Dün Dünya Mülteciler Günü’ydü.
New York Times’a göre, “Yunanistan’da son 10 yılın ve belki de şimdiye kadarki en ölümcül deniz kazasının gölgesi altında” bir anma oldu.
Suriye, Pakistan ve Mısır’dan 700’den fazla erkek, kadın ve çocuğun ölümcül deniz kazası büyük yüz kızartısı ve yürek acısıdır.
Pazartesi günü itibarıyla bu 700 insandan sadece 104’ü hayatta kalabilmişti.
“Yunan Sahil Güvenliği’nin köhne bir balıkçı teknesindeki bu 700 kaçağı kurtarmak için müdahale etmediği, teknenin bir anda yana yatarak batmasına kadar seyirci kaldığı” yolundaki iddialar soruşturuluyor.
Bu arada Lucky Sailor adlı gemisi mürettebatından “BBC’nin edindiği bilgiye göre, 700 kişinin bulunduğu teknedekiler, Yunan Sahil Güvenliği’nden yiyecek ve su istenmiş.
Ancak sahil güvenlik botu rotasını değiştirip uzaklaşmış.”
Yunan Sahil Güvenliği bu BBC iddiasına itiraz etmiş bulunuyor.
YUNANİSTAN’DA SEÇİM
Yunan halkı yeniden seçim sandığına gidiyor.
“Sert göçmen politikaları” taraftarı Miçotakis’in oylarını artırarak iktidar kapısını açması bekleniyor.
Miçotakis “suçu tamamen insan kaçakçılarına yükleyen” açıklamalar yaptı.
İnsan kaçakçılarının elbette “ağır suçlu” oldukları kesin.
Teknedeki 700’den fazla kaçağı sessiz, uysal tutmak ve kontrolü sağlamak için susuz bırakıyorlarmış.
Yunan Sahil Güvenliği’nin “batan tekneden S.O.S (yardım) istenmediğini” öne sürmesine karşın başta 2014 tarihli Avrupa Birliği yasası olmak üzere deniz hukuku “zorunlu yardımı” öngörüyor.
“Bir deniz taşıtının denize elverişliliği, son varış noktasına (bu olayda İtalya) ulaşamama ihtimali, gemide bulunan kişi sayısı, varış noktasına ulaşmak için yakıt, su ve yiyecek mevcudiyeti, geminin kalifiye komuta ve mürettebata sahip olup olmadığı, acil tıp yardımına ihtiyaç durumu, hamile kadınların ve çocukların bulunması” gibi durumlarda “S.O.S” istenmese bile Yunan Sahil Güvenliği’nin “resen kurtarma müdahalesinde bulunması” gerekirdi.
………….
Gene BBC’ye göre, kaçakların bulunduğu köhne tekne sabah 01.40’ta durmuş.
Yunan Sahil Güvenliği daha iyi gözlemde bulunmak için yaklaşmış ve kurtarma olasılığı için hazırlanmış.
Ancak…
26 dakika sonra sabah 02.06’da tekne sağ tarafa yatmaya başlamış.
Büyük bir sarsıntı duyulmuş, yüzlerce insandan çığlıklar yükseliyormuş.
Güvertedeki yüzlerce insan denize düşmüş, birkaç saniye içinde gemi alabora olmuş ve batmış.
GÖÇMEN KARŞITLIĞI YÜKSELİŞTE
Yunanistan’da bu kaçak göçmen felaketi yaşanırken siyaset sorumluluğu geçici hükümetteydi. Ama…
Sağ kanattan Miçotakis söylemleriyle ve yıllardır bilinen tavrıyla oylarını artıracak.
İtalya’da Başbakan Meloni de göçmenler için sert söylemleri ve politikalarıyla oy devşirmişti. AB’nin diğer ülkelerinde genellikle “göçmen karşıtlığının yükselişte” olduğu söylenebilir.
