Türkiye’nin içini karıştırmak için “karanlık tezgâhlar” ciddi tehdit kuşkuları üretiyor.
Lakabı “Cübbeli” olan Ahmet Hoca televizyon programında “150 Selefi dernek pompalı mompalı silahlanmış durumda” diye bir iddiada bulundu.
İçişleri Bakanlığı da bu iddia üzerine soruşturmalara başladı.
Dileriz ki dibine kadar gidilir.
Fakat...
“Ceza hukuku” ötesinde sosyolojik ve siyasal olarak şu sorunun da cevabı ortaya çıkarılmalıdır:
“Din temelli bir dernek ya da oluşum neden silahlanır? Amacı ne?”
Her birinin 1000 dolaylarında silahlı müridi olsa 150 bin kişilik güce sahip bir Selefi topluluk var demektir.
Ciddiye alınması gereken bu iddianın hedefi de araştırılmalı.
Acaba bazı eller Türkiye’yi karıştırmak için “inanç, mezhep, etnisite” üzerinden Türkiye’yi karıştırma amaçlı senaryoları sayfa sayfa uygulamaya mı koyuyor?
FRANSA’DAN 64 UZMAN
Güneydoğumuzda PKK/PYD/YPG’nin, ABD himayesinde bir üssü olan Kamışlı’da netameli ve tehditkâr eğitimler verilmekte.
Habertürk yazarı ve bölge uzmanı Çetin Çetiner Kamışlı’da ABD ve Fransa’nın verdiği ders konularını şöyle açıklıyor.
- “İç ayaklanma nasıl çıkartılır?”
- “Kitleler nasıl bastırılır?”
- “İç ayaklanma sonrası asayiş güçleri nasıl kurulur?”
ABD’nin yanı sıra bu eğitimleri vermek üzere Fransa’dan da Kamışlı’ya 64 uzman gönderilmiş.
Cevabı apaçık olan soruyu gene de sormuş olayım:
“Acaba hangi ülkede iç ayaklanma” hedeflenmekte?
“Bu ayaklanmalar sırasında hangi ülkede kitleler şiddet kullanılarak bastırılacak?”
150 dolaylarında silahlanmış “Selefi dernek” iddiasıyla PKK ve türevi kuruluşlara “iç ayaklanma eğitimini” bir arada düşünün.
“Kaygı yüklü soru işaretleri” yoğunlaşıyor.
Bunlar sadece sızıntılar.
DAHASI VAR
Bir de bunlara DAEŞ’in gizli hücrelerini ilave edin.
FETÖ’nün henüz deşifre olmamış unsurlarını dikkate alın.
Gözlerimiz ve dikkatlerimiz sınırların ötesine odaklanmışken “içeriden vurmak, çökertmek” zehirli tezgâhlarına dikkat.
Hele Fransa’nın Türkiye karşıtı her oluşuma burnunu uzatması anlaşılır gibi değil.
Fransa’nın “Avrupa Ordusu’nu kurabilmek için ortak tehdit olarak Türkiye’yi seçtiği ve bunun için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ve Yunanistan’ı kullandığı” da bir başka senaryonun satır araları...
...................
Türkiye’de omuz omuza vermemiz, geçmekte olduğumuz duyarlı sürecin “olmazsa olmazıdır.”
Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da içeride tansiyonu düşürme ve daha kucaklayıcı olmasında büyük yarar var.
İÇİ BOŞ
CHP’ye hiçbir yararı olmayan boş bir tartışma...
“Atatürk” demeyen ve “Gazi Mustafa Kemal” söylemini kullananlar.
“Kim daha Atatürkçü?” ekseninde mantık dışı ve CHP’ye hiçbir yararı olmayan bir tartışma.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun “Gazi Mustafa Kemal” söylem tercihiyle başlatıldı bu tartışmalar.
Oysa daha ilk günlerde Canan Kaftancıoğlu “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sahiplendiğini” vurguladı.
İÇ HESAPLAR
Sanıyorum, Kaftancıoğlu’nun “destekçilerinin artmasını, partide kuvvetlenmesini” içine sindiremeyenler, onu bu vesileyle yıpratmak isteyenler var.
Tartışmayı körüklediler.
Öte yandan...
Elbette CHP’nin samimi Atatürk tutkunu tabanında da rahatsızlık oluştu.
Ama sonuçta Kaftancıoğlu apaçık bütün bu kuşkulara, tartışmalara noktayı koymuştur.
Uzatmakta yarar yok.
Satırların yazarına gelince...
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk” yüreğime yazılıdır.
Atatürk sevgisiyle, inancıyla büyüdüm.
Ona zarar verebilecek her söylem ve eylemin karşısındayım.
Ama...
İçimden geldiği gibi bazen “Gazi” derim, bazen “Mustafa Kemal”, bazen “Atatürk” hatta “Atatürk’ümüz...”
Hepsinde de aynı sevgi, saygı, gururu hissederek.