Yüreklerimizi dağlayan son deprem felaketinin “insani acılarımızın” ötesinde “siyaset” ve “Suriye ilişkileri” gibi iki önemli uzantısı var.
…………………
Önce birincisi…
Bloomberg Economics’in analizini yansıtayım.
Deprem bölgesinin yeniden inşa maliyeti, Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 5.5’ine kadar ulaşabilecek bir gideri işaretliyor.
“Bankacılık sektöründe kredi riski için de yaklaşık 30 milyar dolar” gibi bir tahmin de yürütmüş.
(Bu rakam -bence- çok abartılı. Kredi sigortaları ve diğer kurumsal amörtisörlerle elbette hafiflemekte. G.C)
Buna hükümetin 5.3 milyar dolarlık “ilk acil yardım taahhüdünü” ekleyin.
Daha önceki depremlerde hükümet, hızlı barınak sağlama ve acil ihtiyaçları karşılamak için gerekli fonları bulma becerisini göstermişti.
Yine de felaketin büyüklüğü hükümetin başka yerlerde kullanmayı planladığı fonların bir kısmını emebilir.
Bloomberg önümüzdeki seçimlere girerken deprem felaketinin “ansızın çıkagelen senaryo dışı başrolüne de” işaret ediyor. galip ihtimal
“Seçimin 14 Mayıs’ta olmasını etkiler mi ya da normal tarih olan hazirana kayabilir mi seçim tarihi?”
Bloomberg, Washington Post ve diğer Batı yayınlarına göre, “seçim tarihi olarak açıklanan 14 Mayıs’ın değişmeyeceği galip ihtimal.”
Olağanüstü hal de 14 Mayıs’tan önce bitiyor.
Ya “seçimin hazirandan sonraya ertelenmesi” ihtimali?
Seçimlerin ertelenmesi “doğal afetler” nedeniyle değil sadece “savaş halinde” mümkün.
Sonuç…
Seçimin 14 Mayıs’ta yapılması kararlılığında bir değişim beklenmemeli.
PARALEL
Brooking Institute ve Middle East Institute gibi kurumlarda bazı paraleller çizilmekte.
Şöyle ki…
1999 büyük depremiyle eş zamanlı olarak ekonomide de çöküntü yaşayan Türkiye’nin koalisyon hükümeti seçimleri kaybetmişti. Bu bağlamda
AK Parti’nin tek başına iktidara gelişi hatırlatılıyor.
Ve…
Son deprem felaketi ve ekonomideki durum ile 1999 arasında paralel çizmeye çalışıyorlar.
Zorlama ve çok abartılı bir paralel çizme kalkışımı bu.
Dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in “Cumhuriyet tarihinin en ağır krizini yaşıyoruz” açıklamasını… Yüzde 5 binlere varan banka faizlerini… IMF’yle anlaşma imzalanmasını… Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak ithal edilen Kemal Derviş’i hatırlayın.
O nedenle de “çok abartılı, çok zorlama bir paralel çizme kalkışımı” yorumunu yaptım.
SURİYE FAKTÖRÜ
Öncelikle “ikiz deprem” için bir saptamayı yansıtayım…
PARIS MATCH’ta yazan Yann Klinger’e göre, sabaha karşı gerçekleşen 7.8 büyüklüğündeki deprem ile ertesi gün gerçekleşen 7.5 büyüklüğündeki ikinci
deprem arasındaki ilişki…
“İkinci depremin birincisinin artçısı olmadığını, ikisinin aynı fay üzerinde bulunmadığını, ikincisinin kesinlikle birinci deprem tarafından tetiklendiğini” yazıyor.
“Önümüzdeki süreçte en az 6 hatta 7 büyüklüğünde ve çok sayıda 5, ardından yüzlerce 4 ve binlerce 3 büyüklüğünde deprem gerçekleşebileceği” iddiasında.
Hatta…
“İlk iki depremin 3’üncü bir büyük depremi tetiklemesi de göz ardı edilemez” görüşünde.
Bölgede 1882 Halep depremi de 10 binlerce can almış.
Yani…
Sadece bu son felaket değil, önümüzdeki süreç de Türkiye ile Suriye arasında olası yeni depremler nedeniyle zorunlu iletişimi ve yakınlaşmayı gerektirebilir.
Halep’te şu son büyük deprem nedeniyle çok fazla tahribat ve insan kaybı var.
Beşar Esad, karşıt durumda olduğu Batılı devletlerden ve komşulardan yardım istedi.
Henüz cevap alamadı.
Sadece Rusya ve İran yardım ekipleri gönderdi.
Buna karşılık İsrail, Şam’a “yardım önerisinde” bulundu.
Esad reddetti.
İdlib’deki 4 milyon insan da zor durumda.
Birleşmiş Milletler yardım kararını açıkladı ama yardımın ulaşması sadece Türkiye üzerinden mümkün.
Türkiye’de ise başta havalimanları ve karayolları olmak üzere ulaşım olanağı şimdilik görünmüyor. Karar askıya alındı.
Zaten Türkiye ile Suriye arasında liderler seviyesinde bir zirve görüşmesi gündemdeydi.
Bu deprem felaketinin zirveyi daha erken tarihe çekmesi beklenebilir.
……………….
Deprem bölgesinde fedakârca görev yapan Mehmetçik’imize, bütün görevlilere, gönüllülere yürekten teşekkür ve başarı dileklerimi sunuyorum.