26 Ağus-tos’ta başlayan 30 Ağustos’ta sona eren Dumlupınar Savaşı Türk ulusunun yeniden diriliş savaşıdır. Türklerin Anadolu’yu ele geçirme savaşıdır.
Bu savaşı kazanamasaydık, bugün Anadolu’da Yunanlılar, Ermeniler, Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar yaşıyor olacaktı.
21 Ağustos 1922’de taarruz emri verildi. 22 Ağustos’ta Türk topçuları Afyon’da düşman siperlerine ateş açtı. 26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa ile birlikte Kocatepe’ye geldi. Büyük Taarruz’u başlattı. Piyadeler hücuma geçti. 30 Ağustos’ta işgalcilerin ordusu çembere alındı. Ordumuz Dumlupınar’da düşmana son darbeyi vurdu. Mustafa Kemal “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” komutunu verdi. Türk ordusu işgalcileri İzmir’e kadar kovaladı. 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
İşgal kuvvetlerinden aldık
Bu savaş Mustafa Kemal’in önderliğinde yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.30 Ağustos’larda ülke topraklarının işgal kuvvetlerinden geri alınmasını kutluyoruz.
Ordumuz sadece 26 Ağustos-30 Ağustos arasında 15 bin şehit vererek savaşı kazanamasaydı, biz bugünkü topraklar üzerinde yaşayamayacaktık.
30
Akarsula-rın önüne setler inşa edilerek, akarsuların yolu değiştirilerek elektrik elde edilemez diye bir şey yok. Akarsu çevrelerinde konut, bina yapılamaz diye bir şey yok.
Yanlış olan, HES’lerle akarsuların doğal akış yolunu engellemek. Yanlış olan akarsuların önünü yapılaşmayla kesmek, akarsuların önüne binaları kondurmak.
Biz bu yanlışı yaptık. Yapmayı sürdürüyoruz. (İmkânı olanlar, Karadeniz bölgesini, Doğu Anadolu’yu gezmelidir. Uzman olmaya gerek yok. HES’ler ve yapılaşma için nasıl yanlış yer seçimi yapıldığı, HES ve bina inşaatlarının -bırakınız doğayı tahrip etmeyi- akarsuların doğal akışını nasıl engellediği gözle görülüyor).
Son sel olaylarıyla ortaya çıkan can ve mal kayıplarının suçlusu “tabiat” değildir. Suçlusu HES’ler veya yapılaşma değildir. Suçlu yanlış HES inşaatları ve yanlış yapılaşmadır.
Yüzde 40’ı Karadeniz’de
Sel baskını nedeniyle HES yatırımları gene gündeme geldi. Halen üretime geçmiş ve inşa halinde (akarsular önüne yapılmış ve yapılacak) 575 HES projesi var. Bunların 250’si Karadeniz bölgesinde, 110’u Doğu Anadolu’da yapıldı veya yapılıyor.
Temmuz ayı sonu itibarıyla, akarsular önünde inşa edilmiş 447 HES elektrik üretimi yapıyor. HES’lerin kurulu gücü 7.2
Koyun dağda, çayırda ne bulursa yiyerek besleniyor. Büyükbaşların besleneceği çayır ve mera kalmadığından, büyükbaşlar hazır yem yiyor. Hazır yemin girdisi ise dolar. Dolar artınca büyükbaşların besleme maliyeti de artıyor.
Bizde çayır, mera alanı daraldı. 1990‘larda 24 milyar hektar, 2000’in başında 16 milyar hektar olan kullanılabilir çayır, mera alanı 9-10 milyar hektara geriledi. Buna karşılık, büyükbaş sayısı 14 milyona çıktı.
Çayır ve mera “bedava beslenme” imkânı verir. Çayır ve mera et ve süt maliyetini düşürür.
Hayvancılıkta öne çıkan ülkelerde toplam beslenmede çayır, meranın payı yüzde 50 dolayında.
Tarım kaynaklı kaba yemin payı yüzde 25 dolayında. İşte bu nedenle o ülkelerde büyükbaş fiyatları ucuz.
Biz ise çayır ve mera olmadan hazır yeme dayalı olarak hayvancılık yapmaya çalışıyoruz.
Çayır, mera kalmadı
Çin’de olan bitenler şu günlerde dünya ekonomisini sarsıyor. Çin’de olan biten nedir?
- Çin’in yüzde 10’a yakın büyüme haberlerine alışılmıştı. Bu yıl büyümenin yüzde 7.4’e düşeceği sanılıyordu. Yüzde 7.0’ye gerileme olasılığı belirdi.
