Süper Lig duayen yöneticilerinden bazılarıyla yemek masasında laflıyorduk.
“Kulüplerin ekonomik durumlarının berbat olduğu” konuşuluyordu.
Birisi “Katarlı zenginin teki gelir, parayı bastırır, falanca kulübü alırsa, yırtar” dedi.
“Kaç dolara” gibi tahminler uçuşurken, ben “Galatasaray’ım” için -yüreğim el vermese de- “1 milyar dolar” yeter mi sorusunu attım ortaya.
Arkadaşlar beni çok saf buldular.
“Oooo!.. Sen ver 1 milyar doları, ben sana bütün ligi alayım” diyenler oldu.
Spor dünyasının içinden olan bu kişilerin sözleri elbette hafife alınamazdı.
Çok üzüntü verici bir durum.
Ama çıkar yol olarak “Katarlı bir zengin tarafından satın alınmanın gösterilmesi üzücü ama Avrupa’da örnekleri çok.”
Hele...
Önümüzdeki sezon “Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde” ya da “Avrupa Kupası’nda” oynayacak bir takım olursa ciddi bir para söz konusu olur. (Elbette bizim gibi takımlarına tutkuyla bağlı olanların içine bu tür alışverişler sinmez.)
12 HAZİRAN GÖRÜNTÜLERİ
Uzun “Kovid-19” arasından sonra yeniden başlayan “Süper Lig” maçlarını cuma akşamından itibaren izledim.
3 büyüklerin hepsinde de form düşüklüğü vardı.
Sadece Fenerbahçe galip geldi ama o da sürpriz bir harika bir golle.
Takım oyunuyla değil...
Aslında artık “3 büyükler” yerine “5 büyük” demek daha doğru.
Trabzonspor ve Başakşehir başa güreşiyor.
Peki, 3 büyüklerle şampiyonluğa oynayan Trabzon ve Başakşehir arasındaki fark ne?
TAZE KAN
Trabzonspor devrim yaptı.
Takımını gençleştirdi.
Altyapıdan gençlerle kan tazeledi.
Taraftarsız Başakşehir ise Süper Lig’in bütçesi yırtık pırtık olmayan tek takımı.
Futbolcularına “istikrar güvencesi” veren bir kulüp.
Okan Buruk da böyle bir kurulu düzende çok daha etkili olabiliyor.
3 büyükler ve Başakşehir hariç, diğer bütün lig takımlarının bütçeleri dökülüyor.
Ayakta durmaları -böyle giderse- mümkün değil.
BEIN MEDIA SORUNU
Bein Media Grubu Süper Lig ve Birinci Lig yayın haklarını 500 milyon dolar gibi dudak uçuklatıcı bir ücretle satın almıştı.
“Hormonlu” fiyattı.
Kulüplere ödeme konusunda sorun yaşamasıyla birlikte 2019 Ağustos’unda dolar kurunu 5.80 TL’ye sabitledi.
Ne var ki bu da çözüm değil.
Ödeme yapmakta zorlanıyor.
Bein Sport “sözleşmeden çıkmayı” gündeme getirebilir.
Çıkmasa dahi 2021 yılındaki yeni yayın ihalesinde 500 milyon dolar artık çok uzak bir ihtimal.
Oysa...
Kulüplerin ana gelirini yayın gelirlerinden alınan paylar oluşturuyor.
Ceyhun Kuburlu Kulüplerin naklen yayın gelirlerinin toplam gelirlerine oranını şöyle gösteriyor:
“Galatasaray... Yüzde 23
Fenerbahçe... Yüzde 24
Beşiktaş... Yüzde 29
Trabzonspor... Yüzde 43
Diğer kulüpler... Yüzde 75”
FUTBOL PARA TODOS
Arjantin de böyle bir kriz dönemine girmişti.
Yayın şirketi sıkıntısını kulüplere ödemelerine yansıtınca Arjantin hükümeti devreye girdi.