Ve Avrupa Birliği’nde yeni bir göç yasası hızla yol almakta. Son 30 yılda bu 22. göç yasası.
Türkiye’yi de yakından hatta çok yakından ilgilendiriyor.
Anlatayım…
9 Haziran’da Avrupa Birliği İçişleri Bakanları Lüksemburg’da toplandılar.
12 saat boyunca yeni bir “göçmen anlaşmasını” konuştular. “Nitelikli çoğunluk” sağlanarak anlaşma metnini kabul ettiler. Avrupa Parlamentosu’nda görüşülecek ve oylanacak olan yeni düzenleme şu düzenlemeleri getiriyor:
1 “Kaçak göçmenler için zorunlu yerleştirme” uygulaması kaldırılıyor.
2 Bunun yerine üye ülkeler kabul etmek istemedikleri her göçmen için 20 bin euro ödeyecek. Bu ödemeler bir AB fonunda birikecek. Göçün esas nedenleriyle mücadele projelerinde kullanılacak.
3 Kaçak göçmenlerden kabul edilenlerin üye ülkelere dağılımı için nüfusa ve milli gelire göre kotalar getiriliyor.
4 AB’ye yeni giren ülkelere diğer üyelerden yardım istemeden önce “belirli sayıda kaçak göçmen işlemleri yapma şartı” konuyor.
5 AB ülkelerinde yapılan “tüm sığınma başvurularının altı ay içinde sonuçlandırılması zorunluğu” dayatılıyor.
ZURNANIN DELİĞİ
Zurnanın “zart” dediği delik 6’ncı maddede. “Sığınma başvurusu” reddedilen göçmenler nereye gönderilecek?
Bu karar “göçmeni gönderecek ülkeye” bırakıldı. “Sığınma başvurusu” kabul edilmeyen göçmen, başvuru yaptığı ülke tarafından “güvenli” olarak tanımlanan bir AB dışı ülkeye gönderilecek.
Ancak “göçmen ile gönderecek ülke arasında bir bağlantı sunulması” gerekecek. “Esnek, müphem” bir hüküm.
Örneğin…
Afrika’nın çeşitli ülkelerinden göç alan İtalya’nın, Tunus gibi bir geçiş ülkesine göndermesinin önü açılıyor.
Oysa o göçmen “Tunuslu olmayabiliyor.” Tunuslu değil, Afrika’nın başka ülkelerinin vatandaşı olabiliyor. Ama kabak Tunus’un başına patlıyor. Çünkü tekneye Tunus’tan binilmiş!..
Göçmen karşıtı politikalarla iktidara gelen İtalya Başbakanı Meloni önümüzdeki günlerde Tunus’a bir ziyaret yapacak ve bu konuda bir anlaşma sağlamaya çalışacak.
……………………
Türkiye’nin bu konuda özel bir durumu var. Çünkü Türkiye ile AB arasında bir “geri kabul anlaşması” zaten yıllardır uygulamada.
Ortadoğu’dan, Asya’dan hatta Afrika’dan gelerek Türkiye üzerinden bir AB ülkesine geçiş yapan kaçak göçmen kabul edilmediği takdirde Türkiye’ye geri gönderiliyor.
Şimdi buna “kaçak göçmenin Müslüman olduğu” gibi esnek ve müphem bir bağlantı öne sürülerek Kuzey Afrikalı sığınmacılar da Türkiye’ye gönderilir mi?
Ayrıca…
Yeni gönderilen kaçak göçmen başına AB ülkesinin -anlaşma gereği- ödemesi gereken bedel kalkıyor mu?
………………….
Turpun asıl büyüğü ise çok daha vahim.
Bütün bunların gerisinde “Büyük İkame Teorisi” gibi Avrupa ve Amerika’da yükselişte olan “ırkçı ana akım”
bir sonraki yazıya…
……………………
Yazıda Independent, The Guardian, New York Times, Le Monde ve BBC’den de yararlandım.