Muhsin Ertuğrul Cumhuriyet dönemi tiyatrosunun simge ismidir.
Paris’te eğitim aldıktan sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’nın (Darülbedayi) kurucusudur.
Atatürk’ün “sanat dalındaki beyin takımındandır.”
Atatürk, Şehir Tiyatroları’nda bir eseri seyretmeye gelecektir.
Ancak…
Dört dakika gecikmiştir.
Ertuğrul, oyunu bekletmemiş, perdeyi tam zamanında açmıştır.
Atatürk gelir, sıradaki yerine oturur.
Salonda “Yazık oldu Muhsin Ertuğrul’a. Paşa, bu saygısızlığın cezasını verir, onu gönderir” fısıltıları dolaşır.
Ancak…
Oyun bittiğinde Atatürk büyük bir coşkuyla alkışlamaktadır.
Ardından Ertuğrul’u ve oyuncuları tebrik eder.
Ayrıca…
Muhsin Ertuğrul’a “kendisini beklemediği ve çağdaş diğer Batı tiyatrolarında olduğu gibi perdeyi tam zamanında açtığı için” teşekkür eder.
Muhsin Ertuğrul’un provalarda da aynı titizliği gösterdiğine işaret edeyim.
Bir kadın oyuncu provaya 3-5 dakika gecikerek gelir.
Muhsin Ertuğrul’un kaşlarını çattığını görünce “Efendim, sadece birkaç dakika geciktim” diye kendini savunur.
Bunun üzerine Muhsin Ertuğrul sorar:
“Kızım, Haliç vapuruna geciksen o seni bekler mi?”
Sanatçının cevabı:
“Beklemez efendim” olur.
Bunun üzerine Ertuğrul noktayı şöyle koyar:
“Benim Haliç vapuru kadar ehemmiyetim yok mu?”
………………….
Cumhuriyet döneminde “perdeyi zamanında açmanın” ötesinde “trenlerin, özellikle de uçakların, uzun sefer vapurlarının tam zamanında kalkması, devlet büyüklerini beklememesi” önemliydi.
İyi eğitim almış, cesur, prensip sahibi genel müdürler bunu başarmıştır.
Milli kaleci, Galatasaray Lisesi mezunu Ulvi Yenal“Türk Hava Yolları, Devlet Deniz Yolları Genel Müdürlükleri zamanında bu kuralı ödünsüz uyguladığını ve zaman zaman başının da derde girdiğini” özel sohbetlerimizde anlatmıştı.
…………………..
Tiyatroya dönelim…
Perdenin tam zamanında açılması oyuncuların özel durumlarının da üstünde “sanata, izleyiciye saygı” gereğidir.
Oyuncular, yönetmen en yakınından birini kaybetmiş olsalar ya da kendileri için çok ağır taşıyabilecekleri bir durumla karşılaşsalar bile perde açılır.
Buna Batı’da “The show must go on (Gösteri devam etmeli)” diyorlar.
“1932 yılının 19 Şubat akşamı Atatürk, Şehir Tiyatrosu’na 4 dakika gecikerek gelmişti.”
AVIN RUHU
Bu satırları dün kutladığımız “Dünya Tiyatro Günü” bağlamında yazdım.
Tiyatro hep vardı.
Tarih öncesi çağda tiyatro izlerini görüyoruz.
Avcı, avını avladıktan sonra kendisi ve ailesi, yiyebilmek için önce “o hayvanın ruhunu özenle göndermeleri gerektiğine” inanırlardı.
Av sahnesini canlandırırlardı.
Av ritüellerinden sonraki dönemlerde “yağmur duaları”, “bolluk törenleri”, “ölüm-dirilme oyunları”, “büyü iyileştirme oyunları”, “taç giyme-şenlik oyunları” da ilk çağların tiyatro örnekleridir.
………………….
Antik Yunan döneminde tiyatronun ilk sistemli düşünce oyunu Aristoteles’in Poetika’sıdır.
“Erdem, adalet, düzene ve kurallara uymak” gereğini tiyatroyla topluma dayatırdı.
Komediler de vardı.
O oyunlarda ortalamadan daha aşağı karakterlerin gülünç olarak gösterilmesiyle “caydırıcılık” amaçlanırdı.
