Biz o dönemi tam olarak atlatabildik mi bilmiyorum ama eskiye oranla hayatımız çok farklı, çok daha keyifli, çok daha düzenli. 2 yaş sendromunu uzun uzun anlatmayacağım. Daha uzun uzun yazdım geldi geliyor, diye. Bilinmesi gereken en önemli şey bu ‘sendromlu’ dönemin 18 ay civarı başladığı, 2 – 2.5 yaş ortalarında tepe noktasına ulaştığı ve sonra hızla azaldığıdır. Ne zaman çocuğunun bir anda huyunun değiştiğinden, düzenli giden uykularının tepe taklak olduğundan şikayet eden birini duysam, sorduğum ilk soru ’16-18 aylık mı?’ oluyor. Biliyorum, başıma geldi çünkü. Bir anda bütün düzen değişti. Ne olduğumu şaşırdım. Özellikle de uyku kısmında duvara tosladık. Bunun dışında geri kalan hallerden şikayet etmemeye çalıştım.
2 yaş sendromunda bir çocuğunuz varsa önce lütfen derin bir nefes alın. Ardından durumu kabullenin. Bu doğal süreç, olması gereken, geçirilmesi geren bir dönem.Çocuğunuzda bir problem yok. Problem yaşanıyorsa sebep, anne babanın panikleyip olayları büyütüp kaotik bir ortam haline getirmeleri oluyor genelde. Ben yapmadım mı? Yapmaz mıyım? Ancak her sefer kendime kızdım, pişman oldum. Bildiğim halde oğlumun üstüne gittiğim için kafamı duvarlara vurmak istedim.
Bu asabi veletlerle nasıl baş edeceğiz?
Soğuk kanlılığınızı koruyun. İlk zamanlar şaşırıp kızacaksınız. O kendini yerden yere atmaya başladığında sinirlerinize hakim olmakta zorlanabilirsiniz. Sakin olun. Ciddiyim sakin olun. Ona biraz zaman verin. Biraz tepinsin, ağlasın ardından ona yaklaşın ve ¨seni anlıyorum¨ diyerek kucağınıza alın veya onunla aynı göz hizzasına gelmeye çalışın. Vurmaya, ağlamaya, tekmelemeye bile devam ediyor olabilir. Siz de içinizden 10'a kadar sayın bu arada. Sonra da kucakladığınız gibi ortam değiştirin ya da ilgisini gerçekten çekeceğini düşündüğünüz bir şey gösterin. İşe yarıyor. Eğer ki az çok konuşabiliyor ve sizin söylediklerinizi anlıyorsa da ¨Ağladığın için ne dediğini anlayamıyorum. Lütfen sakinleş ve güzel güzel anlat ne istediğini¨ demeyi deneyin. Bizde her seferinde ama her seferinde işe yarıyor. Sakinleşiyor, ağlamayı kesiyor ve ne istediğini anlatıyor. Tüm bu anlattıklarımdaki kilit nokta sizin sakin, yumuşak ve kararlı bir tutum içerisinde olmanız.
Siz yetişkinsiniz, karşınızdaki ise bir çocuk. 2 yaşında yeni yeni kendini ifade etmeye başlamış bir küçük çocuk. İstemediği bir şey olduğunda bildiği tüm dünyası başına yıkılır onun. Derdini de anlatamaz daha da sinirlenir. Sendromun etkileri çouktan çocuğa değişebiliyor. Bazılar ciddi anlamda zaptedilmesi güç hale gelebiliyor, kimi de daha kolay ikna edilebilir şekilde oluyor. Sonuçta hepsi bir şekilde bunları geçiriyor. Çocuğun ve dolayısıyla ailenin bu kriz dönemini nasıl geçireceği çocuktan çok anneye bağlı. Durumu kabullenen ve karşısındakinin minicik bir insan olduğunu hatırlayanlar 1- 0 önde oluyorlar.
Stres tetikleyicileri ortadan kaldırın. Örneğin dışarıda geziyorsunuz. Açlık hissettiğinde ciddi anlamda huysuzlaşıyorsa acil durumlar için yanınızda mutlaka atıştırmalık bir şeyler bulundurun. En sevdiği oyuncaklarını her yere taşıyın.
Bağırmayan anne nasıl olacağız?
