Bir haftalık tatilde güzel rüzgârlara yelken açtım.
40 yıllık kadim dost Murat Vargı eski dostları bir araya getirmeyi planlamıştı.
Mustafa Özkan, Hıncal Uluç, Can Pulak ve Ertuğrul Özkök’le birlikte olacaktık.
Mustafa ve Hıncal da Ankara gazetecilik yıllarımdan beri arkadaşlarım.
Özel nedenlerle katılamadılar.
Ama onları bol bol andık.
Merkez üssümüz İzmir Swissotel Büyük Efes’ti.
Hatıralar hazinesine sahip bu otel İzmir’in simgesidir.
Türkiye sahne ve sanat tarihinde yer almış bütün isimlerin, gazetecilerin, iş adamlarının, politikacıların “büstler ve portreler galerisidir…”
Koridorlarında o fotoğraflar sergilenmekte.
Bahçesinde başta Botero olmak üzere değerli sanatçıların imzası olan heykeller göz alıyor.
Floransa’daki Four Seasons Hoteli’nin bahçesi gibi…
……………
Mutfağı da harika.
Şef Sedat Buğday döktürüyor.
İlk geceyi terasta balık şöleniyle ve “eski dostlar sohbetiyle” çok keyifli geçirdik.
Sabahların değişmez programı uzun yürüyüşlerdi.
Sahilde kordon boyu…
Arka bahçedeki yürüyüş yolu.
Swiss Otel Büyük Efes’in terasında Murat Vargı ve Can Pulak’la birlikte Şef Sedat Buğday’ın yarattığı lezzetler nedeniyle kutladık.
ALAÇATI
Otel dışı saatlerimizden de söz edeyim.
Örneğin Alaçatı…
Gerçekten mimarisi Port Grimaud’u hatırlatan yeni bölümüyle, geleneksel taş yapıların çevrelediği eski Alaçatı bir çekim alanı. Sörf cenneti olmasının yanı sıra plajlarıyla, gece hayatıyla, butik otelleriyle Ege’nin gözdesi.
Od Restoran yörenin gastronomi merkezi…
GASTRONOMİ
Ve yörede gastronomi açılımı çıtayı daha da yükseltmiş.
Urla’daki üzüm bağları, iddialı şarap markaları ve tadım duraklarıyla Bordo ve Toscana havasında.
“Od” Restoran için de birkaç satır…
Yeşilliklerin arasından bir “sırça saraya” giriyoruz.
Baştan başa camlar içinde…
Açık mutfağı çevreleyen kare şeklindeki tezgâhta yüksek sandalyelere tüneyerek lezzetleri tatmak daha çok gençlerin tercihi.
Orta ve ileri yaş grupları masalarda… Ve de baş başa kalmak isteyen sevgililer…
Yemekler Mehmet Yaşin’den ödünç alacağım söylemle “damak çatlatıyor…”
Her tabak geldiğinde genç bir şef yardımcısı masaya gelerek yapılışı hakkında ayrıntılı bilgi sunmakta.
İçinde bulunan malzemeler, nasıl harmanlandığı, hazırlandığı, pişirildiği…
En önemlisi de malzemenin sadece yöreden olması.
Nakliye ile tazelik yitirmesi, örselenmesi, su kaybı olmamış…
Yemeğin başında ve sonunda ise Şef Osman Sezener (patron) masaya geliyor konuklarıyla ilgileniyor.
Genç yaşta böyle bir iddialı girişimi başarıya ulaştırmış.
Koskoca mekân…
Ve tek boş sandalye yok.
Urla’daki diğer iddialı gastronomi mekânları bir dahaki gezimize artık…
Lucian Arkas’ın değerli tablolar, heykelleri, halılar ve kadim kitapların bulunduğu müze evinden bir görüntü.
SANAT VADİSİ
Bir diğer gezimiz İzmirli iş adamı Lucian Arkas’ın kültür ve sanat müzesi ile müze gibi evi, harika bahçelerine oldu.
Orada geçen değerli saatleri Can Pulak’ın satırlarından yansıtayım…
Önce Lucien Arkas’ı sizlere
tanıtmalıyım. 76 yaşında, İzmir doğumlu, Saint Joseph Fransız Lisesi mezunu, 5 lisan bilen, deniz ve kara taşımacılığından otomotiv sektörüne kadar 61 firmanın sahibi, şirketlerinde çalışan 7000 kişinin patronu olan, enerjik bir delikanlı. Örnek, çalışkan, müthiş vizyon sahibi yatırımcı ve alkışlanması gereken bir Türk. Ayrıca 1500’e yakın çok nadide eserden oluşan resim, yüzlerce heykel, gemi maketi ve halı koleksiyonundan oluşan müzeleri, şarap bağları ve ünlü şarapları var. Arkas müzesini, o hepsi de birbirinden harika resimlerini, heykellerini, halılarını ve kütüphanesini bizlere bizzat gezdirdi. Tam bir kültür zehirlenmesine uğradığımı söyleyebilirim. (!!) Hele o muhteşem evi ile tam bir peyzaj harikası olan Avrupa bahçesine ve değerli botaniğe hayran oldum. Görmeyenler mutlaka gitsinler, gezsinler ve görsünler. Ayrıca servetini yurt dışına kaçırmayıp ülkesinin kültür ve sanatına harcayan sessiz, mütevazı
ama örnek bir yurttaşımızın
yarattığı şaheseri tanısınlar.
