Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

1 Nisan Yılmaz Güney’in doğum günüydü.

Eşi Fatoş Güney’in yazdığı “CAMLARI KIRIN, KUŞLAR KURTULSUN” kitabından satırlarla Yılmaz Güney anlatımları yansıtayım...

Yılmaz Güney Türkiye’den sahte kimlikle kaçmıştı.

Gerçek bir kimlik kartı üzerine fotoğrafı şüphe götürmeyecek kadar iyi monte edilmişti.

Ama...

Bir önemli ayrıntı onu ele verebilirdi.

Kimlik belgesinde göz rengi “mavi” yazılıydı.

Eşi Fatoş bu yüzden kaygılıydı.

Ya kontrolde gözünün renginin mavi olmadığı anlaşılırsa...

Yılmaz, “Mavi gözlü adamı oynarım ben, merak etme” diye teselli etmişti onu.

Haberin Devamı

GÜNEY GÜLÜMSEYİŞİ

Gerçekten de Rodos’tan Paris’e uçmak için havaalanındaki kontrolde az daha yakayı ele verebilirdi.

Pasaport gişesindeki genç kadın polis önce Yılmaz’ın uzattığı kimliğe bakmıştı, ardından gözlerine...

Kitapta Fatoş Güney “Yılmaz hayatının en büyük oyununu orada oynadı” diye yazıyor.

Gerçekten Yılmaz kadın polisin gözlerine baktığı anda bembeyaz dişlerini göstererek kocaman gülümsemişti.

Bu karizmatik gülüşe genç kadın da güzel bir gülümsemeyle cevap verdi.

Ve...

Damgayı bastı.

Doğum gününde Güney

Yılmaz Güney Altın Palmiye ödülünü alırken.

19 YIL HAPİS

Yılmaz Güney’in Türkiye’den kaçışı da ilginçtir.

Önce...

Neden kaçtı?

“Endişe” adlı filminin çekim sürecinde Yumurtalık hâkimini bir tartışma sonrası öldürmüştü.

19 yıl hapis cezası almıştı.

Cezasının bir kısmını çektikten sonra Isparta yarı açık cezaevindeydi.

Muş’a gitmek için bir haftalık bayram izni almıştı.

Doğum gününde Güney

Yılmaz Güney eşi Fatoş ve oğlu Yılmaz’la.

YELKENLİYLE KAÇIŞ

Oysa...

Muş’a değil...

Eşi Fatoş ve oğlu Yılmaz’la birlikte -gizlice- Kemer’e gittiler.

Kaçış planı önceden yapılmıştı.

Dostları, Atina’da Kültür Bakanı, sanatçı Melina Mercouri ile görüşmüşlerdi.

Sağlık durumu ve daha da vahim olanı hapishanedeki birkaç suikast girişimi Mercouri’ye anlatılmıştı.

Yardım istenmişti.

Kadın Bakan da daha önce faşist albaylar cuntası döneminde Yunanistan’dan kaçarak ABD’ye irtica etmişti.

Orada ünlü Fransız sinema yönetmeni Jules Dassin ile evlenmişti.

Melina durumu eşine anlatmış.

O da Fransa İçişleri Bakanı’yla görüşmüş.

Haberin Devamı

Yılmaz’ın deniz yoluyla Marsilya kıyılarından Fransa’ya giriş yapacağını söylemiş.

“İltica” halinde Yılmaz’ın durumunu güvenceye almış.

................

Antalya Kemer’e dönelim.

Önceden temin edilen yelkenli tekne sabahın alaca karanlığında kıyıya yanaşır, Yılmaz Güney’i alır ve tekrar denize açılır.

Saatler sonra dümendeki dost “Artık uluslararası sulardayız” dediğinde Yılmaz rahatlar ama sevinemez.

Teknedeki arkadaşıyla satranç oynamaya başlar...

Açık denizde bir süre yol alırlar fakat hava fena patlar.

Marsilya’ya kadar gitmekten vazgeçilir.

Rota değiştirerek Rodos’a dümen kırılır.

Sonrası yukarıda anlattığım gibi...

