Dünkü Fransız Le Monde gazetesinde yayımlanan bir haberin başlığı şöyle: “Türkiye’nin büyük limanı Mersin, Rusya ile ticaret platformuna dönüştü…”
Haber “Yaptırım uygulamayan tek NATO üyesi Türkiye, Moskova ile ticaretini 6 ayda yüzde 42 artırdı” cümlesiyle başlıyor.
“Güneş altında uçsuz bucaksız konteyner dağlarının yığıldığı Mersin Limanı” gibi tasvirler yapılan haber analizden satırlar sunayım…
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen kargolar Mersin başta olmak üzere İzmir ve İstanbul limanlarında boşaltılarak yerel firmalara veya taşeronlara ait konteynerlere aktarılıyor. Karadeniz’deki Novorossisk Limanı’na ulaştırılıyor.
Ayrıca…
Gürcistan üzerinden TIR konvoylarıyla da Rusya’ya taşınıyor.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği bu “yeniden mal” ihracatı, Batılıların burnunun dibinde, NATO’nun direği bir ülke tarafından el çabukluğuyla gerçekleştirilmekte.
KAZAN-KAZAN
Finlandiya Merkez Bankası’nın araştırmasına göre, Rusya’nın yurt dışından ithalatı şubat-temmuz arasında -genelde-
yüzde 38 daraldı.
Bu oran, AB’den yüzde 45, ABD’den yüzde 87…
Buna karşılık, aynı dönemde Türkiye’nin Rusya’ya mal ve ürün ihracatı yüzde 42 arttı.
Türkiye İhracatçı Birlikleri verileri “Ağustos ayında, 2021’in ağustosuna göre Rusya’ya yüzde 87’lik ihracat yükselişi” gösteriyor.
Öte yandan, Rus petrolünün Türkiye’ye ihracatı, -Hindistan ve Çin’e ihracatın çok altında kalsa da- son sekiz ayda ikiye katlandı.
Ankara, Rusya’yla yenilenen doğal gaz anlaşmasıyla ödemelerinin dörtte birini rubleyle yapacak.
Türkiye İhracatçılar Merkezi Başkan Yardımcısı Çetin Tecdelioğlu “Batılı dişlerin gıcırdamasıyla karşı karşıya kalan” duruma açıklık getirmeye çalıştı.
Tecdelioğlu “birçok Avrupalı şirketin ürünlerini Rusya’ya Türkiye üzerinden satmak istediğini” söyledi.
Türkiye’yi “depo ve köprü olarak kullanmak uygulamasını” vurguladı.
“Ruslar, Almanya’dan, İtalya’dan, Fransa’dan alamadıklarını bizden alsınlar. Bu Türk sanayicisi ve ihracatı için tarihi bir fırsattır” dedi.
Ekonomi gazetesi Dünya’ya göre, “giderek artan sayıda Rus iş adamı Türk vatandaşlığını elde etmek için Türkiye’de gayrimenkul satın alıyor ve Türk uyruklu şirketler kuruyor.”
…………………..
Maersk, Hapag-Lloyd, Hamburg Sud gibi küresel konteyner taşımacılığı dünya devlerinin Rusya’yla çalışmalarına ara vermeleri nedeniyle onların yerlerini Medkon Lines, Akkon Arbas veya Turcom gibi Türk şirketleri almakta.
…………………..
Burada çok önemli bir durumun altını çizeyim.
Taşınan ürün ve malların hiçbiri ambargo listelerinde yer almıyor, hiçbir taşıma işlemi yasa dışı değil.
YERİMİZ KALMADI
İki ilginç örnek vereyim…
İtalya’dan Türkiye’ye yapılan ihracat haziran ayında 1.4 milyar euroya ulaştı.
Oysa…
Son 10 yıllık dış ticaret tarihinde hiçbir zaman 1 milyar euroyu aşmamıştı.
Polonya’nın da Türkiye’ye ihracatı yılın
ilk aylarına göre yüzde 90 oranında arttı.
Bunlar Rusya’ya Türkiye üzerinden
ihracat izlerini düşündürüyor.
Mersin Ticaret Odası Genel Sekreteri Ezgi Biçer Uçar Le Monde’a Mersin Limanı için “Yerimiz kalmadı” açıklamasını yapmış.
Limanı genişletme projesi hızlanmış.
Gerçekten Mersin Limanı’nda “elleçlenen” konteyner sayısında rekora gidiliyormuş.
