Maliye Bakanı Lütfü Elvan “enflasyonla mücadeleyi vurgulayan” açıklamalar yaptı.
Sadece Türkiye’de değil dünyada da enflasyon ciddi sorun.
ABD’nin yıllık enflasyonu yüzde 6.2...
Bu oran da son sekiz yılın en yükseği.
Almanya’nın yüzde 4.6…
Son 28 yılın en yüksek düzeyi.
Türkiye ile karşılaştırılabilecek orta büyüklükte Avrupa ekonomilerinden de örnekler vereyim.
Çekya’da yüzde 5.8…
Romanya’da son 10 yılın en yükseği olan yüzde 7.9…
Macaristan’da 2012’den bu yana tavan yapan yüzde 6.5…
Polonya’da yüzde 6.8…
………………..
Gerçi Türkiye’nin yüzde 20’nin bir tık altında olan enflasyon oranına göre bu tek rakamlı oranlar “gıpta edilecek kadar iyi” gibi görünebilir ama pek öyle değil.
Her birinin yıllardır alışık olmadıkları yüksek oranlar.
Hepsinde geleceğe dönük kaygı var.
“Geçici mi yoksa sürecek mi?”
BARDAĞIN YARISI
Rakamlar bardağın boş olan yarısını gösteriyor.
Dolu olan yarısı için de gözlemler şöyle…
Pandemi süresince talep düşmüştü.
Bunun sonucu üretimde de frene basılmıştı.
İşsizlik artmıştı.
Pandemi sonrası için “karanlık senaryolar” yazılıyordu.
Ancak…
O “Gri renkli beklentiler” gerçekleşmedi.
Tersine…
Aşı sonrası -nispeten- normal hayata dönüşle birlikte aylarca beklemeye alınmış talep patlama yaptı.
Talebi karşılayacak arzı yaratmak için üretimde gaza basıldı.
Ancak…
Sihirli değnek yok ki bir dokunuşla talep patlamasını karşılayacak büyüklükte arz üretilebilsin…
Tedarik zincirinde topallama…
Enerji fiyatlarında sıçramalar…
Nakliye bedellerinin uçması…
Ve hatta ne ilginçtir ki yeni üretim vitesinin gerektirdiği iş gücünün yeterince sağlanamaması…
Bu ve benzeri nedenlerle fiyatlar tırmanışa geçti.
ZENGİNLİĞİN BEDELİ
Bu yükseliş sürüyor.
ABD ve Almanya gibi güçlü ekonomilerde yüksek enflasyonun bir önemli nedeni de “yüksek sosyal yardımlar…”
Dar gelirli ailelere Amerika’da ve Almanya’da devlet pandemi süresince “önemli parasal destek” sundu.
Bu paraların bir kısmı harcanmadı ve pandemi aylarında ailelerin tasarrufu olarak bankalarda birikti.
Pandemi sonrasında talep patlamasının ve daha yüksek enflasyon oranlarının Amerika ve Almanya’da yaşanmakta oluşunun bir nedeni de bu.
Gene bu ülkelerde işgücü ihtiyacı yeterince karşılanamadığı için ücretler yükseldi, işsizlik oranı düştü.
Bu da talebi yükselten bir diğer faktör.
Yani…
Zenginliğin bedeli.
ENERJİDE REKOR FİYAT
Avrupa ekonomisinin lokomotifi Almanya’dır.
Almanya ekonomisi gösterge alınırsa “en yüksek artış enerji fiyatlarında.”
Yıllık yüzde 18.6…
Aile bazında tüketiciler için durum daha rahatsız edici; “kalorifer
yakıtında yüzde 77…”
Mazotta yüzde 28…
Tüm zamanların rekoru…
Gıda sektöründen de iki rakam vereyim.
Sebzede fiyatlarında artış yüzde 10, süt ürünleri ve yumurtada yüzde 5…
İTHAL ENFLASYON
Bu ufuk turundan Türkiye’ye dönelim…
Daha önceki yıllarda yüksek enflasyon, özellikle ihracatçı için bir avantajdı.
Çünkü…
Üretim girdilerinde ithal malların fiyatı hem makuldü, hem de öngörülebilirdi.
Şimdi ise ihracatçılardan dinlediğime göre bu avantaj artık yok.
İhraç mallarının girdilerinde ithal ara ürünler yüksek fiyatlı.
Yani…
Üretici/ihracatçı “ara mallarda enflasyon ithal ediyor.”
Bu durumda kurdaki yükselmeler nedeniyle ihracat için fiyat vermekte zorlanıyor.
Piyasa geleneklerinde de derin kırılmalar yaşanmakta.
Piyasa, genellikle
3-5 ay vadeli çalışırken “artık peşin para” dönemi başlamış, yaygınlaşmış.
Ara mal, örneğin pamuk alacak olan üretici/ihracatçı ancak peşin ödeme yaparsa mal alabiliyor.
Bu yeni dayatmaya ayak uydurabilmek için gerekli finans, banka ilişkileri, faiz gibi ayrıntılara girmiyorum.
Ama…
Tek başına “peşin ödemenin piyasa geleneğini kırması bile ciddi sorun.”
İşte sosyal devlet
Enflasyonun sert vurduğu özellikle dar gelirli aileler için “yaratıcı devlet katkısı formüllerine” ihtiyaç var.
Fransa’dan örnek vereyim…
Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de dar gelirli, ekonomik sıkıntı çeken aileler “elektrik faturalarını ödemekte” zorlanıyor.
Ödeyemeyenlerin elektrikleri kesiliyor.
Çok “katı” ve sosyal devlet ilkesiyle uyuşmayan bir yöntem.
…………………
Fransa’da EDF (Devlet Elektrik İdaresi) “faturasını ödeyemeyenlerin artık elektriklerinin kesilmeyeceğini” açıkladı.
Elektriği “tam” kesmek yerine “güç asgaride tutulacak; 1000 watt…”
Bu 1000 watt’la “sadece lambalar yanabilir, telefonlar şarj edilebilir, buzdolabı çalışabilir” hesabı yapılmış.
………………….
Sosyal devlet, yüksek enflasyonda dar gelirli vatandaşını “elektrik dağıtım taşeronluğu yapan özel şirketlerin” ticari kurallarına ve cezalarına bırakmamalı.
…………………
Siyasi partiler vaatler sıralıyor ama hiçbirinde ailelerin elektriklerinin, doğal gazlarının kesilmesine karşı böyle sosyal destek formülleri yok.