Dünkü yazımda Eski Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin’in hatıralarını yansıttığı kitabından “Montrö Anlaşması’nın Bakan yeme süreci birinci bölümünü” anlatmıştım.
Özetle “İngiliz Büyükelçisi dönemin Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu’na Boğazlardan ticaret gemisi kisvesiyle geçen Alman gemilerinin aslında maskelenmiş savaş gemileri olduğundan yakındığını” bu durumun önlenmesi bildiriminde bulunduğunu “ama Menemencioğlu tarafından Montrö Anlaşması’ndaki serbest geçiş hükmü gereğince İngiliz Büyükelçisi isteklerinin her defasında geri çevirdiğini” yazmıştım.
Sonunda İngiliz Büyükelçisi “Başbakan Churchill’in bir mesajını Cumhurbaşkanı İnönü’ye şahsen sunmak istediğini” bildirir.
İnönü, Büyükelçi’yi Çankaya Köşkü’nün kütüphanesinde kabul eder.
Yanında Dışişleri Bakanı Menemencioğlu ve o yıllarda henüz Genel Sekretere vekâlet eden Feridun Cemal Erkin vardır.
Churchill’in yazılı mesajını alır.
İngiliz Büyükelçisi aynı şikâyetlerini ve isteklerini tekrarlar.
Menemencioğlu çok sert dille “Montrö Sözleşmesine göre ticari gemilerin Boğazlardan serbest giriş çıkış yapabilecekleri hükmü gereği Türkiye’nin müdahale edemeyeceğini tekrarlar.
İnönü “konuyu inceleyip Churchill’e cevap yazacağını” söyleyerek İngiliz Büyükelçisini gönderir.
Numan Menemencioğlu da Bakanlar Kuruluna katılacağını söyleyerek, İnönü’den izin ister ve çekilir.
İnönü, Erkin’den “Feridun sen temiz süt emmiş bir arkadaşsın, ihtilafa tamamen vakıfsın. Numan’ın bu derece hiddetinin sebebi nedir” anlat der.
....................
Hatıralardan özetle devam...
İnönü Erkin’e “haftalardır devam eden bu ihtilafın buhrana meydan vermeden halletmek çaresini görüyor musun” diye sorar.
Erkin’in cevabı şöyle olmuş:
“Montrö Anlaşması gereği Boğazlardan transit geçen ticaret gemileri hiçbir suretle durdurulamaz.
Sıhhi kontrol için dahi gemiler seyirlerini sadece yavaşlatırlar ve işlem gemiler seyir halindeyken birkaç dakika içindeyken bitirilir.”
Gemi seyrine halel getirilmemesi konusunda Montrö Müzakerelerinde en fazla ısrarcı olan taraf İngiliz heyetiydi.
Şimdi aynı İngilizler, Alman gemilerinin durdurulup araştırılması isteğinde bulunuyorlar.
Bakan İngilizlerin kendi eski durumlarıyla bağdaşmayan bu davranışa tepki gösteriyor.
İşin dış görünüşü böyle.
Ancak...
Sözleşmenin 24’üncü maddesi 3’üncü fıkrası “Türk hükümetin, savaş gemilerinin boğazlardan geçişine dair hükümlerinin icrasına nezaret edecektir” diyor.
Ortada, bir tarafın “ticaret gemisi” karşı tarafın ise “maskelenmiş savaş gemisi” iddiaları var.
O halde bu derece ağır bir şikâyetin 24’üncü maddeye dayanılarak çözüme bağlanması zannederim hükümetimiz için ahdi bir görevdir.
Ben bunu bakanıma arz ettim, fakat kendileri kabul etmediler.
Zannederim “Alman gemilerini durdurup silah, mühimmat, top vs. taşıyıp taşımadıklarını esaslı bir suretle araştırmak yerinde olur.”
Alman iddiası doğru ise Alman gemileri eskisi gibi geçmeye devam ederler.
Fakat maskelenmiş savaş gemileriyseler, İngilizlerin şikâyetlerinde haklı oldukları anlaşılır.
Her iki halde de biz bu ağır ve tehlikeli sızlanmalardan kendimizi kurtarmış oluruz.
......................
Erkin bu sözlerinden sonra İnönü’nün çehresinin aydınlandığını yazıyor hatıralarında.
Devamı şöyle...
İnönü Erkin’e “sağ ol kardeşim sen burada otur kitapları karıştır ben bakanlar kuruluna gidiyorum birazdan gelirim” der ve şehre iner.
Saat 21.00 dolaylarında aşağıdan sesler gelir.
“İnönü’nün beni istediğini” bildirdiler.
Cumhurbaşkanı’nı ve Başbakanı gayet keyifli buldum.
Beni görünce İnönü kendisine özgü gönül alıcılığı ve nezaketiyle “gel kardeşim seni saatlerce yalnız bıraktım. İşlerimiz sandığımdan daha fazla uzadı” dedi.
Sonra sofracıyı çağırttı ve beni göstererek “bak Feridun kardeşim bize rakı ikram ediyor, çabuk içki ve meze getirin emrini verdi.”
Sofraya oturduk.
Bu keyifli konuşmalara mana veremiyordum, yavaşça Başbakandan bilgi rica ettim.
O da fısıldayarak bana sırrı açıkladı.
“Bakanlar Kurulu’nda İnönü, Alman gemileri ihtilafını müzakereye koymuş. Köşkte Feridun ile beraber Montrö’yü inceledik. 24’üncü madde bize sarih bir görev ve yetki veriyor. Şimdi Genelkurmay’a emir verdim. Alman gemilerini esaslı suretle aratmasını istedim. Silah bulunsa da, bulunmasa da rahata kavuşur, serbest nefes alırız” demiş.
Bakan bu görüşe şiddetle karşı gelmiş, tartışma büyümüş.
Bir ara Cumhurbaşkanına ağır bir hitapta bulunmuş.
Başbakan Saraçoğlu derhal müdahale ederek “Cumhurbaşkanı’na bu şekilde söz söylemezsiniz, sizi istifaya davet ediyorum” demiş.
Ve...
Menemencioğlu istifa etmiş.
.....................
Montrö böylece çok güçlü bir Bakanı yemiş.
Ayrıca hatırattan bir not daha...
Alman gemilerinde yapılan araştırma bunların gerçekten “maskelenmiş savaş gemisi” hüviyetini meydana çıkarmış.
İngiliz iddiası sabit olmuş.
.....................
Yani Montrö pek de tekin bir anlaşma değil.