Sabah erkenden uyanıyorsun, uyanmaya çalışıyorsun, işe gitmek için...
Belki bir şirkette orta düzey bir yöneticisin....
Kendini her sabah motive ediyorsun. Bugün daha iyi olacak. Yükseleceksin, terfi alacaksın. Daha iyi şartlarda yaşayacaksın.
Belki ofiste sıkılmak için bile vaktin yok...
Ekran koruyucu çalışmaya başlamadan, maillere hemen cevap ver, çözüm üret, uygula. Ne kadar hızlı o kadar iyi..
İster ofiste çalış, ister kafede garson ol yaptığın işin bir önemi yok, nasıl yaptığın önemli. ya da dışarıdan nasıl göründüğün..
Saatler çok zor geçiyor, aldırma, saatle savaşılmaz, kazanan hep o olur.
Devam et, bu önemli, durmamak önemli. Hele sebat göstermek bir işte daha önemli.
Doğduğunuz yerde yaşayamıyorsunuz.
Başka yere, sözüm ona vatanınıza, memleketinize göç ettiriliyorsunuz.
Doğduğunuz yere de, gideceğiniz yere de yabancısınız.
İki Kere Yabancısınız...
İki Kere Yabancı Türkiye ve Yunanistan'ı çok yakından tanıyan Bruce Clark'ınmübadeleyi anlatan kitabının ismi. Müfide Pekin tarafından da Türkçe'ye çevirilmiş önemli bir tarihi kaynak.
Ama şu günlerde İki Kere Yabancı sergi olarak da karşımıza çıkıyor.
20. yüzyılda zorunlu nüfus mübadelesini anlatan sergi, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin Dolapdere Kampüsü'nde yer alıyor.
Güzel Şeyler Bizim Tarafta tiyatro oyununu hala izlemediyseniz, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü vesilesiyle bir hatırlatma yapmak isterim.
Berkun Oya’nın yazıp yönettiği oyun, Krek Tiyatro Topluluğu’nun kendi mekanında, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Santral Kampüsü’nde izleyicileriyle bu yıl da buluşmaya devam ediyor.
Nisan ayının ilk iki haftasında izleme fırsatınız var.
En baştan belirteyim; salon çok büyük olmadığı için, biletinizi önceden ayırtmanızda fayda var.
Gelelim oyuna...
Berkun Oya’nın diğer izlediğim oyunlarına göre bu oyun çok daha gerçekçi göründü bana.
Şu sıralar dizilerdeki oyunculuklarıyla gündemde olan oyuncuların da yer aldığı Güzel Şeyler Bizim Tarafta'nın konusu ve diyalogları hayata dair.
Oyunun konusundan bahsederek sürprizi bozmak istemesem de, hikaye köyden gelen sözüm ona cahil bir türbanlı kız ile kentli bir gencin birbirini konuşarak tanımaları hatta keşfetmeleri üzerine diyebilirim.
Her şey Ege otlarına olan düşkünlüğümü bilen İzmirli yakın bir arkadaşımın Cibalikapı Balıkçısı’ndan kitabını hediye etmesiyle başladı.
Cibalikapı ve Moda’da iki şubesi bulunan Cibalikapı Balıkçısı İstanbul, Ege ve Akdeniz mutfağından yemek ve mezeleriyle meşhur.
Mekanın yaratıcısı Behzat Şahin Cibalikapı Balıkçısı’nın 10. yılını kutlamak için özel bir şey yapmak istemiş ve mekana ait yemek tariflerini bir kitapta toplamış.
Çok da iyi yapmış.
Kitabın arka kapağındaki Rembetiko CD’si ise işin tadı tuzu olmuş. Dinlerken Ege’yi hayal edebilirsiniz.
Gerçi benim zeytinyağlılara ve Ege otlarına hasretim pek de uzun sürmedi. Hemen sonrasında İzmir’de buldum kendimi.
Liseliler Kendini Kentini Keşfediyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi, Sanat ve Kültür Yönetimi son sınıf öğrencileriyle birlikte geçtiğimiz hafta İzmir’deydik.
Bir Ayrılık filmiyle En İyi Yabancı Film dalında Oscar Ödülü alan Asghar Farhadi’nin İran’da yapılacak ödül töreninin iptal edildiğini okudum.
Çok şaşırmadım tabi.
Neden olarak da resmi kaynaklardan izin alınamaması gösterilmiş. “Hayatta bu da var” dedirten şeylerdendi benim için.
İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin beşinci uzun metrajlı filmi Bir Ayrılık’ı (A Seperation, 2011) Oscar Ödülü almadan önce izleme fırsatım olmuştu.
Gündelik hayatta karşımıza çıkabilecek basit bir hikayeyi sadelikle ve derin oyunculuklarla anlatıyor Farhadi.
Film başlar başlamaz içinde buluyoruz kendimizi. Boşanmak için mahkemeye başvurmuş bir çift görünürdeki. Nadir ve Simin’in hararetli konuşmalarıyla açılıyor ilk sahne, belli ki hakime anlatıyorlar dertlerini ve biz hakimiz aynı zamanda.
Boşanmak da sorun yok ama 11 yaşındaki kızları Termeh’in kimde kalacağı konusunda bir türlü uzlaşamıyorlar.
Sıradan bir konu, sıradan insanlar, sıradan ilişkiler…