……………………
Roma tiyatrosu “ekim ve hasat” zamanlarında tarım tanrıçası Demeter adına düzenlenirdi.
Sonra tanrı Apollon adına düzenlenen oyunlar, savaş gösterileri dinsel ve tören oyunları da sahneye kondu.
Roma seyircisi duygusuz ve kaba topluluktu.
Oyun esnasında dövüşür, yemek yer, kafa çeker, gürültü yapardı.
Bu nedenle senato tarafından yasaklandı ama gene de sokaklarda devam etti.
…………………….
Orta Çağ’da tiyatro bin yıla yakın süre neredeyse “yok” denecek kadar önemsizleşmişti.
Kimisine göre tiyatro “kişiyi ayartır, yararlı işlerden alıkoyardı.”
İnsan “doğarken beraberinde getirdiği günahlarından arınmak için tüm zamanını Tanrı’ya yalvararak” geçirmeliydi.
Paskalya ve Noel’de kiliselerde İsa’nın doğumu ve ölümünü anlatan dramatik sahneler oynanırdı.
Ayten Gökçer
……………………..
Ancak gene de Rönesans tiyatrosu ile Poetika yeniden ortaya çıktı.
Antik Çağ’a ait oyunlar beğeni kazandı.
Rönesans tiyatrosu İtalya’da başlamış, en önemli ürünlerini Rönesans’ı geç yaşayan İngiltere gibi ülkelerde de vermiştir.
Shakespeare ile doruğuna ulaşmıştır.
17, 18, 19 ve 20’nci yüzyıl tiyatrolarında gerçekçilik, sonra seyirciyi duygulandırarak oyuncularla bütünleştirmek, romantik yaklaşımlar, dekora önem verilmesi aşamaları tiyatroya damgalarını vurdu.
Ardından Avangart tiyatro da geldi.
Artık sahne şart değildi.
Metro istasyonları, ambarlar, hangarlar, samanlıklar, bira fabrikaları, spor salonları da Avangart tiyatronun sahneleridir.
Eski Yunan tiyatrosu.
TİYATRONUN KALBİ
Tiyatronun kalbi çağımızda Broadway’dir.
Oradan birkaç not…
Mart 2020 itibarıyla The Phantom of the Opera Broadway’de 13.370 kez perde açarak en uzun süre devam eden gösteri oldu.
Buna karşılık Aslan Kral 1997’deki ilk çıkışından bu yana 1 milyar 680 milyon dolar gişe yaparak tüm zamanların en yüksek hasılatını sağladı.
Mae West, “Sex” adlı oyununda “seks işçilerini” anlatıyordu.
Oyunu polis bastı, “uygunsuz, ahlaksız drama” suçlaması nedeniyle West 8 gün hapis yattı.
En çok gişe yapan Aslan Kral oyunu…
GÖNDERDİĞİM İLK ÇİÇEĞİM
Bir de kişisel anı…
İlk gençlik yıllarımdan itibaren tiyatro tutkunuyum.
Ankara’da bütün ilk gece perde açan oyunlara sevgili arkadaşım Ömür Sevin ile birlikte giderdik.
Bir keresinde küçük tiyatroda büyülenmiş gibi oldum.
Sahnede yaprak yeşili gözlü, harika bir genç kız vardı.
Öğrenci harçlığımla ona çiçek gönderdim.
Genç kızın adı Ayten Gökçer’di.
Yıllar sonra değerli eşi Cüneyt Bey ve sevgili Ayten’le dost olmuştuk.
Bu çiçek gönderme olayını anlatmış ve “gönderdiğim ilk çiçek” demiştim.
Cevabı:
“Aaa o sen miydin? Benim de aldığım ilk çiçekti” olmuştu.
Daha ileri yıllarda Kerim ve Esin Avşar, Hilmi Girginkoç, Haluk Kurdoğlu, harika dost Kemal Baytaş’la birlikte sanatseverler kulübü arkadaşlarım oldu.
Bu bağlamda tiyatro tutkunu meslektaşım sevgili Hıncal Uluç’u da rahmetle anıyorum.
…………………..
Not: Bu yazı için “İşte Atatürk” web sitesi, Seturday.com, Listelist, Evrim Ağacı kaynaklarından da yararlandım.