Almanyalı Türk bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci “tıpta bir devrim yapmanın” eşiğindeler.
Kovid-19’a karşı geliştirdikleri mRNA aşı teknolojisiyle kanserli tümörleri de yok etme yolundalar.
İlk denemelerde bazı başarılar sağladılar.
Pankreas, yumurtalık ve testis kanserlerinde bağışıklık hücrelerini güçlendirerek tümörleri yok ettiler.
Ancak hâlâ almaları gereken mesafeler var.
Devrimin bir diğer özelliği de “her hasta için ayrı ve özgün mücadele…”
Yani seri üretim ile raftaki seri üretim ilaç aynı hastalığa yakalanmış herkes için genel bir uygulama olmayacak.
Dünkü FT (Financial Times) “BioNTech daha sonra ne yaptı: Kanser tedavisinde devrim planı” başlığıyla Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin tıp tarihinde dönüm noktası olacak çalışmalarını anlatıyor.
Yazı şöyle başlamakta:
Uğur Şahin, BioNTech’in
Almanya Mainz
kentindeki genel merkezine 20 yıldır kullandığı yıpranmış eski bisikletiyle geliyor.
Dünyada en çok satan Kovid-19 aşısı BioNTech kurucuları milyarder oldular ama kişisel hayatlarında değişiklik yapmadılar.
Hâlâ aynı konutta yaşıyorlar.
Şu anda 19 milyar euroluk varlığa sahipler.
Ve…
Daha milyarlarca euro gelir sağlaması beklenen şirkete eşi görülmemiş nakit akışı var.
………………..
Fakat onlar, diğer bazı milyarderler gibi servetlerini gazete, TV satın almak veya dünya dışı gezegenler için maceraları finanse etmek üzere kullanmadılar.
Bir zamanlar kulağa bilim kurgu gibi gelen bir umudu gerçekleştirme yolundalar.
“İlaçları her hastanın kanserine göre ayarlayabilmek…”
Yakın zamanda, biri pankreas kanseri, diğerleri yumurtalık ve testis kanserleri de dahil olmak üzere katı tümörleri hedef alan iki “erken evre” denemeyle ciddi sonuçlar aldılar.
Başarı yeni bir yolculuk anlamına gelir; “tüm ilaç endüstrisi bu adımların sonunda yeniden tasarlanabilir.”
KANSER SONRASI
Uğur Şahin “Her hasta farklıdır ve raftan mal alır gibi ilaç alınmayacak durumlar vardır” görüşünden hareketle bilimsel çalışmalara yoğunlaştı.
20 bin metrekarelik yeni bir bina ve üç katlı geçici bir laboratuvarı hizmete soktu.
Araştırma ve geliştirme harcamalarını ikiye katladı.
1 buçuk milyar dolarlık bir fon ayırdı.
Ne yaptığını ve ne yapmak istediğini daha sade ifadeyle anlatmaya çalışayım…
mRNA hücrelere belirli proteinleri
oluşturmalarını söyleyen talimattır.
mRNA böylece bağışıklık sisteminin koronavirüs gibi davetsiz misafirleri tanımasını ve bunlarla savaşmasını sağlar.
BioNTech, bu kodu, vücudun savunmasını tümörle mücadele etmek üzere harekete geçirmek
için kullanmakta.
Normal aşılardan farklı olarak, bu kanser aşısı “Alıcının kansere yakalanmasını engellemez.” Ancak “bağışıklık sistemini mutasyona uğramış kanserli hücreleri yok etmek üzere en az 150 kat güçlendiriyor.”
Uğur Şahin BioNTech’in “kritik engelleri aştığını ve ilk verilere göre mRNA kanser aşılarının birkaç yüz kat daha bağışıklık tepkileri ortaya çıkardığını” belirtiyor.
Özellikle erken evre kanserlerde hastaların “birinci tümörü çıkartmak için ameliyat geçirmelerinden hemen sonra” mRNA aşısı veriliyor.
Etkili oluyor.
Pankreas kanseri hastalarında bu yöntem olumlu sonuçlar göstermiş.
iPHONE GİBİ
Ne ilginçtir ki bilimsel sürate devlet bürokrasisi yavaşlığı uyumlu olamıyor.
Uğur Şahin “geleneksel klinik deneylerin kalıbını kıran, kişiselleştirilmiş tedavilerin önünde devlet bürokrasisinin katılığına”
dikkat çekiyor.
Devlet sağlık kurumlarının onayı için denemeler genellikle birkaç yıl sürmekte.
Ve değişmeyen onaylı bir ürün statüsü ortaya çıkmakta.
Oysa…
Tümörü hedefleyen bilimsel çalışmalar ve algoritmalar sürekli değişiyor ve gelişiyor.
Uğur Şahin bu nedenle ilaçlarını tıpkı iPhone gibi güncellemek istiyor.
Ancak…
Her değişikliği devletlerin sağlık kurumlarından geçirip onaylatmak ve pazara sunmak aşamasına gelindiğinde bu teknoloji zaten birkaç yıl eskimiş olmakta.
……………….
Sonuç…
İnsanların sağlığı için yeni ilaçların devlet kurumları tarafından denetlenmesi ve onaylanması elbette önemli…
Ama…
Kanser hastasının yeni bir
ilaçtan yararlanmak için bir buçuk
iki yıl bekleyemeyecek olması da
dikkate alınmalı.
MAYMUN ÇİÇEĞİ
“Maymun Çiçeği” virüsü ortaya çıkınca Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin şirket hisselerine yatırımcılardan gene milyarlarca dolar talep geldi.
Oysa…
Henüz bir aşı üretilmiş değil.
Ancak “Maymun çiçeği virüsü yayılma gösterirse her an aşıyı yapabilecek durumdayız” açıklamasını yaptılar.
……………
İki Türk bilim insanına dünyada duyulan bu güven, gurur verici.
Aslında “Türkiye-Yunanistan” sorununu yazacaktım ama bu güzel duygularımı sizlerle paylaşmak istedim.