Lucian Arkas’la müze gibi evinin terasındayız… Arkamızda heykellerin de yer aldığı harika bahçesi…
ÇEŞME PROJESİ
Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Ersoy’un TV’de de anlattığı Çeşme Projesi de gezilerimizden bir başka durak.
Gene Can’ın satırlarıyla izlenimlerimizi yansıtayım…
Biz Alaçatı’ya gelmişken, vizyoner
bir insanı, yaptıklarını, düşündüklerini görelim dedik. Bir zeytin tarlasının ortasında kurulu ilginç bir tasarım ofisine uğradık ve Çeşme Projesi üzerinde çalışan bir ekiple karşılaştık.
Müthiş bir ekip, hepsi genç, donanımlı konusuna sahip insanlar. Başlarında zekâsı ve fikirleri kafasını çatlatacak ölçüde yaratıcı Haldun adında bir liderleri var. Bahçesinde asılı “Dikkat! Burada bir deli var” yazısı zaten her şeyi açıklıyor.
Bize heyecanla Çeşme Projesi’ni detaylarıyla anlattı ve Bakanlığın hazırladığı gerçekten etkileyici proje filmini izletti.
…………….
Düşünsenize, İzmir’in bereketli yarımadası Çeşme’ye, BM sürdürülebilir kalkınma hedefleri olan Ege Turizm merkezi kurulacak. Merkezin ortasında Atatürk’ümüzün 1937 yılında tasarlamış olduğu ve eliyle çizdiği ideal Cumhuriyet köyü var. Projede üniversiteler, spor ve fuar alanları, kültür-sanat faaliyetleri için etkinlik mekanları, gastronomi-sağlık, ekoloji gibi farklı temalara odaklanan köyler, butik oteller, farklı turizm tesisleri, Ege’ye has ürünlerin yetişeceği bahçeler yer alıyor. Gastronomi köyü, Ege Gastronomi Üniversitesi ve akademisine sahip olacak. Burada Ege mutfak kültürü üzerinde araştırma ve eğitimler yapılacak. Sağlıklı yaşam köyünde, yerli ve yabancılara şifa ve sağlık dağıtılacak. Rüzgâr köyünde dünya sörfçülerinin merkezi yaratılacak. Sanat köyünde çeşitli sahneler, kongre merkezleri ve anfitiyatırlar bulunacak. Burada dünya çapında kültür etkinliklerine ev sahipliği yapılacak, sanatçılar yetiştirilecek. İçinde Mimarlık ve Güzel Sanatlar Üniversitesi, müzesi, sanat galerileri, film platoları, sanatçı otelleri ve kütüphanesi de olacak bu köyün.
Bitmedi...
Projede 100’ün üzerinde tenis kortu, golf sahaları, velodrom, dağ bisiklet pisti, hara alanı ve atlı spor var. Yeşil Yaşam laboratuvarı, tohum ve peyzaj bankası kurulacak. Bölgenin mevcut dokusu ve biyoçeşitliliği, endemik türler,27,5 kilometrelik sahil şeridi ve ormanlık alan aynen korunacak. Projeyle bölgenin karbon ayak izi düşürülecek, tarımsal verimlilik arttırılacak, sakız bahçeleri ve sakız işletme tesisleri kurulacak. Projenin ancak yüzde 1.2’si yapılaşacak. Deniz suyu arıtılarak kullanılacak, yer altı sularına kesinlikle zarar verilmeyecek.
Atatürk’ün çizdiği Cumhuriyet köyü ve onun etrafında yer alacak Çeşme Projesi…
…………….
Projeye beş profesörden oluşan bir bilirkişi heyeti karşı görüş bildirmiş bulunuyor.
Ciddi eleştiriler var.
Dikkate alınmalı, çözümler üretilmeli.
Benim yaklaşımım “Doğal olarak bırakılabilse keşke… 16 bin hektarlık koruma altındaki alan söz konusu…”
Ama…
Neredeyse eminim ki bırakılırsa birkaç yıl sonra orada binlerce site evleri, oteller mantar gibi yerden biter.
Sahiller yağmalanır.