuklu hayata alıştık, az çok başımıza gelecekleri biliyoruz. Yine de bazı annelik görevlerinde hala zorlanıyorum:
Her öğün taze yemek yapmak. Normalde ben yemek yapmayı seven, güzel de yemek yapan bir kadınım ama ne zamanki çocuk sahibi oldum ve bu iş görev haline geldi, bana da bir sıkıntı bastı. Katı gıdaya geçişte bizimle aynı menüsü yoktu, bir de pratik aletlerle Koray'a her öğün taze taze yemek/çorba/bulamaç yapıyordum. Sonra bizim tencerelere ortak olmaya başladı. Bu durumda hem ona uygun hem de bize bir menü çıkrmak zorunda kaldım. Sonra baktım olmuyor. Oğlana her öğün taze yemek yapmaya başlayınca artık yemekler çoğalmaya başladı. Bizim için de her gün yeni yemek bul, malzemeleri hazırla, pişir iyice sıkıldım. Mutfaktan soğudum resmen. Bu arada ben kendime kızarken, koca kişisi de söylenmeye başladı. Onunla ayrı uğraşıyorum. ¨Şimdi kimse beni anlamıyoooor¨ diye ağlardım da...
Her öğün taze taze yaptığım yemeği yedirmek. Annelik karnesi olsa bu dersten kesin kalırdım ben. İlk günler ne
Bir kadın için tarifsiz bir duygudur hamile olmak, içinde bir canlının büyüdüğünü bilmek. Planlı veya plansız olsun eminim her kadının hamilelik dönemiyle ilgili hayalleri, yapacakları ve yapmayacakları vardır. İnternet elimizin altında olduğu için akademik bilgiye de ulaşmak kolay. Dokuz aylık süreçte başımıza neler geleceğini biliyoruz, doğum hakkında okuyoruz. Cesaretli olanlarımız doğum videolarını bile seyrediyor. Şimdi geriye dönüp baktığımda neler yaşamışım, neleri yapmışım, neleri yapmamalıymışım gözden geçirdiğimde yazacak bir sürü şey çıktı bana.
Doktor kontrolündeki hamileliğinizin harika, sorunsuz geçtiğini ümit ediyorum ve diyorum ki
Aşırı ilgi beklemeyin. Siz hasta değilsiniz. Sadece hamilesiniz. Bebeğinizi dünyaya getirecek olmanız son derece önemli bir şey ama olay haline sokmaya gerek yok. Daha doğrusu hayattan geri kalmayın demek istiyorum.
Vitamin alın. Evet, evet alın. Yapılan araştırmalara göre pre-natal dönemde alınan folik asidin bebeklerde oluşabilecek nöral tüp defekti kusurunu önleyebileceği anlaşılmış. Bizim annelerimiz almamış, biz kusurlu değiliz ama olabilirdik de. Doktorunuza danışarak vitamin ve mineral takviyesi alın. Zaman zaman düşecek