İzmir HDP İl Başkanlığı binasında katledilen çay ocağı çalışanı Deniz Poyraz için şu satırlar nasıl da duygu yüklü.
.........
Dünden beri bir saniye aklımdan çıkmadı.
Önünde domates ve zeytinle bir bardak çayı katık eden güzel kız.
Annenin yerine gittin...
Yardımdı amacın anneciğine biliyorum.
Sana doğrultulan o silah var ya...
Bizleri de vurdu inan.
Can kızım...
Ve senin gibi yok yere YOK edilenlerin de bizim gibiler tarafından asla unutulmadığını hiç unutma e mi?
.........
Deniz’in gülümseyen bir fotoğrafı ve yanda katilin “elinde tüfekle poz verdiği” bir görüntü...
.........
Tertemiz ve güzel bakan Deniz’e nasıl da kıydın?
“Domates ve zeytini” çaya katık eden bir çay ocağı emekçisinden ne istedin?
Sorular, sorular...
Yaz günü elleri siyah eldivenli...
Garip bir görüntü.
İçinde silah olan çantayla HDP il binasına nasıl böyle rahatça girmiş?
Bu “netameli” sayılabilecek binanın dışarıdan “emniyet gözetiminde” olması gerekmez mi?
HDP il binasına gelenler için bir “ön büro (resepsiyon)” ve güvenlik personeli nasıl olmaz?
İş gününde ve çalışma saatlerinde HDP İl Merkezi’nde partiden hiç kimsenin olmaması -iyi ki de öyle- ilginç ve tuhaf.
.......
Genç yaşında hayatını kaybeden Deniz Poyraz’a rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.
HDP’ye de “Geçmiş olsun” diyorum.
Deniz Poyraz gibi -PKK’nın canlarına kıydığı- öğretmen genç kızlarımızı, sağlıkçılarımızı hatırlıyorum.
Ve...
Demokrasimizi, ülkemizi “şiddet ve kandan” korumalıyız.
Kötüye işaret
Tam da HDP için Başsavcı’nın Anayasa Mahkemesi’ne “kapatma” başvurusunun “duyarlı” sürecinde bu cinayet “kötü işaret”...
“Şer odakları” Türkiye’yi karıştırmak için gene devredeler.
Gene “provokatif” kanlı eylemlerle gerilimi tırmandırmak peşindeler.
“Karşılıklı cinayetler işlensin” ve “kıyımlar olsun”, “insanlar sokağa dökülsün”...
Libya’da, Suriye’de, Kuzey Irak’ta, Karabağ’da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de bayrak göstererek ağırlık koyan Türkiye, kendi coğrafyasında büyük sorunlar nedeniyle içeriye dönmek zorunda kalsın.
.......
Son söz...
Daha önceleri de kanlı perdeler açmış bu oyunlardan aldığımız derslerle “sağduyumuzu, birliğimizi, dirliğimizi, demokrasimizi” omuz omuza koruyalım.
İran daha da sağa...
İran’da -çok büyük ihtimalle- Ebrahim Raisi Cumhurbaşkanı ilan edilecek.
Şu satırların yazıldığı gece ya da en geç bugün (cumartesi)...
Yeni Cumhurbaşkanı diyebileceğimiz Raisi, Hz. Muhammed’e kadar uzanan ve ona “siyah sarık takma” hakkını veren bir “saygın soydan” geliyor.
Şii din adamları için en yüksek rütbe olan “Ayetullah” statüsüne sahip olmamakla beraber, Raisi -ileride- İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’den sonra, onun yerine en güçlü aday.
Zaten Hamaney tarafından bu göreve yıllardır özel olarak hazırlandı.
İran’da siyaseti dini lider Ali Hamaney yönlendirir. Onun istediği seçilir.
.........
Ebrahim Raisi “aşırı muhafazakâr” bir din adamı/hukukçu...
Son görevi “İran yargısının başı” olmak gibi çok önemli bir zirveydi.
Ayrıca...
Hamaney onu “dini lideri seçmek” yetki ve sorumluluğuna sahip “İran Uzmanlar Meclisi Başkan Yardımcılığı’na” da seçmişti.
Ayrıca...
“Şii hac bölgesi olan Meşhed’deki İmam Rıza Türbesi’ni işleten vakfın” Başkanlığı’nı da yaptı.
Vakıf aslında bir ekonomik imparatorluk.
Çin mi, Kore mi?
Bir yandan Trump’ın koyduğu yaptırımlar, diğer yandan pandemi nedeniyle İran ekonomisi zorda.
Halk öfkeli, burnundan soluyor.
Dini donanımı ve arkasını dayadığı dini liderliğe rağmen Ebrahim Raisi ekonomiyi yükselişe geçirmek zorunda.
Ve...
Ne ilginçtir ki muhafazakâr İran’da “Kuzey Kore” mi, “Çin” mi model tartışması var.
Seçimlerde cumhurbaşkanlığı adaylığı onaylanmayan Mostafa Tajzadeh dünkü Le Monde gazetesinde bu modelleri şöyle anlatıyor:
Aşırı muhafazakârlar “modelini” izlemek istiyor.
Yani...
“Dünyaya ekonomik açılımla içten kilitlenmeyi birleştirmek...”
Buna karşılık, gene aşırı muhafazakâr kanatta olmakla beraber, asıl büyük gücü temsil eden “Devrim Muhafızları” soğuk savaştan miras kalan bir dünya vizyonuna sahip.
Ben buna “Kuzey Kore modeli” derim.
Onlar “nükleer programa Kuzey Kore penceresinden” bakıyorlar.
“Nükleer silaha sahip olmanın -Kuzey Kore’deki gibi- İran’ı da dış saldırıdan koruyacağına” inanıyorlar.
“ABD yaptırımları altındaysam neden nükleer programı durdurayım?” diyorlar.
Bu durumda ekonomik olarak “dış dünyadan tecrit” kaçınılmaz.
Eğer Biden “yaptırımlarda olumlu bir süreci başlatırsa, İran dünyaya açılabilir.”
Düşük katılım
Cumhurbaşkanı seçilmek için 600 aday başvurmuş. Dini lidere bağlı “Muhafızlar Konseyi” sadece 7’sini onaylamış.
Bunlardan Raisi dâhil 5’i aşırı muhafazakâr, 2’si popülaritesi az olan merkez politikacıları. Onlar arasından da yarışı terk edenler olmuş...
Yani...
Raisi’nin karşısında dişli bir rakip yok.
Böyle olunca da sandığa gidenlerin sayısının düşük kalacağı öne sürülmekteydi.
Yüzde 55-60 dolaylarında bir katılım bekleniyordu.
Bu da milleti temsil açısından güçlü bir oran değil.