Putin’in, “Ukrayna’yı işgal” açıklamasını yaptığı dakikalarda New York’ta BM Güvenlik Konseyi toplanıyordu.
Ukrayna’nın BM nezdinde temsilcisi Büyükelçi Sergiy Kyslytsya Rus temsilcisine “Savaş suçluları için Araf yoktur, doğrudan cehenneme giderler” dedi.
Rus temsilci, Güvenlik Konseyi’nin dönem başkanıydı.
Kyslytsya ona diğer üyelerin önünde “Yönetimi Güvenlik Konseyi’nin meşru bir üyesine devredin” diye seslendi.
Derin bir sessizlik oldu…
Rus delege Konsey Başkanı olarak oturumun “usulen” açılışını yaptı.
Sonra…
Ukrayna yönetimini “cunta” olarak tanımladı.
Ve…
Toplantıyı erteledi.
MEYDAN OKUMAK
BM Güvenlik Konseyi’nin tam da Ukrayna krizi gündemiyle acil toplanacağı dakikalarda, Putin’in “Rus kuvvetlerini Ukrayna sınırlarını geçmek üzere harekete geçirdiğini” açıklaması “meydan okuma” olarak yorumlandı.
Güvenlik Konseyi’nin olası bir “harekatı durdurmak” kararına… Başta ABD olmak üzere AB’nin, İngiltere’nin, NATO’nun açıkladığı ve açıklayacağı tüm yaptırımlara… “Alayınız gelsin, takmıyorum” tavrı…
İŞGAL DEĞİL
Putin açıklamasında “İşgal yok, bu bir özel askeri operasyondur. Hedefe varıncaya kadar sürecek” dedi.
“Hedefin Ukrayna’yı silahsızlaştırmak olduğunu” söyledi.
“Ukrayna kuvvetlerinin silah bırakmasını, direnmemesini” istedi.
“Kimsenin silaha davranmaması halinde kan akmayacağı” mesajını verdi.
Stratejisi belli.
Tek kurşun atmadan Kırım’ı aldığı gibi bu kez de “Ukrayna’nın tamamını” teslim almak.
“Kiev’deki Batı yanlısı Zelenskiy yönetimini çökertmek. Yerine Rusya yanlısı bir yönetim getirmek.”
Bunun için ayrıntılı bir plan yapıldığı görünüyor.
Sabahın erken saatlerinde başta Kiev olmak üzere bütün büyük şehirlerdeki hava meydanlarında patlamalar duyuldu.
“Pistler vurulduğu için savaş uçaklarının kullanılamayacağı, askeri iletişimin kurulamayacağı, radarların körleştirildiği” Rusya tarafından açıklandı.
Gerçi Ukrayna devlet sözcüleri ise “Rus savaş jetlerini ve helikopterini düşürdükleri” yolunda açıklamalar yapıyor… “Sayıları 50’yi bulan Rus askerinin öldürüldüğü” yolunda haberler yayımlanıyor ama…
Üzerinde 44 bin nüfus yaşayan 600 bin km2 bir büyük ülkeyi işgal harekâtı için her iki tarafın da açıkladıkları “küçük rakamlardır.”
DİRENİŞ
Yoksa…
Gerçekten Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nden ciddi bir direniş olmaksızın Rusya bu koca ülkeyi kolayca pençesi altına alabilecek mi?
Yapılan açıklamalar hiç de o doğrultuda değil.
Son altı yılda Batı’nın ve özellikle ABD’nin cömert katkılarıyla ve eğitimleriyle Ukrayna ordusu güçlendirilmişti.
200 bin kişilik iyi donanımlı bir güç azımsanamaz, önemlidir.
Ayrıca…
Uzun süredir halk sivil direniş için eğitilmişti.
Çok sayıda Ukraynalı “gönüllü” yazılmıştı.
Yeni kurulan bölgesel savunma taburlarına katılmıştı.
Askeri görevliler tarafından yetiştirilen gönüllü birimleri oluşmuştu.
Ülkenin her tarafında “yerel sivil savunma birimleri” ağı uzun süredir hafta sonları tatbikatlar yapıyordu.
Financial Times’tan birkaç satır yansıtayım:
Ülke genelinde Ukraynalılara subayları temel savaş eğitimi veriyor.
Her yaştan Ukraynalı AK-47 saldırı tüfeğini kullanmayı, ateş altındayken nasıl hareket edeceğini, vurulma halinde kurşun yarasını nasıl saracağını, savaş bölgesinde nasıl hayatta kalacağını öğreniyor.
Hafta sonları paramiliter okullarında, savaş tatbikat atölyelerinde, gerilla eğitimlerinde, tıp kurslarında toplanıyorlar.
Dinyeper Nehri kıyılarında direniş ve dayanıklılık kursları faaliyette.
Ülkelerinin savunmasında rol oynamak isteyen genç, yaşlı, kadın, erkek Ukraynalılar onlar…
Bunlar Putin’in kavrayamadığı Ukrayna sivil toplum gücünün ifadesi.
Rus saldırganlığı 2014’ten bu yana daha güçlü bir Ukrayna ulusal kimlik duygusunun gelişmesini körükledi.
Ukrayna halkının Batı’ya verdiği desteği güçlendirdi.
Direnç ruhu oluştu.
TOPRAK VE PRESTİJ
Önümüzdeki günler, belki de saatler Ukrayna’nın yazgısını gösterecek.
Ancak…
Kesin olan şey şu ki Ukrayna halkı Rusya’nın şiddet ve tehdide dayalı bu ağır baskısını kesinlikle istemiyor.
Yapılan her kamuoyu araştırması “zaten çoğunlukta olan Batı yanlılarının hızla arttığını” göstermekte.
……………….
Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla birlikte Sovyetler Birliği/Rusya sürekli kaybetmişti.
Hem “toprak”, hem “prestij…”
Putin’le birlikte Rusya yeniden “kazanım” sürecinde.
Hem “toprak” hem de -prestij diyemesek bile- “güç ve etkinlik…”
Sonuç…
Rusya’nın silah gücü, Çin’in ideolojik, ekonomik ağırlığı dünyanın dengesini bozan bir “anti demokratik cephe” oluşturdu.
Buna karşılık, ABD liderliğindeki, özgürlüklere dayalı demokratik blok “durdurucu” olmayı sürdürebilecek mi?