Yıl 1994…
Dinç Bilgin’in sahibi olduğu Sabah gazetesinde yazıyorum.
Ali Kırca’nın sunduğu akşam haberlerinden sonra ATV’de “Günün Yorumu”nu yapıyorum.
Ve…
Bir de konuk alarak onunla söyleşimiz oluyor.
Senelerce odalarımız yan yana olan değerli arkadaşım Zülfü Livaneli ile laflarken bir ara “İstanbul Belediye Başkan adaylığı için Sosyal Demokrat Halkçı Parti’yle diyaloğu olduğunu, gece uçağıyla Ankara’ya gideceğini” söylüyor.
Henüz, kesinleşmiş bir durum yok ama Zülfü’nün nabzını yoklamışlar.
“O halde bu akşam ATV’de konuğum sen olur musun? Yorumumu da senin olası adaylığın için yaparım” diyorum.
“Tamam, yapalım azizim” cevabını alıyorum.
“Atlatma” haberdi.
Gazetecilik damarı işte…
Ali Kırca haberleri bitirdi, biz de ekranda Zülfü Livaneli ile konuştuk.
“İstanbul adaylığı olasılığını, az sonra kalkacak uçakla Ankara’ya gideceğini, henüz kesinleşmiş bir durum olmadığını, olaya sıcak baktığını” söyledi.
Ardından ben de, “Zülfü Livaneli’nin Sosyal Demokrat Parti adayı olarak İstanbul’da şansının büyük olacağını, değerli aydın kişiliğiyle siyasete kalite katkısını önemsediğimi, müzisyen, yazar, sinema adamı, popüler kişiliğinin halk tarafından çok tutulduğunu” vurguladım.
TELEFONLAR KİTLENİYOR
Sonrasını Zülfü Livaneli’den şöyle dinlemiştim.
Bizim konuşmamız daha sürerken, partinin telefonları hiç susmamacasına çalmaya başlamış.
Zülfü’nün adaylık olasılığı büyük heyecan yaratmış.
Hem halk hem de parti örgütü “Zülfü Livaneli mutlaka aday gösterilmeli” diye mesaj sağanağı oluşturmuş.
O yoğunlukla birkaç dakika içinde parti genel merkezinin telefonları kilitlenmiş.
Bu olağanüstü ilgi üzerine zaten başka bir seçenek kalmamış.
Livaneli’yi heyecanla karşılamışlar.
“Büyük ilgiyi, telefonların kilitlendiğini” anlatmışlar.
“Kesinlikle adayımızsın” kararını karşı durulmaz bir ısrarla dile getirmişler.
Zülfü de çok duygulanmış.
Kabul etmiş.
Gerçekten İstanbul için önemli, derinliği olan, çağdaş projeler vardı kafasında.
Sonuç…
10-15 dakikalık bir TV söyleşisi Zülfü Livaneli’nin Sosyal Demokrat Halkçı Parti İstanbul adayı olmasını kesinleştirmişti.
1 Mart 1994 seçimlerden önce paylaşılan gazete kupürü. Erbakan Refah Partisi oylarını düşük gösteren gazete haberleri için“Anket soytarıları” demişti.
BÖLÜNEN OYLAR
Ancak…
Gene Sosyal Demokrat bir başka aday daha vardı.
Necdet Özkan…
Ecevit’in DSP’sinden 1990 yılında Bayrampaşa Belediye Başkanı seçilmiş.
Çok başarılı olmuştu.
1994’teki yerel seçimde de DSP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıydı.
……………….
Bitmedi.
Anavatan Partisi’nin adayı da güçlüydü.
İlhan Kesici…
Zülfü Livaneli’nin adaylığı öncesi Kesici’nin seçileceğine “banko” gözüyle bakılıyordu.
Ancak…
DYP’nin adayı da Bedrettin Dalan’dı.
Anavatan’ın ilk İstanbul Belediye Başkanı olan Dalan da güçlü bir isimdi.
İstanbul’da çok başarılı olmuştu.
Hatta o zaman SABAH’ın sahibi Dinç Bilgin ile birlikte bir ara DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile sohbetimiz olmuştu.
Çiller, iş adamı Sakıp Sabancı ile Bedrettin Dalan’ın adaylığı arasında zorlandığını söylemişti.
Bize “Sizin fikriniz ne?” diye sorduğunda “Bedrettin Dalan” cevabını vermiştik.
Biz söylediğimiz için değil ama Çiller de tercihini Dalan için yapmıştı.
Böylece sosyal demokrat adayların yanı sıra İlhan Kesici’nin de potansiyel oyları bölünme yazgısıyla karşı karşıya gelmiş oluyordu.
Orta solda ve orta sağda oylar bölünürken Erbakan’ın Refah Partisi sandığı götürüyordu.
SÜRPRİZ
Sonuç…
Sandıklar açıldı, Kesici yüzde 22.14, Livaneli yüzde 20.30, Dalan yüzde 15.45, Özkan yüzde 12.38 oy almışlardı.
Bu bölünme sonrası Recep Tayyip Erdoğan aradan sıyrılmış, yüzde 25.19 oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmişti.
Recep Tayyip Erdoğan’ın önlenemez yükselişi böyle başlamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan, Melih Gökçek.
ANKARA OLAYI
Ne ilginçtir ki “oyların bölünmesi” süreci Ankara’da da yaşanmıştır.
Refah Partisi’nin adayı Melih Gökçek sadece yüzde 1 oy farkıyla Ankara Belediye Başkanı seçilmiştir.
Gökçek’in oy oranı yüzde 27.34’tü.
Hemen ardından gelen Sosyal Demokrat Halkçı Parti adayı Korel Göymen’in oyu yüzde 26.89’du.
Cumhuriyet Halk Partisi adayı ise Ali Dinçer’in oyu yüzde 2.09’du.
Demokratik Sol Parti adayı Ömer Faruk Sırakaya ise yüzde 7.76 oyda kalmıştı.
Sadece yüzde 1’le kaybeden Göymen sosyal demokrat oylar bölünmeseydi belediye başkanıydı.
Öte yandan…
Anavatan Partisi’nin adayı Rüştü Yüce ile Doğru Yol Parti’sinin adayı Kemal Çevik de orta sağın oylarını bölüşmüşlerdi.
Melih Gökçek’in, seçim kaybederek değil görevi bırakmaya zorlanmasına kadar Ankara’daki uzun egemenliğinin öyküsü de böyle.
MENFİ REFERANS
Bütün bunları neden yazdım?
Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir “bölen” suçlamaları yoğun.
1994 İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlığı seçimleri bu iddialara referans olarak gösteriliyor.
“Sosyal demokrat oyların bölünmesi” sonucu Refah Partisi adayları Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’dan, Melih Gökçek’in de Ankara’dan Belediye Başkanı seçilmeleri ile paralel kurulmakta.
Olayın İstanbul sürecinin başlangıcında olduğum için anlattım.
Ancak…
Tarih tekerrür eder mi bilmem ama Muharrem İnce’nin çekileceğini sanmıyorum.
“İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın kurşunlanması çok üzücüdür. Kınıyorum.“