Kapak Olsun” adını taşıyan bir belgeseli 30. İstanbul Film Festivali’nde izlemiştik.
Burak Serkan Çetinkaya’nın yönettiği, Berna Özkay’ın araştırmasına dayanan belgeselde, 1930’lu yıllarda Türkiye’de gazoz üretiminin nasıl başlandığı, 1960’lı yıllarda yerel gazoz üreticilerinin sayısının nasıl bine ulaştığı ve bu markaların daha sonra nasıl yok olduğunu anlatılıyordu.
Belgeselde, yerel üretimin, ülkeye giren uluslararası markaların rekabetine dayanamayarak nasıl yok olduğunun, her yörenin kendi koşullarına ve damak tadına uygun üretilen yerel gazozların, kolalı içeceklerin ve büyük üreticilerin sodalı içecek üretiminin karşısında nasıl kaybolduğunun hikâyesi vardı.
Benim çocukluğum Anadolu’da, değişik şehirlerde geçti. Her şehirde küçük bir gazoz imalathanesi bulunurdu. (Biz onları fabrika olarak gözümüzde büyütürdük.)
Metal kapak kullanamayan bu küçük imalathanelerde gazozlar bilyeli şişelere konulurdu. İçindeki gazın itici gücü ile şişenin boğazını tıkayan bilye, parmakla aşağıya itilince, gazozun gazı “fışş” diye çıkar, rayihası etrafa yayılırdı.
Ah o eski gazozlar
İstanbul’a geldik. Çamlıca Gazozu’nu belledik. Ülker Grubu’nun benim Çamlıca gazozumu Japonlar’a sattığını duyunca
Geçen hafta Deutsche Welle radyosunun internet sayfasında yayınlanan bir fotoğraf ve Bodrum’dan Yunan adalarına ulaşabilenlerle ilgili bilgiler, “sarsıcı” idi.
Fotoğrafta, adalara ulaşan kişilerin perişan durumu ile sığınmacıların kullandığı botların ne kadar eften püften botlar olduğu görülüyordu. Haberde ise, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açıklamaları yer alıyordu.
Açıklamaya göre, bu yıl içerisinde 208 bin sığınmacı botlarla Midilli Adası’na ulaşabilmiş. Komiserlik, adanın sığınmacıların ana istikameti olduğuna işaret ediyor. Bodrum’un karşısındaki Kos Adası’na ulaşabilen sığınmacıların sayısı ise 40 bin dolayında. Üçte ikisi erkek, yüzde 70’i Suriyeli, yüzde 18’i Afgan ve yüzde 3’ü Pakistanlı. Ege adaları üzerinden Yunanistan’a gelen sığınmacıların toplam sayısının ise 390 bine ulaştığı belirtiliyor.
TÜİK, “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması” ile hanelerin ve hanelerde yaşayanların gelirleri, yaşam koşulları konularında bilgi topluyor.
Hanelerde yaşayanların verdikleri bilgilere dayalı olarak, kişilere ve bölgelere göre kullanılabilir gelirin dağılımı açıklanıyor.
Eylül ayında kişilerin kullanılabilir gelirlerinin, yüzde 10’luk ve yüzde 20’lik nüfus dilimlerine göre dağılımını gösteren bilgiler yayınlandı.
Araştırma gösterdi ki:
- Bu ülkede yaşayan toplam nüfusun, en fakirlerden oluşan yüzde 10’luk dilimindeki 7.5 milyon insan, toplam gelirin yüzde 2.5’unu alırken, en tepedeki 7.5 milyon insan gelirin yüzde 29.7’sine sahip.
- Nüfus yüzde 20’lik dilimlere ayrıldığında en alttaki yüzde 20’lik gruptaki 15 milyon insan, toplam gelirin yüzde 6.2’sini, en varlıklı 15 milyon kişi ise toplam kullanılabilir gelirin yüzde 45.9’unu paylaşıyor.
Aynı araştırmanın dün açıklanan bölümünde bölgesel gelir dağılımına ait bilgiler var. Açıklamada, toplam kullanılabilir gelirin, bölgesel dağılımı yanında, yoksulların sayısı ve yoksulların bölgeler arası dağılımı yer alıyor.
CHP, önceki seçim öncesi açıklanan bildirgesine, genç seçmenin hoşuna gidecek eklemeler yaptı. Kılıçdaroğlu’nun bildirgeyi açıkladığı konuşmayı izleyen Ayşe Sayın, ”CHP’nin en büyük sıkıntılarından biri gençlerden beklediği ilgiyi görememek. Veriler en az genç seçmenin CHP’de olduğunu gösteriyor. Haziran bildirgesinde ihmal edilen gençlik son bildirgede öne çıkarıldı. Bildirgeye bir anlamda “gençlik aşısı yapıldı” diyor.
