26 Eylül Pazar günü Almanlar, ülkenin en fazla izlenen “Tatort (Olay Yeri)” TV dizisinden mahrum kaldı. (Bu dizi için “Almanya’nın Arka Sokaklar’ı” diyebiliriz. G. C.)
Gene de...
TV ekranlarında izledikleri seçim gösterileri, drama açısından Tatort kadar çekiciydi.
Hatta şüphe ve merak dozu daha yüksekti.
“Tatort”un katili biliniyor.
Oysa, Almanlar pazar gecesi “yeni başbakanın kim olacağını” bilmeden yataklarına girdiler.
Dünkü Le Monde’daki Almanya seçimleri için “haber/analiz” bu satırlarla başlıyordu.
Der Spigel dergisi durumu “Poker oyunu başlıyor” diye yorumladı.
Seçim derbisi
İktidardaki Merkel’in “CDU-CSU”su (muhafazakârlar) yüzde 24.1 oy aldı.
“SPD” ise yüzde 25.7.
Birbirine çok yakın.
Her ikisi de lokomotif olarak mecliste çoğunluğa dayalı koalisyon hükümetleri kuracak şansa sahip.
Ancak...
Kemiyetin yanı sıra bir de “keyfi” faktörü var.
Şöyle ki.
“Eşit gibi görünseler de muhafazakârlar 2017’ye göre 9, 2013’e göre yüzde 17 puan kaybetmiş durumdalar.”
Muhafazakârların 1945’ten bu yana en kötü skoru.
“SPD ise 2017’ye göre oylarını 5 puan artırmış.”
Gerçek bir başarı...
Muhafazakârların bozgununu ortaya koyan “nokta sonuçlar” da yansıtayım.
En acı verici olanı, Angela Merkel -31 yıldır
elinde tuttuğu- Baltık Denizi kıyısındaki seçim bölgesini SDP adayına kaptırdı.
Kendi yerine gelmesi için desteklediği (karikatürdeki gibi pompaladığı) Armin Laschet de, seçim kalesi Kuzey Ren-Vestfalya’yı Yeşiller’in adayına kaptırdı.
Merkel’in has adamı olan Ekonomi Bakanı muhafazakâr Peter Altmaier, seçim bölgesi Saarland’da Dışişlerinden Sorumlu Sosyal Demokrat Heiko Maas’a yenildi.
Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer de aynı bölgede Sosyal Demokrat rakibinin karşısında seçimi kaybetti.
Federal başbakanlıkta 2 numara olan muhafazakâr Helge Bran ise bir Sosyal Demokrat’a mağlup oldu.
Bir tık fazla da olsa aradaki oy farkı ve bu sıraladığım önemli örnekler Sosyal Demokrat Başbakan adayı Olaf Scoolz’a ağırlık kazandırıyor.
Olaf Scoolz, “Çok sayıda seçmen hükümetin değişmesini ve benim başbakan olmamı istiyor” dedi.
Buna karşılık, dramatik oy düşüşüne rağmen Merkel’in desteklediği muhafazakârların Başbakan adayı Armin Laschet de “İkinci olan bir partinin koalisyon kurmasını engelleyecek hiçbir şey olmadığını” söyledi.
“Bir hükümet kurulması için elimizden gelen her şeyi yapacağız” mesajını verdi. (1970’li yıllarda Ecevit’in CHP’si 1. parti, Demirel’in AP’si 2. partiydi ama Demirel 1. ve 2. Milliyetçi cephe hükümetlerini kurdu, Başbakan oldu.)
Armin Laschet’in var mı?
“Yok” denemez.
Tarihten örnekler
Almanya’da Şansölye her zaman seçimi kazanan partiden değildi.
1969, 1976 ve 1980 seçimlerinde muhafazakârlar (CDU-CSU) birinci olmuştu.
Ancak...
Her defasında Sosyal Demokrat adaylar (SDP) Willy Brandt ve Helmut Schmidt Şansölye koltuğuna oturmuştu.
Çünkü...
Liberal Demokrat Parti (CDP) Sosyal Demokratları desteklemişti.