Zaten bütün konu da bu. Kendimize hakim olmak. Daha önce bu pişmanlığım anlattığım yazı da yazdım. Karşınızdaki söz dinlemeyen, ¨yapma¨ dediğiniz halde gözünüzün içine baka baka yapan, her lafınıza karşılık ¨hayır¨diyen, istemediği bir şey olduğunda kendini yerden yere atmaya hazırlanan biri var. İlk olayda sakinliğinizi koruyabiliyorsunuz ama akşam olduğunda siz de yeteri kadar elektrik yüklenmiş oluyorsunuz ve ciddi anlamda kavga(!) çıkıyor aranızda. O ¨hayır¨dedikçe siz de sesinizi yükseltmeye başlıyorsunuz. Öyle anlar oluyor ki ¨Ne halin varsa gör, ben gidiyorum¨ deme cüretini bile gösteriyorsunuz. Oysa düşünün o 2 yaşında. Yeni yeni konuşuyor. İki üç kelimelik cümleleri ancak kurabiliyor. Kafasından geçen bir sürü fikir var. Doğruyu yanlışı bilmiyor. Umrunda da değil, bildiği tek şey kendi ihtiyaçları ve onları elde edene kadar da her yolu denemeye hazır. Bağırmamak çok zor. Hele ki 7×24 çocuğuyla ilgilenen kadınlar için. Benim yardımcım da var, evdeki en büyük sorumluluğum Koray. Bir de evin tüm işini çocukla birlikte üstelenen kadınlar var ki onların hayatlarındaki kaosu tahmin bile edemiyorum. Ama dediğim gibi sorun varsa bu bizden kaynaklanıyor olacaktır.
Eğer ki çocuğunuzu yarım saat bile bırakabileceğiniz bir fırsat varsa sakın kaçırmayın. Onu başınızdan attığınızı düşünmeyin. Kısa bir süre de olsa çocuktan fiziken ayrı kalmak size iyi gelecektir. Elbette aklınız onda olacaktır ama hiç değilse ¨yapma, etme¨ diye bağırmayacaksınız.Siz bağırdıkça onun daha büyük bir stres yaşadığını unutmayın. Kendi sıkıntısı üzerine bir de sizden gelene katlanmak zorunda kalacak. Bunu da aklınızın bir köşesine yerleştirin.
Bağırmanın doğru bir hareket olduğunu da çocuklarımızdan bizden öğreniyor. Bunu biliyorum. Siz sakinliğinizi korumaya başladıktan bir süre anlıyorsunuz ki çocuk da sakinleşiyor.
Kural kuraldır
Bu kriz dönemlerinde sussun, diye çoğu şeye göz yumuyoruz ama bazı durumlar var ki asla kabul edilemez. Özellikle de can güvenliği ile ilgili konular. Arabadasınız ve yine bir ağlama noktası. Kendi koltuğunda oturmak istemiyor ve morarana kadar ağlıyor. Kucak istiyor. Bu kabul edilemez. Lütfen bebeğinizi, çocuğunuzu arabada kucağınıza almayın. Ne olursa olsun. Arabayı sağa çekip biraz sakinleşmesini sağlayın ama daha fazlasını yapmayın. Araba koltuğunda oturmak bir can güvenliği kuralıdır ve hiçbir zaman delinmemelidir. Ya da pusette durmak istemiyor. Siz de kucağına aldınız. Bundan sonraki çoğu seferde aynı taktiği uygulayıp günü sizin kollarınızda geçirmeye çalışacaktır. Çocukla sokakta güzel ve rahat vakit geçirmenin ilk kuralı pusette oturtabilmektir. Pusette oturmak istemeyip ağlamaya başladığı nadir zamanlarda Koray’ı nispeten kalabalık olmayan bir yere götürüp kendi kendine sakinleşmesini bekledim. O arada ilgisini çekecek oyuncaklar da verdim. Puset, hem sizin hem de onun için rahatlık demektir.
Ya da ev içindeki bazı kurallar. Yemek yerken TV seyrettirmiyorsanız hiç bir zaman izin vermeyin. Bu tip kural bozmaların tek seferi yoktur. Bir kere yapıldı mı her zaman yapılabilirdir çocuklar için. O yüzden kuralları belirleyin ve ne kadar zor olursa olsun vazgeçmeyin uygulamaktan. Zaten bunlarında çok olmaması gerekiyor.
Hep mi böyle stresli geçecek? Hayır aslında. 2 yaş çocuğun en sevimli olduğu dönem bence. Hele ki yeni yeni konuştuğunda hayatınıza neşe katar. Her geçen gün çok daha hızlı öğrenmeye başlıyor. Dünyayı onun gözünden yeniden keşfetmek öyle müthiş bir duygu ki. Zaman duruyor gibi geliyor. 3 yaşında yaramaz bir erkek annesi olarak tüm bu yaşamı kabullendiğim gün her şey daha da kolaylaştı. Bağırmıyor muyum? Evet ama çok azaldı. Genelde Luca’nın tepesine çıktığında sesimi yükseltiyorum. Onun dışında hep gülüyorum.
Irem Erdilek