- Çin borsasında büyük kayıplar ortaya çıktı. Çin borsasının yabancılara açık olmamasına rağmen bu olumsuz gelişme, Çin ekonomisinde risklerin ortaya çıktığı görünümü verdi.
- Çin, ihracatta rekabet gücünü artırmak için, uzun süredir sabit tuttuğu para değerini düşürdü. Ufak da olsa devalüasyon yaptı.
Çin ekonomisindeki bu 3 önemli gelişme, dünya piyasalarını sarstı. Çin ile doğrudan, dolaylı ilgisi olanlar kadar olmayanlar da Çin’de olan bitenden korkuya kapıldı.
- Küresel (büyüğüyle, küçüğüyle küresel) bir algı bozulması yaşandı.
- Küresel (büyüğüyle, küçüğüyle) bir riskten kaçınma telaşı başladı.
Dolar olarak milli gelirimiz 2014’te 800 milyar dolardı. Dolar fiyatındaki artış nedeniyle (sabit fiyatlarla yüzde 3 büyüsek bile) 2015 milli gelirimiz 726 milyar dolara gerileyecek. Dünyanın 18’inci büyük ülkesiydik. 20’nci veya 21’inci sıraya gerileme tehlikesi var.
15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’da G20 liderler toplantısı yapılacak. Biz ev sahibiyiz.
G20’ler dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa Birliği Komisyonu’ndan oluşuyor. İngilizce “Group of 20” (20 Grubu) anlatımı, kısaca G20 diye adlandırılıyor.
G20 ülkelerini Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye ve Avrupa Birliği Komisyonu oluşturuyor.
G20 ülkeleri dünya ekonomisinin yüzde 85’ini temsil ediyor. Dünya ticaretinin yüzde 80’ini gerçekleştiriyor
G20 toplantılarında, uluslararası finansal istikrarın artırılmasına ilişkin görüşme ve çalışmalar yapılıyor.
Tarih çakışıyor
Dolardaki yükseliş, büyük bir devalüasyon. Ayşe Hanım Teyzem’in alım gücü 2 yılda yüzde 53 eridi. Bizde dolar çıkmaya başladı mı, ortalama yüzde 150 artar
Devalüasyon başlangıcı olarak 1.50 TL esas alınırsa, dolar 3.75 TL’ye kadar gidebilir. Zarar kaçınılmaz ama, gereği yapılsın ki, kaldırılamaz boyuta ulaşmasın
Anadolu’dan İstanbul’a göçün başlangıcı (1958 Ara Güler) -G.Uras Koleksiyonu-
Ara Güler’in “Eski İstanbul Anıları”, Denizler Kitabevi tarafından yayımlandı.
Beyoğlu’nda 1993’ten bu yana faaliyetini sürdüren Denizler Kitabevi, yayıncılık yapıyor. Nadir kitaplar, eski haritalar ve diğer kıymetli antik eserler konusunda da geniş koleksiyona sahip...
Galatasaray’dan Tünel’e yürürken, Denizler Kitabevi’ne uğramadan edemem. Yeni yayınlarının sayfalarını karıştırırım, beğendiklerimi satın alırım.
Geçen hafta sonu yeni yayınların bulunduğu masada sergilenen, Ara Güler’in yeni kitabı dikkatimi çekti. Sayfaları çevirdikçe hayran oldum.Kitapta 1950-1990 yılları arasında İstanbul’daki yaşamı sergileyen insan odaklı fotoğraflar yer alıyor.
Alo TÜSİAD... Alo MÜSİAD... Alo TOBB... Nerelerdesiniz? Sizlerden haber alamaz olduk...
Sizler ekonominin nabzını tutan kuruluşlarsınız. Ülkedeki sanayi kuruluşlarının, finans kuruluşlarının, toptan ve perakende ticaretle uğraşan işyerlerinin, ihracatçıların, ithalatçıların hemen tamamı sizin üyeleriniz.
Üyelerinizin işlerinin ne durumda olduğunu en iyi sizler biliyorsunuz.
Hal ve gidişten üyeleriniz mutlu, gelecekten umutlu mu? İşler iyi mi? Onun için mi sesiniz çıkmıyor?
Üyeleriniz hal ve gidişten mutlu, gelecekten umutlu iseler, lütfen bizlere, “saf ve bakir Türk halkına” anlatınız da bizler de mutlu ve umutlu olalım.
Felaket tellalı bol