Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye’deki şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, TSK’ya, ulusumuza başsağlığı, yaralılarımıza şifa diliyorum.

Dünyanın en tehlikeli coğrafyasında görev yapıyorlardı.

İdlib Irak ve Suriye’deki terör örgütlerinin altına süpürüldüğü bir halı.

O haliyle kalamazdı.

..................

Önce “TSK neden orada?” sorusuna bir cevap:

Soçi Mutabakatı’nda Türkiye de taraf olarak yer aldı. Suriye’nin de parafı var.

Yani...

“Gözlem noktalarını kurması, ateşkesi garanti etmesi, radikal terör örgütlerinin silah teslimi” misyonunu Türkiye’ye veren Soçi Anlaşması’nı Suriye rejimi paraf ettiğine göre sorunun cevabı da bu hukuki durumdur.

Zaten...

Uzun süre bu gözlem noktalarındaki TSK varlığına rejim güçleri dokunmamıştır.

“Dokunamamıştır” da diyebiliriz.

Daha önce bazı taciz atışları yapılmış, bir konvoyumuz vurulmuştur ama bunlar için de “yanlışlıkla” açıklaması yapılmıştır.

33 şehit verdiğimiz bu son saldırıda da Rusya üzerinden yapılan açıklama da aynı gerekçeye dayandırılıyor.

“TSK unsurlarının yeri tam bildirilmemişti, bulunmamaları gereken yerdeydiler. Ilımlı muhaliflerle yan yanaydılar...”

Böylece “hedefin aslında TSK olmadığı” jargonuna devam.

Gerçi, Savunma Bakanı Hulusi Akar “koordinatların Rus tarafına verilmiş olduğu, vurulan TSK unsurlarının yanında başka silahlı grupların bulunmadığı” açıklamasını derhal açık ve kesin yaptı ama “resmi” ifadeler böyle olunca diyalog kanalları açık kalabiliyor.

....................

Ki, bu “diyalog kapısının aralık, kanalın açık olması” önemlidir.

Krizin daha da derinleşmemesinin sigortasıdır.

Daha önceki krizde Rusya uçağını düşürdüğümüzde biz “Bilerek ve kararlı olarak düşürdük” açıklamasını yapmıştık.

Dahası...

“Bir başka Rus uçağı da hava sahamızı ihlal ederse gene düşürürüz” vurgulaması gelmişti ardından.

Rusya da “S-300’ler orada ateşlenmeye hazır, bir daha Suriye sahasına girsin bakalım Türk F-16’ları” karşılığını vermişti.

Bütün diyalog kanalları, kapıları kapanmıştı.

İlişkilerin yeniden kurulmasının nasıl zorluklarla gerçekleştiği hatırlanmalı.

Bu kez durum farklı.

Rusya “Türkiye, İdlib için koordineli çalışmaya hazır” diyor.

Rus heyetiyle görüşme sürüyor.

Erdoğan-Putin arasında telefon görüşmesi yapıldı.

Mart başlarında yüz yüze görüşecekleri açıklandı.

Bütün bunlar gerilimin daha fazla tırmanmayabileceği, Rusya ile sıcak çatışma ihtimalinin uzaklaştırıldığı anlamına geliyor.

....................

Peki ya şu sorular?

“33 şehit neden verildi?”

“29 Şubat’a kadar rejim güçlerinin Soçi Mutabakatı sınırlarına çekilmesi aksi halde gerekenin yapılacağı.”

....................

Bir tek şehidimizin bile kaybını karşılayacak bir değer yok. Ancak...

Kanlarının yerde kalmadığı da bir gerçek.

TSK, rejim güçlerine gerek savaşçıları ve gerek helikopter, zırhlı araç, top, cephanelik olarak çok daha ağır kayıplar verdirdi.

İkinci soruya gelince...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın defalarca vurguladığı “Şubat sonu gerekeni yaparız” ifadesi ve bu söyleminin arkasını son yılların en büyük silahlı kuvvet yığınağıyla doldurmuş olması krizin duyarlı noktasıdır.

İşte bu takvim yaprağında “Mart başlarında, en geç 6 Mart’a kadar Erdoğan-Putin yüz yüze görüşmesinin gerçekleşeceği” açıklaması tansiyonu tırmandırmıyor ama düşürmüyor da...

Askıda tutuyor.