Gençlere vaatler
CHP’nin yenilenen bildirgesine (daha doğrusu vaatler listesine) göre;
Öğrencilere, öğretmenlere bedelsiz öğle yemeği verilecek.
Lise öğrencilerine kredi kartı dağıtılarak, belli limitte harcama imkânı yaratılacak.
İmkânı sınırlı tüm üniversite öğrencilerine burs dağıtılacak.
İşsiz gençlere, iş garantili meslek kursları düzenlenecek.
Er ve erbaşlar sigorta güvencesine kavuşacak.
AKP’nin seçim için hazırladığı bildirgesinde sosyal politikalara ağırlık veriliyor. Alt gelir grupları ile dar ve sabit gelirlilere “seçim şekeri” dağıtılacak.
Vaatler uygulanır, uygulanmaz... Ama vaatler “cazip” ve de “şeker tadında”.
Seçmenlerin oylarını etkileme gücü olan vaatlerle propaganda dönemine giriliyor. 4 Ekim’de açıklanacak AKP seçim bildirgesinde, “sosyal politika” kapsamında yer alacak vaatler şöyle:
-Sosyal yardımlardan yararlanan 30 milyon kişiden, nakdi yardım alan 2 milyona ödeme bankamatikle yapılacak.
-İşsizlik maaşı almak kolaylaştırılacak.
-Sosyal yardım alanlara ek olarak 3 milyon aileye daha destek verilecek.
-Yüz bin kadına evde çalışma imkânı sağlayacak bir teşvik sistemi kurulacak.
-Taşeron işçilik sona erdirilecek.
2014 yılında Türkiye’ye gelen yabancı turistler yurtiçindeki otel ve pansiyonlarda 162 milyon geceleme yaptı. Yurtdışında yaşayan Türklerle birlikte turistlerin toplam geceleme sayısı 166 milyon.
Gene 2014 yılında, yurtiçinde yaşayanların otel ve pansiyonlarda geceleme sayıları ise 39 bin oldu.
Kabaca, otel ve pansiyonlardaki gecelemelerde 5 gecelemenin 4’ü dışarıdan gelen turistlere, 1’i yerli turistlere ait.
Bu demek değil ki yerliler az seyahat ediyor. 2014 yılında 13 milyon 500 bin kişi tatil ve gezi amacıyla seyahat gerçekleştirdi.
Bunlar tatil ve gezi için 123 bin geceleme yaptı. Ne var ki tatil ve gezi için seyahate çıkan yerlilerin çoğu akraba, yakın evlerinde veya kendi yazlıklarında geceliyor. Yaklaşık 5 milyonu otel ve pansiyonlarda kalıyor.
İç turizm önem kazanıyor
Küresel kriz nedeniyle birçok ülke halkı daha az yurtdışı seyahate çıkmaya başladı. Yurtiçi tatil ve gezilerin payları artmaya başladı.
Bu gelişmeler bizi çok, hem de çok ilgilendiriyor. Çünkü bizim otel ve pansiyonlarımız genelde yabancı turiste hizmet verecek şekilde gelişti. Kapasite yabancı turist girişinin artacağı varsayımına dayalı olarak hızla arttı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faiz artırsın, diyenlerin derdi özel sektörün döviz borcunun maliyetini düşürmek.
Dolar ucuzken dolarla yatırım, üretim yapmaya alışanlar, dolar fiyatı artınca büyük yük altında kaldı. Şimdilerde Türk Lirası (TL) faizinin yükseltilmesini, faiz yükselince dolar fiyatının gerilemesini, dolar borçlarının maliyetinin gerilemesini bekliyorlar. Faizde 2 farklı görüş oluştu:
1 Kimileri “TL faizleri yüksek. Yatırım ve üretimin artması için faizin düşürülmesi şart” diyorlar. (Cumhurbaşkanı ve danışmanları da bu görüşü savunuyorlar.)
Faizin aşağıya çekilmesinde ısrarcı olanlar (1) Dini bakımdan faizin haram olduğu inancını taşıyorlar. (2) Yüksek faizin enflasyonu artırdığına işaret ediyorlar. (3) Ucuz faizin, ekonomiyi sürükleyen inşaat sektöründeki canlılığın devamını sağlamasını bekliyorlar.
2 Kimileri ise “TL faiz bir an önce artırılmalı” diyor. (Reel sektör denilen ve dolarla yatırım ve üretime alışan iş çevreleri ile onlara arka çıkan iktisatçılardan oluşan çoğunluk, her gün faiz artırım bekleyişine girdi. “ABD Merkez Bankası (Fed) artırdı, artıracak... Ondan önce biz faizi artırmaz isek biteriz” deniliyor.)
TL faizinin yükseltilmesinde ısrarcı olanlar,