Meclis oluşmuştu.
Renklerle şifreler
Bu durumda iki koalisyon seçeneği konuşuluyor.
Ve renklerle şifreleniyor.
Şöyle ki...
1. seçenek: “Trafik ışığı” koalisyonu.
Sosyal Demokratlar (kırmızı), Yeşiller Partisi (yeşil) ve Hür Demokratlar (sarı)
2. seçenek: “Jamaika ittifakı”
Adını Karayipler ülkesi bayrağından alan bu ittifak ise Hıristiyan Demokratlar (siyah), Yeşiller (yeşil), Hür Demokratlar (sarı) üçlüsünden oluşuyor.
.........
2021 seçim sonuçlarının daha öncekilere göre önemli bir farkı var.
Daha önce sosyal demokratlar ya da muhafazakârlar sadece bir partiyle ortaklık kurarak çoğunluk için gerekli oyu sağlayabiliyordu.
1950’den beri bu defa çoğunluk için “üç partiye” ihtiyaç var.
Berlin’de nabız tutanlara göre Hür Demokratlar, muhafazakârlara “hafiften daha meyilli...”
Yeşiller için ise Sosyal Demokratlar -biraz- daha yakın.
Yani...
Üç parti desteği iki büyük parti için de çantada keklik değil.
Gözdağı
İyimser tahminler “Noel’den önce Sosyal Demokratlar’ın ya da muhafazakârların hem Yeşilleri hem de Hür Demokratları yanına alarak hükümet kurabileceği” yolunda.
Ve öyle görünüyor ki Almanya yeni yıla yine “Şansölye Angela Merkel konuşmasıyla” girecek.
Merkel “üçüncü parti ihtimalini” öngörerek seçim kampanyası sırasında bir “gözdağı” vermişti.
Alman toplumunun büyük bir bölümünün nefret ettiği “Aşırı soldaki Die Linke’in de dahil olabileceği Sosyal Demokrat liderliğinde bir koalisyon hükümeti kurulursa ne olacak!..” diye zaman zaman seslenmişti.
Neyse ki Die Linke yüzde 5 barajının altında kaldı.
.........
Bu durumda Hür Demokratlar ve Yeşiller “king maker (kral yaratıcı)” rolündeler.
Onların ortak iradeleri trafik ışıklarını veya Jamaika bayrağını iktidar yapacak.
Bu iki parti “yardımcı rollerdeler” ama “başrolleri” oynuyorlar.
Tatort Almanların ‘Arka Sokaklar’ı...’
Tatort Almanya’nın uzun soluklu dizisi.
Bizdeki “Arka Sokaklar’ı” andırıyor.
İkisi de 17 yıldır zirvede.
Tatort’ta Axel Milberg gibi önde gelen oyuncularla birlikte Sibel Kekilli de komiser Sarah Brandt’ı canlandırmakta.
Kekilli yedi yıldır oynadığı diziyi mart ayında bırakıyor.
Oyuncu “Yeni projeler için hazırlanmalıyım” diye açıklama yapmış.
Alman Bild gazetesi Kekilli için “Daha önce Amerikan dizisi Game Of Thrones’da rol alarak uluslararası tanınırlık kazandı” yorumunu yaptı.
.......
Sibel Kekilli’yi Türk asıllı yönetmen Fatih Akın’ın -ödüllü- “Duvara Karşı” filmindeki rolüyle tanımıştık.
Film Altın Ayı ve Altın Portakal başta olmak üzere çok sayıda ödül kazanmıştı.
Sibel Kekilli 2004 yılında Almanya’nın en önemli 100 kişisi arasında 30. sırada yer aldı.
Tatort dizisinde ayrıca Lale Yavaş adlı Türk kökenli sanatçı da oynuyor.
...........
Sibel son olarak yönetmen Feo Aladağ’ın “Die Friemde (Yabancı)” adlı yapımında oynadı.
Ve...
Almanya’nın en önemli ödüllerinden Lola’yı kazandı.
Bu filmi Almanya, “Oscar yabancı filmler yarışmasına” gönderecek.