Taliban’ın Afganistan’daki hedefi “afyon üretim alanlarında kontrolü ele geçirmek... Dünyadaki eroinin yüzde 90’ını sağlayan kaynağa sahip olmak...”
Şimdiden Afgan afyon üretiminin yarısına el koymuş durumunda.
Le Monde’un Pazar nüshasında Taliban’ın bu hedefini anlatan bir haber analiz yayınlandı.
“Taliban, Afganistan’da afyon savaşı başlattı” başlıklı satırlar ilginçti.
“Yaptırımlar” nedeniyle finansal zorluklar ve silah alımları için zehir ticareti gelirleri çok önemli bir kaynak.
Silahların narkotikle değiştirildiği “kaçakçılık ağları” Taliban’ın ikinci adımı.
Lashkar Gah’ın başkenti olduğu Helmand eyaletinde BM’ye göre 2020’de tek başına tüm ülkenin haşhaş ekiminin yarısından fazlası gerçekleşiyor.
Bu kent artık Taliban’ın.
Bir örnek vereyim.
Kaçakçı vali
Ne ilginçtir ki Taliban’ın ele geçirdiği afyon ekimi Taliban’ın kurucusu Molla Ömer tarafından bir zamanlar yasaklanmıştı.
Bu yasak eşi görülmemiş bir titizlikle sürdürüldü.
ABD, 2001 yılında Taliban rejimimi dağıtmak için silahlı kuvvetleriyle müdahale ettiğinde “afyondan kurtarılmış bir Afganistan” vardı.
ABD, Afganistan’da etki alanını genişletince afyon kaçakçıları ve ekicileri yeniden dönüş yaptılar.
Öyle ki 2005 yılında Helmand Eyalet Valisi’nin evinde 9 ton afyon bulundu.
Balık baştan kokmuştu.
Molla Ömer’in koyduğu yasak çoktan hükmünü yitirmişti.
Trump yönetimi 2017 yılında artık afyon cenneti olan Helmand’a savaş jetleri ve insansız hava araçlarıyla operasyon yaptı.
“Demir Fırtınası” adlı bu operasyonla Taliban’ın elindeki eroin laboratuvarları bombalandı.
Amerika artık Afganistan’dan çekilirken Helmand eyaleti Taliban’ın “münhasır” kontrolünde.
Propaganda savaşı
Dünkü New York Times’a göre Afganistan’da Taliban 5 eyalet başkentini ele geçirdi.
Ayrıca diğer şehirleri de işgal ediyor.
Ancak...
Hükümet “hâlâ Taliban’a karşı üstün olduğu” izlenimini yaymaya çalışmakta.
Abartılı propaganda yayınları yapıyor.
“Afganistan’ın cesur güvenlik güçlerinin, çeşitli eyalet başkentlerinde kahramanca savaştığı, hava saldırılarını, çok sayıda Taliban savaşçısının ölmesiyle sonuçlandığı” gibi yayınlar...
...........
Buna karşılık Taliban da büyük ya da küçük her şehir ya da eyalet başkentini ele geçirdiğinde “zafer davulları” çaldırtıyor.
“İktidara dönüşünün yakın olduğu” havasında.
Taliban ayrıca ele geçirdiği illerde “halkın lehte tezahürat yaptığını” gösteren videolar da göstermekte.
Ancak...
NYT “halkın bu tezahüratı, kenti ele geçiren Taliban’ın -olası- şiddet uygulamasından kaçınmak için
yaptığına” işaret ediyor.
Taliban ayrıca Afgan güvenlik güçlerine “silahlarıyla birlikte teslim olmaları” çağrısında bulunuyor.
“Bunu yaptıkları takdirde insanca muamele göreceklerine” dair güvence veriyor.
ABD, BM diplomatları ve yetkililer “Taliban’ı durdurmak üzere yeni bir plan hazırlandığını” söylüyorlar.
Taliban’ın, “ülkenin yarısından fazlasını ele geçirmiş olduğu” kabul ediliyor ama “6 ay içinde bunların geri alınacağı” iddia ediliyor.
Afgan sığınmacılar
Afganistan’da bunlar olurken Türkiye’ye de gruplar halinde Afgan sığınmacıların geldiğini görüyoruz.
Hemen hepsi neredeyse 18-25 yaş arası gençler.
