İDLİB ve Coronavirüs gündemde öne geçti ama “Kanal İstanbul” yerini koruyor.
Bu bağlamda boğazların hukuki statüsünü düzenleyen Montrö anlaşması da öyle...
......................
Montrö Anlaşması’nın uygulaması Türkiye’de bakan yemiştir.
Hem de Numan Menemencioğlu gibi Dışişleri’nin kurumsallaşmasında en büyük katkıyı sağlayan bir efsane bakanını.
Anlatayım...
.....................
1940’lı ilk yıllar.
Bazı Alman ticari gemileri Montrö Anlaşması gereğince boğazlardan sık sık giriş çıkışlar yapmaktadır.
Montrö Anlaşması’na göre “bunları aramak, durdurmak” Türkiye’nin yetki alanında değil.
Ama...
İngilizler bu Alman gemilerinin ticari görünseler de, gerçekte maskelenmiş savaş gemileri olduklarını iddia ederek Türk hükümetinden “durdurulmalarını, boğazlara giriş çıkış yapmalarının” engellenmesini istemektedir.
Bu yüzden Türkiye-İngiltere arasında ilişkiler soğumaktadır.
Amerikalıların da ağırlık koydukları bu İngiliz istekleri sık sık Türkiye Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu’na bildirilir.
İngilizler, boğazlardan çıkış yapan maskelenmiş savaş gemilerinin Çanakkale’yi geçer geçmez savaş gemisi vasıflarını tekrar takınarak İngiliz gemilerine zarar verdiklerini tekrar tekrar vurgulamaktadır.
Ancak...
Bakan Numan bey Montrö Sözleşmesi’nin metnine sıkı sıkıya bağlı kalarak bu istekleri her defasında geri çevirmektedir.
Sonunda...
İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi “Başbakan’ı Churchill’den bir mesaj takdim edeceğini belirterek, Cumhurbaşkanı İnönü tarafından bizzat kabul edilmek” ricasında bulunur.
Bunun üzerine Menemencioğlu durumu Çanakkale gezisinde bulunan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye bildirir.
Çanakkale gezisinde olan Cumhurbaşkanı İnönü gezisini keser, derhal Ankara’ya döner.
Yanında Bakan Numan Menemencioğlu ve Genel Sekreter’e vekalet eden Feridun Cemal Erkin’le birlikte Çankaya Köşkü Kütüphanesi’nde İngiliz Büyükelçisini kabul eder.
Büyükelçi gayet saygılı bir eda ve ifadeyle Alman gemileri konusundaki iddiaları İnönü’ye anlatır ve bu konuda kaleme alınmış Churchill’in mesajını, İnönü’ye sunar.
İnönü, İngiliz Büyükelçi’sine “böyle bir ithilaftan hiçbir bilgisi olmadığını” belirterek Numan Menemencioğlu’na fikrini sorar.
Menemencioğlu yüksek sesle ve hiddetle -Türkçe olarak- işi kendi yönünden anlatır.
“İngilizlerin tamamıyla haksız olduklarını, isteklerinin reddi gerektiğini” söyler.
Bunun üzerine İnönü, Büyükelçi’ye “mesajı inceleyip gereken cevabı vereceğini” bildirir.
Büyükelçi saygılı bir şekilde salondan çekilir.
Menemencioğlu da “Bakanlar Kurulu Toplantısı’na katılmak üzere izin alarak ayrılır.”
Feridun Cemal Erkin de Bakanı’nı takibe hazırlanırken İnönü ona kalmasını tembih eder.
...................
Sonrasını Feridun Cemal Erkin’in hatıralarından özetleyerek yansıtayım...
Kütüphanede baş başa kalmışlardır.
10-15 dakika süren uzun bir sessizlik...
Sonra İnönü, Erkin’e şöyle der:
“Feridun sen temiz süt emmiş arkadaşımsın. İhtilafa tamamıyla vakıfsın. Numan’ın bu derece hiddetinin sebebi acaba nedir?..”
Erkin cevap verir:
“İhtilaf birkaç haftadır sürüyordu. İngilizlerin sizi rahatsız edecek kadar ısrarlarından alındığını sanıyorum.”
İnönü tekrar konuşur:
“Peki o ihtilafı daha ziyade buhrana meydan vermeden halletmek çaresini görüyor musun?”
Numan Menmencioğlu’nun Dışişleri Bakanlığı’ndan istifasına varan bir kaç saatlik gelişme böylece başlar. Devamı yarın...