Devletin futbola müdahale operasyonun adı “Futbol Para Todos” du. (Herkes İçin Futbol)
Arjantin Devlet Başkanı Kirchner “yayın haklarını devletin satın aldığını” açıkladı.
Ve öyle paralı bir kanaldan değil “açık kanallardan ücretsiz...”
Yani...
“Herkes İçin Futbol” diyordu. Bu açıklamayı yaparken yanına Arjantin’in en büyük futbol efsanesi Maradona’yı da almıştı.
“Popülist” bir yaklaşımdı ama siyasi amacı vardı.
“Futbolu ücretsiz herkese ulaştırmak” başlığı altında sunulsa da maçların devre aralarında iktidar propaganda mecrası olarak kullandı.
Ayrıca...
Yayıncı şirket iktidarın ülkedeki en güçlü muhalif yayın gruplarından birine aitti.
Onu da devre dışı bırakmış oluyordu.
YA TÜRKİYE
Peki, Türkiye de “Futbol Para Todos” formülünün çekim alanına girer mi?
Hiç sanmıyorum...
Arjantin’de devlet kasasından 1 milyar 200 milyon dolar çıkmıştı ama kulüpler hâlâ futbolcuların maaşlarını ödeyemiyordu.
Zaten Arjantin’de iktidar değişti, “Futbol Para Todos” projesi de çöktü.
Türkiye’de iktidarın Katar’la ilişkileri ışığında ekonomik değilse bile siyasi nedenlerle, Bein Sport’un yayıncı kuruluş olarak devam etmesi ihtimalini daha yüksek görüyorum.
Öte yandan kulüplerimiz de altyapıdan gençleştirme operasyonlarına girmeli. Emeklilik öncesi son durak olarak Türkiye’ye gelen kazip şöhretler dönemi bitirilmeli.
Bütçe disiplini sağlanmalı, profesyonelleşmeli.
Bakın kampanyalar açılarak taraftardan katkı isteme örnekleri çoğalıyor.
Ama her şeye rağmen kulüplerin ayakta durması zor.
.......................
Bu yazıda Berkhan Günaydın’ın T24’teki yazısından da yararlandım.
MUSLERA
Çok yıllar önceydi.
Ankara 19 Mayıs Stad-yumu’nda Galatasaray maçı izliyordum.
Sarı kırmızılı formanın “simge” futbolcularından Suat, tam önümüzde kolunun üzerine düştü.
Çok yakınımızdaydı.
“Kemik kırılma sesini” işittim.
Feci bir histi.
................
Pazar gecesi TV’den efsane kaleci Muslera’nın kaval kemiğindeki kırıkları elbette duyamadım.
Ama...
Suat’ın kolu kırıldığında duyduğum ses zaman tünelinden gelip yüreğimi parçaladı.
.................
Aslında Muslera’nın belki bin kez böyle cesur kurtarışlarına tanık olmuşuzdur hepimiz.
Nasıl şu “kırık dramı” oluştu anlamak gerçekten güç.
Büyük talihsizlik.
Hem Muslera, hem Galatasaray için...
Bu denli sevilen, sayılan futbolcu çok azdır.
Bakın Çaykur Rizespor Başkanı bile “Keşke yenilseydik de Muslera’nın başına böyle bir şey gelmeseydi” demiş.
..................
Uğur Meleke “1996-2000 yılları arasındaki Galatasaray’ın 4 lig, 1 Avrupa, Avrupa Süper Kupası’nda Hagi’nin rolü neyse, Galatasaray’ın 2010’lu yıllarda kazandığı 15 kupada da Muslera’nın rolü odur” diyor.
Aslantepe’deki stadın Galatasaray girişine bir “Muslera Heykeli” yapmalıdır.
Ve...
Metin, Hagi, Muslera heykelleri...
Elbette daha yeni yeni sakatlığından dönmüş olan Andone’nin dizinin dönmesi görüntüleri de çok acı vericiydi.
Fatih Terim’e Allah kolaylık versin.