Etrafımızdaki bütün ülkelerde “koronavirüs” vakaları saptanmış durumda.
Biri hariç; Suriye...
Ne hazindir ki bu duruma düşmüş bir ülkenin “derdi” -galiba- “koronavirüs” değil.
Hayat standardının en düşük olduğu coğrafya.
Bu acı gerçeği kaydettikten sonra koronavirüse dönelim.
.....................
Dün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Türkiye’de koronavirüs hastasına rastlanmadı” dedi.
Ancak bu henüz tespit edilememiş taşıyıcıların olmadığı anlamına gelmez.
Türkiye işi sıkı tutuyor.
Ama belirttiğim gibi.
Gene de henüz kuluçka döneminde olan koronavirüs taşıyıcıları olabilir.
Bu bile -nispeten- olumlu bir durum işaretidir.
.....................
Çin’den sonra en fazla koronavirüs vakasına rastlanan ve en fazla ölüm kaydı olan ülke İran.
Bu konuda komplo teorileri de yapılmakta.
“ABD, en büyük rakibi gördüğü Çin’e bu virüsü bulaştırdı...
Ardından hedefindeki ikinci ülke olan İran’ı...”
Şöyle bir iddia da var:
“Birinci Dünya Savaşı’nda kimyasal silah egemendi. (Gaz)
İkinci Dünya Savaşı’nı bitiren fizik biliminin silahlarıydı. (Nükleer bombalar)
Üçüncü Dünya Savaşı biyolojik olacak. Bu daha başlangıcı. (Virüsler)”
Bu komplo teorileri ve üçüncü dünya savaşı için öngörüler bir yana, sınırlarımızdaki ülkelerde ve özellikle İran’da koronavirüs bir salgın halindeyken Türkiye’nin henüz “temiz” görüntüde kalabilmiş olması mucize gibi.
....................
Ancak...
Gerçekçi olmalıyız.
Mucizelere bel bağlamak 21. yüzyılın rasyonel düşüncesi içinde yer alamaz.
Sızmaların olmaması mümkün değil.
Önemli olan işi sıkı tutmak, mücadeleyi önleyici tedbirlerle daha etkin hale getirmek.
Devlet bunu yapıyor.
Ayrıca...
Toplumun da bilinçlenmesinde fayda var.
Sivil Toplum Kuruluşları burada daha fazla inisiyatif almalı.
Kalabalıklara girmemek, toplu taşıma araçlarına bindikten sonra elleri mutlaka yıkamak, el sıkışmamak, öpüşmemek, maske kullanmak...
.....................
Bu aşamanın bir sonrası ekonomiye yansıyor.
Devletin önlemlerini şimdiden planlaması gerekmekte.
Bakın, İngiltere’de ve bazı Avrupa ülkelerinde raflar şimdiden boşaldı.
Halk stok yapmaya başladı.
En büyük toptancı Tesco belli başlı gıda maddelerinde ve ev araç gereçlerinde önlemler aldı.
Anti bakteriyel jelleri, silme bezlerini, spreylerini, kuru gıda maddeleri ve özellikle makarnaları, toz sütü, konserveleri artık perakendecilere limitli olarak veriyor.
Böylece mutlak bir yokluk yaşanmasını önlemeyi hedefliyor.
Bu süreçte “yumuşak geçiş” yapmayı amaçlıyor.
İngilizler bu disipline uyabilir.
Fakat...
Her millet için bu söylenemez.
......................
Türkiye’de birkaç vaka açıklandığından sonra özellikle sorumsuzca sosyal medyayı kullananlar halkı stoklamaya yöneltebilirler.
Ki bu da bizim gibi Akdeniz ruhunu taşıyan insanlarımızda heyecanın yüksek olduğu dikkate alınırsa, istenmeyen sonuçlar ortaya çıkarabilir.
O nedenle, Türkiye gibi ülkelerde arzın talep patlamalarını karşılayacak şekilde yüksek üretimle tatmini önemli bir psikolojik önlem olur.
...................
Yazıyı biraz da gülümseyerek bitirelim.
Gene bir İngiliz mizahı...
Her şeye rağmen koronavirüsün getirdiği hoşluk:
- Karım artık seyahat etmek istemiyor.
- Karım artık fazla alışveriş yapmıyor, çünkü her malın içinde Çin ara maddesinin olduğuna inanıyor.
- Karım AVM’leri sosyal alan olarak görmekle beraber, artık gidilmemesi gereken yerler arasında sayıyor. Virüs kapmaktan korkuyor.
- Ve münakaşa da etmiyoruz. Çünkü ağzını ve burnunu maskeyle kapatmakta. (Kadınlara haksızlık etmeyelim, bunu mizahı yapan erkek de ağzına burnuna maske takmayı hak etmekte. )