Sapla samanın birbirine karıştığı şu ortamda “İki hedef” net olarak görülmeli.
...................
Önce birincisi...
Doğu Akdeniz’de karşımızdaki blokun arkasında Avrupa var.
Avrupa’nın hedefi ise “Rusya’ya bağımlı olmayan Doğu Akdeniz gaz boru hattı ve Kıbrıs, Girit ve Yunanistan üzerinden bu gazın yaşlı kıtaya taşınması.”
ABD de bu projenin arkasında.
Çünkü...
Rusya’yı Avrupa gibi büyük bir pazardan büyük ölçüde mahrum etmek, böylece Putin’in ekonomisini zora sokmak hesabını yapıyor.
MADALYONUN DİĞER YÜZÜ
Doğu Akdeniz’deki Mısır, Ürdün, İsrail ve Filistin merceğinden de bakalım.
Avrupa büyük ve istikrarlı bir pazar.
Siyasi dalgalanmalar nedeniyle güvenilmez değil.
O nedenle “istikrarlı...”
Ayrıca...
Ekonomisi sağlam, “ödemeleri yapmama riski sıfır.”
Gaz boru hattı üretici ülkeler ve oluşturdukları blokun üyesi Yunanistan üzerinden Avrupa’ya uzanıyor.
Yani...
Herhangi bir “siyasi nedenle musluğun kapanması” gibi bir ihtimal -en azından kâğıt üzerinde- yok.
TÜRKİYE’Yİ DIŞLAYAN FORUM
Aslında denizin altından boru hattı pahalı yatırım.
Yapılması da zaman alacak.
Daha rasyonel (akılcı) olanı “Doğu Akdeniz gazının Türkiye’ye ulaştırılması ve Türkiye’de var olan boru hatlarıyla Avrupa’ya gönderilmesidir.”
Ancak...
Başını Yunanistan’ın çektiği ve Mısır’ın da yanında yer aldığı blok “Türkiye’yi dışlama politikası” güdüyor.
Dün internet üzerinden Güney Kıbrıs, Yunanistan, İtalya, Ürdün, Mısır, İsrail ve Filistin kurucu üyeler olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF/EAST MEDITERRANEAN GAS FORUM) sözleşmesini imzaladılar.
Böylece kurumsallaşmış oldular.
Türkiye’yi dışlayan bu blok imzalarla vurgulandı.
SENDE Mİ FİLİSTİN?
Ne ilginçtir ki imzacı devletler arasında Filistin de var.
Hani Türkiye’nin uğruna İsrail’le papaz olduğu Filistin...
Tören, Güney Kıbrıs Rum Başkanlık Sarayı’nda gerçekleştirildi.
Rum Enerji Bakanı Nataşa Pilidiu bir konuşma yaparak, “forumun daha fazla üye, örgüt ve bölge ülkesine açık olduğunu” söyledi.
Yoksa “Türkiye’ye kapı mı aralanıyor?”
Ne yazık ki cevap “hayır...”
Bu olasılığa karşı önlemler alınmış.
Örneğin...
EMGF’ye yeni bir üyenin katılması için (devletin) forumun 7 üyesinin oy birliğini gerektiren bir tüzük hükmü öngörülmüştü.
Ürdün buna itiraz etti. (Dikkat... Filistin değil!)
Ancak...
Fileleftheros gazetesine göre “böyle bir durumda Türkiye’nin -Kıbrıs’ı koşulsuz bir şekilde tanımadan ve saygı duymadan foruma dâhil olması- gibi ciddi bir ihtimal nedeniyle” Ürdün’e yoğun baskı yapıldı.
Bu pürüz çok zor da olsa aşıldı.
Yani...
Türkiye’nin Güneydoğu Gaz Forumu’na katılması bu tüzükle “imkânsız” değilse bile “imkânsıza yakın.”
Sonuç...
Yunanistan’la diyalog başlarken sırtımızdan bir dolap daha çevrildi.
Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de yalnız bırakan forum sözleşmesi imzalandı.
Türkiye gerçekçi olmalı.
Bütün bunların gerisinde “Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığının giderilmesi olduğunu” görebilmeliyiz.
Kartlarımızı buna göre oynamalıyız.
HEDEF LAHEY
Yunanistan ile diyaloğun gerisinde ise hedef “Türkiye’yle birlikte Lahey Uluslararası Mahkemesi’ne gidebilmek...”
Bunu Yunan medyası dile getiriyor, vurguluyor.
Hesap şöyle:
İki ülke arasında nasıl olsa yıllardır değişmeyen şey gene sürecek.
Taraflar anlaşamayacaklar.
Ama...
Yunanistan “anlaşmak için masaya oturduğunu fakat çözüm sağlanamadığını” öne sürecek...
Başta AB olmak üzere dayandığı küresel güçlerin de dayatmasıyla Türkiye’ye “O halde Lahey Adalet Divanı’na gidin” baskısı kurulacak.
Kafa, bu...
...................
Sonuç...
Sapla saman birbirine karışmış...
Sorunlar köpürtülmüş, sis bastırmış, bu karmaşanın altında yatan iki hedefe işaret ettim.
Evet...
1- Avrupa’yı Rus gazına bağımlılıktan kurtarmak.
2- Türkiye-Yunanistan anlaşmazlıklarını Lahey’e götürmek.