BUGÜN de, Başbakan Erdoğan’ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olarak, referandum sonrası Ankara’da il başkanları ile yaptığı toplantıdayız.
Erdoğan, “kumsallarda” diye tanımladığı “kıyı şeridindeki” illerin il başkanlarını, diğerlerine göre daha dikkatlice dinliyor.
İzmir ise, özel ilgi alanı içinde.
Yakın kurmaylarına göre, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002’den buyana İzmir’de hem yerel, hem de genel seçimlerde “dikiş tutturamaması, Başbakan Erdoğan’ın, sürekli sorguladığı bir konu.
Referandum da öyle...
Ülke genelinde elde edilen yüzde 58’lik “Evet” oranının, İzmir’de yüzde 37’lerde kalması belli ki, genel merkez tarafından “kabul edilebilir” bir sonuç olarak görülmemiş.
* * *
İKTİDAR partisinin 12 Eylül Referandumu’nda İzmir’de aldığı yüzde 37’lik oy, yönetimde sorun olmaya devam ediyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Ankara’daki il başkanları toplantısında gündem yine İzmir’di.
Referanduma, “İzmir’de yüzde 50 Evet çıkmazsa istifa ederim” sözleriyle damgasını vuran İl Başkanı Ömür Kabak, bu sözünü tutmadı.
Parti içi muhalefet ayaklandı.
Neredeyse hergün Ömür Kabak’ın sözünde durması, istifa etmesi istendi.
Bana göre yanlıştı.
Yüzde 37’lik oran, Ak Parti’nin bugüne kadar İzmir’de aldığı en yüksek oydur.
TOPHANE, Tophane, Tophane...
Tophane’de yaşananlar Türkiye’nin yeni gündemi oldu.
Hangi kanalı zaplasam ya bir yerli dizi ya da, masanın etrafına geçmişler, Tophane’yi tartışıyorlar.
Olması gereken, bireylerin hiç bir şekilde yaşam biçimlerine müdahale etmemektir.
İçki içmeyebilirsiniz, ama aynı masada içmek isteyene engel olmak bir müdahaledir.
Oruç tutar, beş vakit namaz kılabilirsiniz.
Tutmayana, camiye gitmeyene baskı yapmak, bireyin kişilik haklarına müdahaledir.
BİLİYORSUNUZ gazetelerin internet siteleri de var.
Her haberin ya da köşe yazısının altına okurlar yorumlarını, düşüncelerini yazıyorlar. İşte ben en çok bu yorumları okuyorum.
Bayılıyorum.
Önce Haber:
“Güney Afrika’nın Svaziland Krallığı Adalet Bakanı, Kral’ın güzellik kraliçesi olan 12’nci eşiyle zina yaparken basıldı. Öfkeli Kral, güzellik kraliçesi eşinin yatağının altındaki gizli bölümde yakayı ele veren bakanın görevine son verdi”
Bakar mısınız yorumlara:
İsrail takma adıyla yazan okuyucu:
LE Monde Türkiye muhabiri Guillaume Perrier, referandum sonuçlarını değerlendiren “Türkiye Analizi” adlı bir makale yazdı.
Fransız gazetecinin ilginç tespitleri var.
Perrier, sanki İzmir seçmeninin, iktidara göre “yersiz korku” ya da “abartılı tepki” diye yorumladığı endişelerini dile getirmiş.
Bizler, “Evet”çi ya da “Hayır”cı cephe olarak, duygusal olabiliyoruz.
Fransız gazeteci bir yabancı gözüyle Türkiye’nin fotoğrafını çekmiş, yorumlamış ve bunu yazıya dökmüş. Bu makalenin özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Giriş cümlesi şöyle:
“Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor.” Ve özeti:
ELEKTRONİK posta ile Müfide Öğretmen’den gelen mektubu açmadan, yine bir öğretmen kardeşimiz, eğitimdeki sıkıntıları anlatıyor diye geçirdim içimden.
Öğretmenlerimizin özlük hakları başta olmak üzere, eğitimdeki çarpık yapılaşma, gerçekten de endişe verici boyutlara ulaştı.
Yazarımız Abbas Güçlü’yü, sürekli okumanızı tavsiye ederim.
Öyle güzel yazıyor, öyle çarpıcı noktalara değiniyor ki, eğitimimizin içine düştüğü bataklığı ve gerçekleri, ibretle ve üzülerek okuyoruz.
Ama Müfide Öğretmen’in mektubu biraz daha farklıydı.
Müfide Öğretmen, “Ne için ‘Evet’ Sezen?” diye sormuş...
* * *
CHP, genel seçimlerde “sokak” politikası yapma kararı aldı.
Genel Sekreter Yardımcısı İzmir Milletvekili ve MYK üyesi Abdürrezzak Erten, partisinin, 2011 seçimlerindeki hedefinin bu olduğunu, herkesin sokağa çıkarak politika yapacağını açıkladı.
İl Başkanı Rıfat Nalbantoğlu ile, İzmirli yazar ve gazetecilerle akşam yemeğinde buluşan Genel Sekreter Yardımcısı Erten, 12 Eylül 1980 sonrası, CHP’nin ve sosyal demokratların çekildiği sokağı, tekrar kazanmak ve sokak siyaseti yapmak için harekete geçtiklerini, ekim ayının başından itibaren tüm Türkiye’de bu yeni politikanın uygulanacağını söyledi.
CHP’li Erten’e göre, 80 darbesi; Türkiye’de özellikle sol düşüncedeki insanları, işkenceyle, hapse atarak, üniversitelerden sürerek, işlerine son vererek tasfiye etti.
“Ben de 1.5 ay işkence gördükten sonra 36 ay hapis yattım” diye örnek veren Abdürrezzak Erten’in değerlendirmesine gelince:
“Gelin neler olduğuna bir bakalım!” dedikten sonra ekliyor:
“Bizler içeri girdik. Meydan bu beylere kaldı. Darbecilerin himayesinde büyüdüler, semirdiler. Boş buldukları sokakları doldurdular. Ele geçirdiler. Darbeyi bizler yedik, efendiler parsayı topladılar...”
CUMARTESİ-pazar günü herkesi, işini gücünü bırakıp Seferihisar’a davet ediyorum.
Türkiye’nin ilk “Sakin Şehri”nde, bu kez dosta-düşmana örnek olacak bir “gürültü” koparmamız gerekiyor.
Belediye Başkanı Tunç Soyer, 25-26 Eylül tarihlerinde bir “Cittaslow Festivali” düzenledi.
Ama bu, bizim alışık olduğumuz festivaller gibi bir etkinlik değil.
Seferihisar’da, “Sakin Şehir Festivali” ile Sığacık Körfezi’ne kurulmak istenen “Orkinos çiftliği” protesto edilecek.
Başkan Soyer kararlı.
Öyle Bergama Allianoi’deki gibi, meydanı boş bırakmaya niyeti yok.