Bu, ayda 250’den fazla geminin “elleçlenmesi” ve günde 3 bin kamyonun yüklenmesi demek…
Novorossisk Limanı’na Mersin’den ihracatta pamuk veya irmik gibi ürünlerin hacminde küçük düşüşler görülse de 2021 yılına kıyasla deterjan ve polyester ihracatı 6 kat, kahve, meyve suları ve tütün ise sırasıyla 8, 7 ve 2 kat yükselmiş.
………………..
Olayın siyasi boyutuna da bakalım…
Le Monde’a göre, “Avrupalı yetkililerin fazla endişelenme hakkı yok.”
Alman Der Spiegel dergisinin alıntı yaptığı bir Avrupa komisyonu üyesine göre de “Ukrayna’ya İHA ve SİHA’lar veren, Boğaz’ı Rus savaş gemilerine kapatan, Moskova’nın Donbas ve Kırımı ilhakına karşı tavır koyan Ankara’ya kızabilmek için Avrupa Birliği’nin gerekçesi çok az.
Avrupalı diplomatlar “Erdoğan, beklenenden çok daha fazlasını yaptı” diyorlar.
Le Monde “Washington’dan bakış farklı” görüşünde.
Haziran ayında Hazine Bakan Yardımcısı Adewale Adeyemo’nun “ABD’nin Rus oligarklarının yaptırımları atlatmak amacıyla Türkiye’yi kullanan şirketleri hakkında kaygılar” dile getirmek için Türkiye’yi ziyaret ettiğini iddia ediyor.
İki ay sonra TÜSİAD’a gönderilen ve ülkede Rusya ile iş yapan şirket ve kurumları ceza riskine karşı uyaran mektuba da
işaret ediyor.
Buna karşılık, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Bu mektup endişe yaratmamalı” güvencesini de satırlarına yansıtmakta.
Nebati’nin ayrıca “Mersin, İstanbul ve İzmir limanlarını parlak bir gelecek bekliyor” söylemiyle Le Monde haber analizi noktalıyor.
DENGE SİYASETİ
Türkiye, Ukrayna savaşında bugüne kadar gerçekten başarılı bir diplomasi uyguladı.
Çok duyarlı bir çizgide denge sağlayabildi.
Bir yandan Rusların, Kırım ve Donbas’ı işgaline karşı tavır koyarak Ukrayna’ya İHA’lar, SİHA’lar vermesi…
Karşılıklı tutsakların iadesine öncelik etmesi, Rus ve Ukrayna taraflarını İstanbul’da bir araya getirebilmesi…
Ukrayna tahılının işgal altındaki Karadeniz limanlarından ihtiyaç sahibi coğrafyalara gönderilmesi için Rus tarafıyla anlaşma sağlayabilmesi…
Bunlar Batı nezdinde Türkiye’nin artılarını çoğalttı.
Bir bakıma Ankara’ya dokunulmazlık sağladı.
Buna karşılık, Rusya’ya yaptırım uygulamayan tek NATO üyesi olmayı sürdürebilmesi.
Yukarıdaki satırların da ortaya koyduğu gibi Rusya’yla ticareti katlayabilmesi, hatta -fiyatı açıklanmasa bile- daha ucuza ve bir kısmı rubleyle ödenecek doğal gaz ithal anlaşmasının yenilenmesi…. (Ödemenin bir yıl ertelendiği ya da erteleneceği bile konuşulmakta.)
Putin’in “Türkiye doğal gaz merkezi olabilir, en güvenilir ülke” diyebileceği kadar Ankara’nın sağlam durabilmesi…
Jeopolitiğin de yardımıyla Türkiye gerçekten İkinci Dünya Savaşı’ndaki diplomasi tarafsızlığını hatırlatan bir başarıyı uygulayabilmekte.
Hem de zor ekonomik koşullarına rağmen. Ancak… Nereye kadar?
Bunu uzun soluklu sürdürebilecek miyiz?
Dileriz ki öyle olsun.
Dünkü yazımın Çin Büyükelçiliği’nde olumsuz algılar yaptığını öğrenmiş bulunuyorum. Satırlarımda Çin’i ve Çin Devlet Başkanı Sayın Şi Cinping’i kişisel olarak hedef alınmadığını belirtmek isterim. Yıllarca merhum Kemal Baytaş’ın başkanlığındaki Türkiye-Çin Dostluk Derneğinde başkan yardımcılığı da yaptım. Yansıttığım çizimler ve bazı tanımlamalar Washington Post gibi Amerikan gazeteleri ve TIME dergisinden de alıntılardır. Çin’in de basın özgürlüğüne saygılı olması gerektiği inancındayım. G.C.