Bunların arasında Taliban’ın himayesindeki DAEŞ’liler var mı?
Taliban için hayat suyu öneminde olan -yukarıda anlattığım- “eroin trafiğini sağlamakla görevlendirilenler” olamaz mı?
Afgan sığınmacıları “insani duygularla” kabul ediyoruz ama “bunları, Türkiye’ye Amerika’nın gönderdiği” yolunda söylemler dolaşımda.
.............
Yıllar önce yönettiğim bir gazetenin dış haberlerinde başarılı ve yetenekli bir genç muhabir arkadaşımız çalışıyordu.
Boğaziçi Üniversitesini bitirmişti.
Adı Metin Çorabatur’du.
Gazetecilikte fazla kalmadı.
Birleşmiş Milletlere uluslararası memur
olarak girdi.
Çalışma alanı “göçmenler dairesiydi.”
Mesleğinin en üst noktasına kadar geldi.
Şimdi de Türkiye’de “İltica ve Göç Araştırma Merkezi” adlı STK’nın başkanı.
Sözüne güvenilir kişiliktir.
Dürüst ve donanımlıdır.
Pazar gecesi bir televizyon kanalında “Afgan göçmenlerin sadece 18-25 arası gençlerden oluştuğu”iddialarına “hayır kadınlar ve çocuklar da var” cevabını verdi.
“Kadınlar çocuklarıyla birlikte dağlarda kalıyor, fotoğraf çektirmek istemiyorlar” dedi.
Mümkündür...
Ama herhalde gelenlerin çok azı kadın ve çocuk olmalı.
Ailesiz, bazıları askeri üniformalı binlerce genç adam insanlarımıza endişe hatta korku veriyor.
Bu konunun şeffaflaşması gerekir.
Korgeneral Beşar Esad
Suriye başkanı Hafız Esad’ın ölümü üzerine yerine oğlu göz doktoru Beşar Esad’ın getirilmesine karar verildi.
Ama...
Suriye Anayasa’sında “başkan adayının 40 yaşını bitirmiş olması” şartı vardı.
Oysa Beşar henüz 34 yaşındaydı.
Suriye Halk Meclisi, 11 Haziran’da olağanüstü toplandı.
Bu maddeyi değiştirdi.
“Cumhurbaşkanı seçilme yaşını 34’e indirdi.”
Yine aynı gün Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından imzalanan bir kararnameyle “albay” rütbesinde olan Beşar Esad, “korgeneralliğe” terfi ettirildi ve ordu komutanlığına atandı.
10 Temmuz 2000’de yapılan referandumda Ordu Komutanı Korgeneral Beşar Esad, yüzde 97.9 oranında “EVET” oyuyla Cumhurbaşkanı seçildi.
Beşar Esad’la birlikte rejimin rahatlayacağı, sertliklerin törpüleneceği umutları yeşermişti.
Yeni sürece “Şam baharı” adı verilmişti.
Kitaptan bir fotoğraf: Candemir Önhon, Şam’daki sarayda Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a itimatnamesini sunuyor.
.........
Cumhurbaşkanlığına getirilmek için tek vasfı “diktatörün oğlu” olmaktan ibaret 34 yaşındaki genç adam için Anayasa’nın değiştirilmesi, bir günde korgeneral ve ordu komutanlığına atanması tam bir Ortadoğu siyaset tiyatrosu.
Bu ve pek çok ilginç olay son Suriye büyükelçisi Ömer Önhon’un kitabında.
Haftasonu büyük ilgiyle okudum.
.........
Yarın Türkiye’nin 3 büyük sorunundan biri olan Suriye için Önhon’un çok değerli anılarını, notlarını ve yorumlarını kitabından seçmelerle yansıtacağım.
..........
Türkiye’de orgeneral Faruk Gürler bir gün içinde emekliye ayrıldı.
Cumhurbaşkanı tarafından “Tabii Senatör” olarak atandı.
Ve...
Böylece tepeden inme cumhurbaşkanı adayı olarak dayatıldı.
Ama...
Türkiye Suriye değildi.
İktidar ve muhalefet liderleri Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit bu dayatmayı kabul etmemek ve direnmek için anlaştılar.
Gece Meclis üzerinden jetler uçarken TBMM bu dayatmaya “hayır” dedi.
Faruk Gürler’i Cumhurbaşkanı seçmedi.