Batı, Ukrayna’ya “Goldilocks” politikası izliyor.
Goldilocks bir çocuk masalı.
Önce bu masalı anlatayım…
Üç kişilik bir ayı ailesi orman evinde yaşamaktadır.
Anne ayı yaptığı çorbaları tabaklara doldurur ve çorbalar soğuyana kadar ailecek dışarı çıkarlar.
O sırada dışarıda gezinen minik kız Goldilocks evi görünce içeri girer.
Açtır ve gözü çorbalara ilişir.
Önce büyük tabaktaki baba ayının çorbasının tadına bakmayı dener ama ağzı yanar.
Sonra orta tabaktaki anne ayının çorbasını dener yine ağzı yanar.
En son küçük tabaktakinin tadına bakar, tam ona göredir.
Sonuna kadar içer.
Karnını doyurunca şöminenin başındaki üç sandalyeyi görür, onda da en küçüğünü seçer ve oturur ama sandalye kırılır.
Uyumaya karar verir.
Üç yatağı denedikten sonra küçük yatağa yatar ve uyuya kalır.
Ayılar eve gelir.
Goldilocks’un yaptıklarını görürler.
Küçük kız uyanır ve onlarla karşılaşınca evden hızla kaçar.
Bu masal çocuklara ve genelde insanlara “yaptıkları eylemin onların sınırlarının limiti kadar olması, daha fazlasına zorlanmamalarını gerektiğini” anlatıyor.
“Çok güçlü rakiplerle oynarsak oyuna bir şey katamayız, çok güçsüz rakiplerle oynarken de oyun bizim oynadıklarımızdan ibaret olur. Motive bir şekilde ilerleyebilmek için kendimize Goldilocks prensibine uygun rakipler bulmalıyız.”
WSJ (Wall Secret Journal) Goldilocks kelimesiyle anlatılan yazıda şu satırlar dikkat çekici.
“Şimdiye kadar Amerikan politikası, Ukrayna’yı kaderine terk etmekle Rusya’yı nükleer bir çatışmaya kışkırtmak arasındaki ikili seçimden kaçınmayı amaçladı.
Bu politikanın işe yaraması için Washington’un Ukrayna’da bir Goldilocks direnişine ihtiyacı var:
Rusya’nın kesin bir zafer kazanacağı kadar zayıf ve soğuk değil, aynı zamanda yıkıcı bir yenilgiye uğrayacak Rusya’nın çaresizlik içinde nükleer silahlara başvuracağı kadar sıcak ve başarılı da değil. (*)”
MAKSİMUM TEHLİKE ANI
Dünkü WSJ’de şöyle bir yorum yayımlandı:
“Saldırgan Putin’in son gerilemelerle mutsuz bir yere sürüklenmesine sevinmek mümkün.
Ancak Ukrayna kuzeyindeki zafer memnuniyetle karşılansa da, savaşın sonu değil.
Putin seçeneklerini düşünürsek aslında maksimum tehlike anına yaklaşıyor olabiliriz.”
WSJ ve diğer saygın gazeteler analistler, fikir üreten kuruluşlar genelde şu aşamalara işaret ediyorlar.
1- Putin, Ukrayna’yı rahatsız etmeden uzun yıllar Rusya’yı yönetmeye devam edebilirdi.
Fakat…
Savaşı başlatmayı seçti.
Artık kaybetmeyi göze alamaz.
Radikal Rus milliyetçileri şimdiden onu Ukrayna’daki askeri başarısızlıklardan sorumlu tutmaya başladılar.
“Kremlin zayıfların yeri değildir…”
2- Putin kış gelene kadar askeri cepheyi stabilize etmeye çalışacaktır.
Bahara hazırlanmak için birkaç ayı var.
2a) bu zamanı “genel seferberlik” için kullanabilir. Bir yıl daha konvansiyonel savaş için daha büyük bir zorunlu askerlik sistemi kurabilir.
2b) Gene de cephede istikrar sağlayamazsa veya genel seferberliğe karşı halk direnişinin rejim istikrarını tehlikeye atacağını hissederse yani koltuğu sallanırsa “Ukrayna’da taktik nükleer silah kullanmak” gibi sert seçeneklere yönelebilir.
UKRAYNA’NIN ÜSTÜNLÜĞÜ
İlginçtir ki savaş halindeki Ukrayna ekonomisi hâlâ güçlü.
Harap olmuş bu ülkede, Ukrayna’da bütün karamsar beklentilere karşın gayri safi reel yurtiçi hasıla sadece yüzde 37 geriledi.
Enflasyon yükselişi de şaşırtıcı olarak yüzde 24’te kaldı.
İşgalci Rus güçleri ülkenin önemli bölgelerini ele geçirmesine karşın bu rakamlar çok dikkat çekici.
Üstelik Ukrayna muazzam askeri harcamalar da yapıyor.
Neden şaşırtıcı?
Bir örnek…
İlk Dünya Savaşı sırasında hiç işgale uğramamış İngiltere ve ABD’de bile enflasyon rakamları bu kadardı.
Ukrayna gerçi ekonomide ve özellikle döviz konusunda çok katı önlemler aldı ama asıl önemli neden başta ABD olmak üzere Batı’nın cömert yardımları.
Hem askeri hem mali.
18 Eylül tarihli NYT’de “Vladimir Putin’in önünde dört yol vardı. Üçü geride kaldı, sadece birini deneyecek, bu da Batı’nın testi olacak” yorumu yapıldı.
Bu Batı’nın da
testi olacak.
1- Ruslar Kiev’i ele geçirmeyi, Ukrayna hükümetini darbeyle devirerek, kendilerine bağlı bir lideri göreve getirmeyi denediler.
Başaramadılar.
2- Ruslar Donbas’ta Ukrayna ordusunun büyük kısmını kuşatarak sonrasında Kiev’e ilerlemeyi denediler.
Bunu da başaramadılar.
3- Rusya’nın bir yıpratma savaşında galip gelmesi ve sonuna kadar Ukrayna ordusunu topçu atışlarıyla ezme şansı vardı.
Bunu da denedi. İşler bir süre Ukrayna için korkunç göründü.
Hatta haziran ayında Ukrayna’nın topçu mühimmatının tükenme noktasına yaklaştığı bir süreç yaşandı.
Ancak…
Batının ileri teknoloji silahları yetişti.
Özellikle HIMARS füzeleriyle Rus mühimmat depolarını ve komuta merkezlerini yok ederek savaşın gidişatını değiştirdi.
4- Geriye Rus zaferine gidebilecek tek yol kalıyor.
Hem askeri hem ekonomik olarak azalacak Batı desteği.
Silah akışı yavaşlarsa Ukrayna bir kez daha kendini yalnız bulacak.
Para akışı yetersiz olursa -ki bazı Avrupa ülkeleri henüz vaatlerini yerine getirmediler- Ukrayna ekonomisi krize girecek.
Bu yüzden Ukrayna’nın Harkov çevresindeki başarılı saldırısı çok önemli.
Ukraynalılar yeteneklerini ve Rusya’nın zayıflığını göstererek “hâlâ kazanabileceklerine inanmayan” Batı yetkililerin ön yargılarını çürütmeye çalışıyorlar ve böylece silah ve
paranın akışını sürdürebiliyorlar.
…………………..
Demokratik ülkeler, yani Batı, saldırganlık şantajına karşı boyun eğmemeliler.
Sıranın hangi ülkeye ya da ülkelere geleceği, Putin’in nerede durabileceği belli değil.
…………………..
(*) Tolga Akkuş internet sitesi.