Sevdiğim bir söz şöyledir:
“Kendi deneyimlerinden yararlanan kişi akıllıdır.
Başkalarının deneyiminden faydalanmayı bilen kişi ise daha akıllıdır.”
İsterseniz “kişi” yerine “millet” kelimesini koyun.
..............
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca muhalefet dahil herkesten -şu aşamada- iyi not topladı.
Koronavirüs bağlamında yazının başındaki söylemi hatırlayarak bu önlemlerin ne kadar faydalı olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Milano’da tıp öğrencisi bir KKTC’li gencin anlatımlarından bazı bölümleri yansıtayım.
..............
60 milyon İtalyan’ın evlerine kapanmasının tek nedeni devletin ve Kuzey İtalya halkının tehlikeyi anlamaya geç kalmasıdır.
Aslında, daha doğru bir ifadeyle, halkın bir bölümünün anladığı fakat geç kaldığı söylenebilir.
Marketlere hücum ettiler.
Gıda, sağlık malzemeleri, maske, sabun, alkollü likit koruyucu ne varsa silip süpürdüler.
Rafları adeta boşalttılar.
Maskeler tükendi, hatta hastanelerden maskeler çalındı.
Kolilerle içme suyu alındı.
İçme suyu darlığı başlamıştı.
Diğer bir bölüm, -ki çoğunluğu oluşturuyor- hiç umursamadılar.
Kahvelerde oturdular, öpüştüler, tokalaştılar, maçlarda, eğlence yerlerinde, restoranlarda boy gösterdiler.
Tabii bunların “Lombardia” denilen İtalya’nın Kuzey Bölgesi olduğunu kaydedeyim.
Virüs bu umursamazlık nedeniyle Kuzey’de epey yayılmıştı.
Ve...
“Lombardia’nın karantinaya alınacağı” haberi kulaktan kulağa geldi yayıldı.
Daha böyle bir karar açıklanmadan on binlerce Kuzeyli İtalyan Güney’e indi.
İtalya’nın her yerine yayıldılar.
Hükümet “abartmayın” diye videolar çekip yayınlıyordu ama keşke tersini değilse bile gerçeği söyleseydi.
İlk hafta 350 vaka...
3-5 ölü.
Sonra aritmetik diziyle katlanarak vaka sayısı arttı, virüs sayısı da...
Aslında vaka ve ölü sayısının da ötesinde asıl önemli olan şey hastanelerin dolmuş olması.
“Hasta kabul kapasitesinin sonuna gelinmiş” olması nedeniyle daha farklı hastalıktan yatanları tahliye edip koronavirüs hastalarını yatırıyorlar.
................
Hastanede tedavi önemli.
Koronavirüs hastalarının iyileşmesi için bir ilaç üretilmiş değil.
Çoğu yaşlı olan hastalar makineye bağlanarak nefes aldırılıyor.
Makineler ise sınırlı sayıda.
Avrupa ülkelerine zamanında başvurulmadığı için bu solunum cihazları temin edilemiyor.
Çünkü onlar da salgının kapılarını çalması halinde kendilerine lazım olacağı hesabında.
Ayrıca “kritik bakım üniteleri” üretiminin aylık kapasitesi 500-600 dolaylarında, bunlar da diğer Avrupa ülkelerinden alınamadığı için İtalya’yı zorluyor.
Benzer bir durum “sağlık personeli” için de söz konusu.
Vakalar, aritmetik diziyle katlanarak artınca, sağlık kurumlarının uzman personel eksiği de büyüyor.
Yani...
Bütün bu tedbirler daha üç hafta önceden öngörülerek alınmalıydı.
................
Türkiye’ye dönelim...
Sağlık Bakanlığı’nın daha ilk günden itibaren aldığı “tedbirler” ve “sağlık kurumu, özel görevli hastaneler ile ilgili açıklamalar” gerçekten -ihtiyatlı da olsa- “iyimserlik” hissetmemizi sağlıyor.
Bireyler olarak bizler de devlete ve kurumlara yardımcı olmalıyız.
Sorumluluk hepimizin.