Doğum gününde Güney

‘FRANSA VATANDAŞI YAPALIM’

Fatoş ve oğlu Yılmaz Kemer’den İstanbul’a dönerler.

Daha önce programlandığı gibi İsviçre’ye uçarlar.

Oradan Paris’e...

Yılmaz’la buluşurlar.

Ve trenle Marsilya’ya yolculuk...

Çünkü iltica programı Jules Dassin’in konuştuğu İçişleri Bakanı tarafından Marsilya polisiyle düzenlenmiştir.

Marsilya emniyet müdürlüğünde çok iyi karşılanırlar.

Müdür, Yılmaz Güney’e, “Sizi Fransız vatandaşı yapabiliriz. İster misiniz?” önerisinde bulunur.

Haberin Devamı

Yılmaz “Hayır, teşekkür ederim ama ben Türk vatandaşlığımın sürmesinden yanayım” cevabını verir.

Bunun üzerine “iltica işlemleri” tamamlanır.

Paris’e geri dönerler.

Doğum gününde Güney

ALTIN PALMİYE ÖDÜLÜ

Hapisteyken senaryosunu yazdığı “Yol” yönetmen Şerif Gören tarafından çekilmiştir.

Başrolde Tarık Akan...

..................

Yılmaz Güney Paris’te gece gündüz bu filmin montajını yapar.

Müthiş bir film çıkarır ortaya.

Ve...

Cannes Altın Palmiye ödülü Costa Gavras’ın “Missing” filmiyle birlikte “Yol”a verilir.

Fransa ve Avrupa basınında “Yol” için methiyeler yayımlar.

“Yol”un gösterildiği sinema kapılarında kuyruklar oluşur.

PARLAK TEKLİFLER

Costa Gavras bir süre sonra Yılmaz Güney’le görüşmek ister.

Ona “yeni yapacağı filmde başrol” teklif eder.

Yılmaz onu kırmayacak bir üslupla geri çevirir.

“Sinema kariyerimi yönetmen ve senaryo yazarı olacak sürdüreceğim” der.

Gerçekten de “Duvar” adı altında bir zamanlar tanığı olduğu “çocuk mahkûmlar isyanını” anlatan filmi çekmeye başlar.

Neredeyse 1500 dolaylarında oyuncu ve film ekibiyle büyük bir prodüksiyon.

Bu arada yönetmesi için bir film teklifi de alır.

Başrolde Yves Montand oynayacaktır.

Bunlar olurken, “Türkiye’de de Yılmaz Güney’in filmlerinin gösterilmesi” yasaklanmıştır.

Dağıtım şirketlerindeki bütün filmlerine ve kopyalarına el konmuştur.

Yılmaz Güney vatandaşlıktan da çıkarılmıştır.

Güney, en çok da buna üzülür.

Çünkü hayalinde hep Türkiye’ye dönmek vardır.

HABİS HASTALIK

Kahırdan mı bilinmez, yıllardır süren mide ağrıları birden tahammül edilemez hale gelir.

Mide kanseridir.

Ve...

Habis hücreler başka organlarına da sıçramıştır.

Güney, “Duvar”ı bitiremedi.

Diğer filme de başlayamadı.

Fatoş’la -dinlenerek belki sağlığını kazanır umuduyla- önce İspanya’ya, sonra Normandiya’ya gittiler.

................

Güney’in son anı eşi Fatoş’un satırlarından...

“Hemşireler girdiğinde irkildim.

Oysa saatlerce konuşmaya devam edebilirdim.

Yılmaz’ın gözlerinden yaşlar akıyordu.

‘Ağlıyor’ dedim.

‘Bakın ağlıyor, bütün söylediklerimi duydu, ağlıyor!’

‘Hayır ağlamıyor, bazen böyle oluyor’ dedi hemşirelerden biri.

‘Sizi artık dışarı alalım.’

Yılmaz’a baktım.

Kıpırdamıyordu.”

...................

Yılmaz Güney’in siyasi görüşlerini paylaşanlar olur, paylaşmayanlar da...

Hâkimin öldürülmesi de onaylanamaz elbette ama Yılmaz Güney, Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük sinema insanlarından biridir.