Çılgınlık bu ya…
“Fare kükrerse” diyelim.
Em. Hava Korg. Dr. Erdoğan Karakuş’tan vukuu bir yana –ihtimal olarak- işitilmesi bile tüyler ürperten bir söylem:
Yunanistan’ı hafife almayın bir hava baskını yapabilir.
Elinde 160’a yakın F-16 ağırlıklı savaş jeti var.
Çoğunun yakıt deposu Merzifon ve Sivas’a kadar gidiş dönüş kapasiteli...
Mısır-İsrail 7 gün Savaşı’nı hatırlayın!
“7 gün” denir ama aslında ilk 30 dakikada bitmişti.
İsrail havadan baskınla Mısır uçaklarını havalanmaz hale getirmişti.
50 milyon Arap nüfusu 4 milyon İsrail nüfusu karşısında yenik düşmüştü.
Bu söylemin dile getirildiği sırada TV ekranlarına “Yunanistan Deniz Kuvvetleri’nin alarma geçtiği, bütün izinlerin iptal edildiği” haberi düşmüştü.
Daha yenilerde Libya’da Vatiyye üssünün Birleşik Arap Emirlikleri savaş jetleri tarafından baskınla bombalanması hafızalarda.
Sivil gemilerimizin Yunan savaş gemileri tarafından rahatsız edilmesi sinirleri daha da gerdi.
Batı Trakya’da kabristanlarımızın otomatik silahlarla taranması tahriklerin bir başka boyutu.
Bizim Mavi Vatan alanımızda Yunanistan Deniz Kuvvetleri tatbikatı ve Fransa’nın da bu tatbikata katılması sinir uçlarımıza dokunmakta...
Şu satırlar yazılırken Genel Kurmay ’da toplantı sürüyordu.
PEYNİR EKMEKLE AKIL
Elbette böyle bir olasılık için Yunanistan’ın aklını peynir ekmekle yemiş olması lazım.
Türkiye Mısır’a benzemez...
Cevabı çok acı olur Yunanistan için.
Ege adaları, Meis’i kaybedebilir.
Kıbrıs deneyimini unutmamalı…
Ancak…
Burada hassas bir nokta...
Şu süreçte değil ama...
Çok da uzak olmayan bir gelecekte Yunanistan ABD’nin bize vermekten vazgeçtiği F-35’leri alırsa...
Radarlara yakalanmadan yaklaşabilen bu hayalet jetler hortlayan “megola ideayı” hareketlendirebilir mi?
Buna karşılık…
Türkiye’nin elinde bütün denemeleri tamamlanmış istenildiği an aktive edilebilecek S-400 savunma sistemi unutulmamalı.
İkinci grup S-400’ler de anlaşma kapsamında.
Ayrıca…
Türkiye Rusya’dan F-35’ler ile aynı özelliklere sahip son nesil savaş jetleri almaya mecbur bırakılmış olur.
Bütün bunlar NATO’nun güneydoğu kanadının çökmesi demek olur.
ABD, Yunanistan’ın böyle bir çılgınlığına izin verir mi?
DESTEK ARAYIŞI
Atina ipleri gererek, çok endişe verici tavırlar koyarak, ABD, NATO ve AB’den destek arıyor.
AB’yi, Brüksel’de olağanüstü toplantıya çağırdı.
Gündem; “Türkiye’ye AB’nin yaptırımlar uygulaması...”
Ama toplantı yüz yüze Brüksel’de değil, Dışişleri bakanlarının telekonferansı ile düzenlendi.
Bu da Yunanistan’ın “yaptırım” hesaplarının gerçekleşme olasılığı için -belki de- bir ölçüt...
Yunanistan aslında bu gerilimle bir kazanımı -örnegin Mısırla münhasır bölge anlaşmasının kabulünü- hedefliyor.
TİRİT… GİTTİ GİRİT…
Rivayet olunur ki Girit Adası1913 Londra Barış Anlaşmasıyla Yunanistan’a verildiğinde sarayda hiç kimse padişaha bunu söylemeye cesaret edemez.
Padişahın yüzünü güldüren saray soytarılarından birine bu görev verilir.
Soytarı da Sultan’a şöyle der:
“Sade suya tirit
Elden gitti Girit…”
Aslında…
Yunanistan kurulduğundan bu yana parça parça sürekli anlaşmalarla büyümüştür.
Tek kurşun atmadan, masa başında.
26. dönem milletvekili Meslektaşımız Mustafa Balbay bunu haritalarla ortaya koydu. Aşağıda yansıtıyorum.
Son durumu Mustafa Balbay şöyle anlatıyor:
Bu haritanın devamı Sevr idi. Yunanistan’ın İzmir’e çıkmasıyla Sevr başladı. Kurtuluş Savaşı ve devamında Lozan’la Sevr yırtıldı.
Yunanistan daha sonra denizde hakim olmaya yöneldi. Karasularını önce 3, sonra 6 mile çıkardı. Şimdi 12 mil diyor. 2004’ten itibaren Kıbrıs Rum Kesimini de yanına alıp İsrail, Lübnan, Mısır’la münhasır ekonomik alan antlaşmaları yaparak bizi denizden kuşatıyor. Benim naçizane yorumum bu “denizde Sevr” demek.