İtalya’nın aşırı sağ lideri ve eski Başbakan Yardımcısı Matteo Salvini bir Putin hayranıdır.
O kadar ki “Moskova/Kızıl Meydan’da Putin tişörtüyle fotoğraf” çektirmişti.
Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’ye, Putin özel yapım bir “kalaşnikof tüfeği” hediye etmişti.
Sisi, bu hediye karşısında “büyülenmiş” gibi görünüyordu.
Suudi Arabistan’ın veliaht Prensi ve fiili lideri MbS (Muhammed bin Selman) da bir başka Putin hayranı.
MbS, akrabalarını bertaraf ederek iktidarı ele geçirdiğinde, İngiliz danışmanları “onun Putin’e duyduğu hayranlıktan” söz etmişlerdi.
Kullandığı yöntem nedeniyle olmalı…
Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesi sonrasında “MbS’nin imajı” gölgelenmişti.
Onu “dünya liderleri kulübünde” yeniden öne çıkaran hamle ise Putin’den gelmişti.
Kaşıkçı cinayetini izleyen ilk G-20 zirvesinde Putin “yüzünde geniş bir gülümsemeyle, Suudi lider MbS’ye 5’lik çakmıştı.”
Cumhurbaşkanı olduğu süre boyunca “ölüm mangalarıyla” anılan Filipinler lideri Rodrigo Duterte ona “en çok hangi dünya liderini beğendiği” sorulduğunda “En sevdiğim kahramanım Putin” cevabını vermişti.
“Kendini beğenmiş sert bir lider” olarak tanınan İsrail eski Başbakanı Netanyahu, Putin’le jeopolitik görüşmeler yaptığı Rusya gezilerinden “büyük keyif aldığını” söylerdi.
2019 seçim kampanyasında “Putin ile el sıkıştığı bir poster” İsrail şehirlerinin duvarlarındaydı.
Afişlerin altında “Netanyahu kendi liginde” sloganı yazılıydı.
Bir önceki ABD Başkanı Trump da, “Putin hayranları” arasındaydı.
Ancak söyleminde çekingendi.
Ama…
Putin’in 2014’te Kırım’ı ilhakından sonra yakın yardımcılarından Rudy Giuliani Putin’i “Karar verir ve çabuk uygular… Lider dediğin budur” diyerek övmüştü.
Macaristan Başbakanı ve AB’de “liberal olmayan demokrasi şampiyonu” diye anılan Victor Orban, “Putin’in fanları” arasındadır.
Bu hafta Putin’i ziyaret ediyor.
Orban, AB üyelerine “Putin’in ülkesini yeniden büyük devlet yaptığını kabul etmelisiniz” diye seslenmişti.
Orban, kendisini “Ukrayna’daki Macar azınlığın savunucusu” olarak konumlandırıyor.
………………..
Bu satırlar ve yorumlar dünkü Financial Times’tan…
PUTİN BİR ‘WINNER’
Putin son zaman nesillerinin sevdiği bir deyimle “winner (kazanan)…”
Yeni nesillerin dışladığı, sevmediği “loser (kaybeden/ezik)” değil…
Rusya’nın başına geçişinden bu yana Putin 20 yıldır sürekli kazanıyor.
Rusya’ya da kazandırıyor.
Dünkü Financial Times “winner Putin” için şöyle yazdı:
“Tartışma dışı gerçek bir Putin kültünün varlığıdır.”
……………..
Putin’e büyük hayranlık duyan bir “dünya liderleri ve etkili siyasi figürler grubu” var.
Putin’in “hayranlar kulübü” küresel…
Asya, Ortadoğu, Amerika ve Avrupa’yı kapsıyor.
Financial Times “Rus liderin Ukrayna’da zafer kazanması halinde onun tarzının yeni takipçiler kazanacağını” yazıyor.
Gazete, daha önce de “Putin Ukrayna’yı alırsa Şi’nin Çin’i de Tayvan’ı yutar” alarmını vermişti.
……………..
Konu sadece Ukrayna ve Tayland’la da sınırlı değil.
Rusya ve Çin’in “sınır kuşakları hayat sahalarında” egemen olmalarının ABD ve Batı tarafından kabul edilmesi bir “doktrin” olarak dayatılıyor.
Batı tarzı demokrasilerin yanı sıra “otoriter liderler ve otokrat coğrafyaların oluşmasını, genişlemesini” çekici hale getiriyor.
Yani…
Artık…
Fukuyama’nın bir zamanlar küresel kabul gören “Tarihin sonu” tezi artık gerçek değil.
MAÇO DEVLETLER
Financial Times Putin için “haydut tarzı” sözcüklerini kullanmış.
“Maço” ya da “zorba” diye de algılanabilir.
Onun takipçileri için de şu yorumu yapmış:
Rus liderin en
büyük hayranları onun şiddet zevkini ve insan haklarını hor gören tavrını paylaşan kişilerdir.
Rusya ile Batı arasındaki mevcut çatışmanın, Ukrayna’nın bağımsızlığından çok daha önemli olmasının nedeni de bu.
Krizin sonucu, dünya siyasetinin gidişatını da belirleyebilir.
Putin, Batı demokrasilerine ağır basarsa “güçlü haydut adam” tarzı, geleceğin yükselen dalgası gibi görünür.
Bu yorumlarda bana göre şöyle bir önemli eksik var:
Putin’in St. Petersburg gibi önemli bir Hukuk Fakültesi’nden diplomaya sahip olduğu…
KGB bünyesinde ajanlık yılları…
Okuduğu kitaplar, başta müzik olmak üzere sanat donanımı…
KGB’nin başında olduğu yıllardaki kazanımları…
Kariyerini “karşılıklı güvene dayalı ilişkilerle tırmanarak” gerçekleştirdiği… (Örneğin Yeltsin’in…)
20 yılı aşkın iş, siyaset ve diplomasi deneyimi…
Ve zekâsı…
Hamlelerinde “zamanlama ustalığı…”
Sürekli “kazanan” olarak ekiplerine ve halkına verdiği itimat duygusu…
……………..
Sonuç…
“Putin fanları” diye anılan dünya siyasetindeki liderlerin “winner” olabilmek için sadece Putin’in yöntemini kullanmaları yeterli olmayabilir.
Kullanılan yöntemin sonuç alabilmesi “onu kullananın donanımına” da bağlıdır.
……………
Rus yorumcu Dimitri Trenin geçen hafta “Putin komünizm öncesi bir liderdir… O bir çar” demişti.
Ve şöyle devam etmişti:
“Mevcut Ukrayna krizinin en büyük tehlikelerinden biri Putin’in muzaffer çıkması halinde liderlik tarzının dünya çapında daha fazla prestij ve taklitçi kazanmasıdır.”
Putin Avrupa ve ABD dahil olmak üzere yeni nesil otokritik liderler ve popülistler için bir model oluyor.
(Sayfaya bu söylemi yansıtan bir de karikatür koydum.)