GEÇEN hafta anlatmıştım.
Yılbaşı gecesi, akşam saat sekiz civarında uyumuş, yılın ilk günü sabahı da saat sekizde uyanmıştım.
Bizim gazetede yaş ortalaması oldukça genç. Yılın ilk iş günü, gençler işe başlamadan birbirlerine, geçirdikleri şahane yılbaşını anlatıyorlar.
Beni görür görmez, gülümsediler:
- Yeni yılın kutlu olsun abi...
- Teşekkürler, sizin de, sağlık içinde geçirin inşallah,
- Abi, dediler, sen yılbaşı gecesi erkenden uyudun ya,
BUNLAR kim mi?
İzmir’de siyaseti iyi okuyan ve bilen, bunları da kurduğu internet sitesinde yazarak pek çok kişiyi “tiryakisi” yapan gazeteci Ümit Yaldız’ın CHP’deki milletvekili aday listesi...
Ya da, onun deyimiyle “potansiyel vekil adayları...”
Ümit, “Aklıma geldiği gibi kaleme aldım. Sıralamaya takılmayın” diye de bir uyarı notu koymuş.
Kimler yok ki, 170 kişinin içinde deyim yerindeyse bir tek “ben” yokum(!)
Alaattin Yüksel, Oğuz Oyan, Hülya Güven, Mehmet Ali Susam, Selçuk Ayhan, A. Rezzak Erten, Güldal Mumcu, Kemal Anadol, Ahmet Ersin, Bülent Baratalı, Harun Öztürk, Canan Arıtman, Ülkü Caner, Bilgin Erünal, Muhittin Dalgıç, Oktay Gökdemir, Enver Dündar, Mustafa Moroğlu, Şeyhmus Kayapınar, Ali Muzaffer Tunçağ, Rıfat T. Nalbantoğlu, Zikri Dursun, Tamer Akçam, Serdal Sandal, Mustafa Kundakçı, Musa Çam, Mustafa İduğ, Kudret Yiğit, Nevzat Kavalar, Azat Fazla, Kani Beko, Olgun Atila, Adnan Hocaoğlu, Mustafa Tosunlar, Ertürk Çapın, Hatice Tatlı, Pınar Susmuş, Mustafa Doğan, Mehmet Arısoy, Rıfat Özer, Hüseyin Çalışkan, Ertam Özen, Recai Acar, Müjdat Ünsalan, Adnan Alabay, Aytekin Tunus, Mustafa Düzyol, Ali Günen, Muhsin Kurt, Cumhur Şenolsun, Cenap Börühan, Mahmut Esat Aslan,
SOLCU, aynı zamanda Karl Marks’ın arkadaşı gazeteci Swinton, 1880’lerde New York Times’ta yazıyor.
Gazete bir Yahudi tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere kürsüye çağırıyorlar onu.
Amerikalı gazeteci-yazar Swinton elindeki kadehiyle kürsüye çıkıyor.
Çıt yok.
Ve tarihi cümleler dökülüyor ağzından...
“Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika’da ‘Özgür, bağımsız basın’ diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de...” diye başlıyor sözlerine...
“Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz, çünkü; çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır” diye devam ediyor.
2015’i, Milano’ya kaybettik ne oldu?
Dünyanın sonu değil ki?
EXPO konusunda bugün yaşananlar ise tam bir “Kayıkçı Kavgası...”
İzmir 2020’ye aday...
Ankara da adaymış, olabilir...
Kayseri, Konya, Hakkari de “Ben de varım” diyebilir.
Ne var bunda?
İKİ dil, iki millet demektir.
Çünkü, “ortak dil” milleti oluşturan en önemli tutkaldır, birleştirici unsurdur.
Dili ayırdığınızda, ülkeyi de bölersiniz.
O çok kültürlülük, çok dillilik denilenler hepsi boş, safsatadır.
Kandırmacadır...
Kılıftır...
Bölücülüktür...
YENİ yılın ilk günü sabahı, önce şöyle bir gerineyim de kulunçlarım açılsın, yataktan öyle kalkayım dedim.
Gerinmek için iki kolumu açıp, sırt kaslarımı gerdim.
Gerinemedim... Kendimi yerde buldum...
Meğerse ben, yeni yılın ilk gecesini salondaki divanda geçirmişim.
Haliyle divan yatak gibi geniş değil, daha şöyle ağız tadıyla gerinemeden kendimi yerde bulmam o yüzden.
Sağıma soluma bakınıp; “Yahu ben neredeyim? Neden yatakta değilim?” diye düşünürken, salonun kapısı açıldı ve tahmin ettiğiniz gibi huzurlarınızda Dünyanın En İyi İkinci Eşi, Meltem Hanım.
- Günaydın, iyi seneler...
DOĞRUYU söyleyeni “dokuz köyden” kovarlarmış.
Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş da, “Kral Çıplak” deyince, herkes “yok canım” demeye başladı.
Aslında özürleri kabahatlarından büyük.
Kimi teessüflerini bildiriyor. Kimi, “Ayıp etmiş, insanları kırarak bir yere varılmaz” diyor, kimi “Ben İrlandalı değilim Macar’ım” diye işi sulandırıyor.
Ama nedense hiç kimse, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in İzmir’i, sümüklü bir çocuğa benzeten konuşması ile, İzmir’i Kayseri ve Konya ile kıyaslayıp, bize “Anadolu’daki kentlerden geri kalmış bir il” göndermesi yaparken itiraz etmemelerinin gerekçelerini anlatamıyor.
Çelik’i can kulağı ile dinlediniz mi beyler?
Dinlediniz...
YILIN son gününde, Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ı, İzmir’de “Yılın Adamı” ilan ediyorum.
Neden mi?
Ege Sanayici ve İşadamları (ESİAD) ile İzmir Sanayici ve İşadamları (İZSİAD) Dernekleri’nin başkan ve üyelerine öyle okkalı, “tokat” gibi bir yanıt verdi ki, yenilir-yutulur cinsten değil.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in,”İzmir’i sümüklü, pis bir çocuk” olarak tanımlayan talihsiz benzetmesine verdiği şu yanıt, zaten böyle bir ödül için yeterli:
“İçimizdeki İrlandalılar İzmir’imizi Sayın Çelik’e anlatmamışlar, alkışlamışlar, gelsin, biz anlatırız...”
Ohhhhhh be!...
Nihayet bir sivil toplum kuruluşu başkanı çıkıp, “sinmişlere” bir ders verdi.