Hindistan’dan dünyaya yayılan koronavirüsün “Delta” varyantı, yeni bir korku dalgasını yükseltti.
Bu kez de Hindistan’da “Post-koronavirüs (koronavirüs sonrası), kara mantar” dehşeti yaşanmakta.
Koronavirüs geçirdikten sonra hayatta kalan binlerce kişi “mukormikoz” adı verilen kara mantar enfeksiyonuyla hastanelere geri dönmekte.
Et yiyen mantar
“Büyüdükçe dokuları yok eden bir et yiyici mantar türü bu...”
........
Şikâyetler “görme bulanıklığı, göz kapaklarında düşme, burundan akıntı” gibi değişen semptomlarla başlıyor.
Diyabetlilerin ve bağışıklık sistemleri zayıf olanların “kara mantar riski”
daha büyük.
............
Hindistan/Mumbai’de “mukormikoz (kara mantar)” hastalığına yoğunlaşan oküloplastik cerrah Akshay Nair’in şu sözleri dünkü Washington Post’ta yayımlandı:
“Hastalık sinüste ise temizlenmesi gerekir.
Gözde ise...
Göz küresi, göz kapakları, göz çevresindeki kaslar çıkarılmalı ve arkasında çıplak, kemikli yuva bırakılmalıdır.”
Ameliyattan en az 3-5 hafta sonra “Amfoterisin B” adlı önleyici ilacın da kullanılması gerekiyor.
Ama...
Çok pahalı.
Lanetli
Gazeteci Ronny Sen, bu ölümcül kara mantardan kurtulmak için “bir gözünü aldırmak” gibi çok dramatik bir karar vermiş olan hastalarla röportajlar yaptı.
Gözünü aldıranlardan Hurşida Banu ile röportajından birkaç satır:
Kovid-19 oldum. Tedavi edildim. Hastaneden döndükten 2 hafta sonra bir gözüm açılmadı. Doktor oğluma “Ya gözünü çıkartırız
ya da yaşayamaz” dedi.
İki gözümden birini kurtardığı için Yaradan’a minnettarım. Aileme döndüğün için mutluyum.
...........
Hindistan genelinde 28 binden fazla bu ölümcül kara mantar vakası saptandı.
“Gözde kara mantar enfeksiyonu” geçiren hastaların hayatta kalma oranı yüzde 70.
Ancak, bu enfeksiyon beyne sızarsa hayatta kalma şansı yüzde 10-15’e düşüyor.
Kara mantar enfeksiyonu nedeniyle bir gözü alınan Rakshe’in doktoru “Düşmanlar bile böyle bir hastalıkla lanetlenmemeli” diyor.
Hurmalar...
Koronavirüsün “Delta” adı verilen Hindistan mutasyonu Avrupa’ya, Amerika’ya ve özellikle Afrika’ya da sıçradı.
Tam maskeler çıkartılıyor ve normal yaşama dönüş işaretleri alınıyorken şimdi de bu “Delta” belası!..
Aşılarını iki doz yaptırmış ve -neredeyse- “sürü bağışıklığı” düzeyine yaklaşmışken “varsıl” ülkeler, şu acı gerçekle karşı karşıyalar.
Kendi halklarını
korumak için etkin ve kaliteli aşıları yeterli sanmak büyük yanılgı...
Yerkürenin yoksul coğrafyalarında halkların -bazı Afrika ülkelerinde olduğu gibi- sadece yüzde 1 oranında aşılanma gerçeği, bir bumerang gibi dönüp varsıl ülkeleri vurmakta.
Çare...
Aşılanmanın küresel yaygınlıkta ve tüm yerküre için aynı hızda olmasıdır.
Çünkü...
Virüs insan yığınlarında mutasyonlar geçirmektedir.
Daha hızlı bulaşıcı, daha ölümcül varyantlara dönüşmektedir.
Ve...
Bu daha hızlı bulaşan yeni mutasyonlar, varsıl ülkelerdeki halklara uygulanan aşılardan sızabilecek özelliklere sahip olabilmektedir.
Delta Türkiye’de
Şu satırlar yazılırken televizyonda izlediğim habere göre:
“Sağlık Bakanı Koca, AK Parti’de Bilgilendirme Toplantısı’na katılmış, Türkiye’de Hindistan kökenli Delta virüsüne yakalananların sayısı 134’müş...”
Bu sayı “tarama yapılanların arasında saptanan Delta virüs vakalarını” yansıtıyor.
Ya tarama dışı kalan milyonlarca insanımız!..
134 “minimumu” gösterir.
.........
Yaz geldi...
Turist girişleri yükselişte.
Şehirlerde, sahil kasabalarında maskeler sıyrılmış durumda. “Mesafe” gereği çoktan unutulmuş.
.........
Oysa...
Özenli olmalıyız.
“Dünyada üçüncü, dördüncü dalgaların konuşulduğu” şu süreçte kabak çiçeği gibi açılmanın hiç gereği yok.
Ölçülü ve planlı, günlük vaka sayılarıyla uyumlu bir açılma grafiği çizmeliyiz.
Aksi halde...
“Yediğimiz hurmalar.........” söylemini yazın bir kenara.