Afganistan’ın son Cumhurbaşkanı Gani’ye -Kabil’in düşmek üzere olduğu- pazar günü “tarihi bir yalan” söylendi:
“Taliban başkanlık sarayına girdi, sizi öldürecekler. Helikopterinizi hazırladık, Afganistan’ı derhal terk etmeniz lazım.”
Cumhurbaşkanı Gani bir dehşet sahnesini hatırladı.
1996 yılında Afganistan’ın Sovyet yanlısı komünist Afgan Cumhurbaşkanı Muhammed Necibullah’ı vahşice öldürmüştü.
Bağırsakları dışarı fırlamış bir halde onun ve kardeşinin cesetlerini asarak günlerce teşhir etmişlerdi.
Gecikse aynı şeyi kendisine de yapabilirlerdi.
Çaresizlik içinde, zayıf bir ses tonuyla, “Birkaç eşyamı alacak vaktim var mı?” diye sordu.
Cevap: “Mümkün değil!..”
Cumhurbaşkanı Gani kaderine razı olarak “Peki” dedi.
Üzerinde ince bir pardösüyle helikoptere bindi.
Yanında eşi ve birkaç yakını vardı.
Askeri helikopter havalandı.
Pencereden Kabil’in kuzeyindeki yüce Hindukuş Dağları görünüyordu.
Bir süre sonra helikopter Özbekistan’a indi.
Cumhurbaşkanı Gani ve yanındakiler küçük bir jete geçtiler.
Rota Birleşik Arap Emirlikleri’ydi.
Hükümete hatta yardımcılarına bile bu zorunlu kaçışı bildirmemişti.
İstifa anlaşması
Cumhurbaşkanı Gani’ye en yakınındaki danışmanları yalan söylemişlerdi.
Zira...
Ona “Taliban sarayınıza girdi. Sizi arıyor, öldürüleceksiniz” dedikleri sırada, Taliban güçleri Kabil’i çevirmişlerdi ve orada bekleyişteydiler.
Çünkü...
Amerikalılar, Taliban yetkilisi Baradar ile şöyle bir anlaşma yapmışlardı:
Taliban’ın kuracağı ve içinde mevcut Afgan yönetiminden bakanların da yer alacağı bir “geçiş hükümeti” kurulacaktı.
Bu hükümetin çalışmasını kolaylaştırmak için de Cumhurbaşkanı Gani istifa edecekti.
Amerikalılar birkaç gün önce bu planı Cumhurbaşkanı Gani’ye aktarmıştı.
Gani -gönülsüzce de olsa- bu planı kabul etmişti.
O nedenledir ki danışmanları “Taliban sarayınıza girdi. Sizi arıyor, öldürüleceksiniz, kaçın” dediklerinde şaşırmıştı.
Böyle bir durumu hiç beklemiyordu.
“ABD tarafından aldatıldığını” düşünmüş olmalı.
Oysa...
Aldatan ABD değil, en yakınındaki danışmanlarıydı.
Hizmet kime?
Cumhurbaşkanı Gani istifa edeceği için artık “Taliban’a direniş gibi konularla ilgilenmemek” kararı almıştı.
O sabah yardımcılarına “Kabil’in savunulması” için tek kelime etmemişti.
“Ekonomik dijitalleşme” konulu suya sabuna dokunmayan direktifler vermişti.
“İstifa edeceğini yardımcılarından bile saklıyordu.”
Acaba...
“Ona yalan söyleyen danışmanları kime hizmet etmişlerdi?”
Olacakları sezmiş ve Cumhurbaşkanı’nı kaçmaya razı ederek onun can güvenliğini mi sağlamışlardı?
Yoksa...
“Kabil’in hiç direniş olmaksızın Taliban’ın eline geçmesi” için bir senaryonun aktörleri mi olmuşlardı?
Çığ etkisi
Cumhurbaşkanı’nın kaçışı sanki bir çığın düşüşünü tetiklemiş oldu.
Şöyle ki...
Parlamento başkanı dâhil bir avuç yetkili Pakistan’a kaçtı.
Savunma Bakanı Birleşik Arap Emirlikleri’ne giden uçağa bindi.
Ülkenin ikinci başkan yardımcısı ve Afganistan’ın istihbarat başkanı da ülkeden ayrılmayı başardılar.
Onlar gidince komuta kademesi ve bürokrasi de çöktü.
Hepsi Kabil Havaalanı’na kapağı atıp canlarını kurtarmanın çaresini arıyordu.
Ortada artık Kabil’i Taliban’dan koruyacak hiç ama hiçbir güç kalmamıştı.
Kontrol noktaları da boşalmıştı.
Evet...
Cumhurbaşkanı Gani’nin kaçışı Afgan yönetimi, savunması, güvenliği, bürokrasisi üzerinde “çığ” etkisi yapmıştı.
Taliban’ın 2. anlaşması
Kabil sahipsiz kalmış, göz açıp kapayıncaya kadar oluşan çeteler evlere girip soygunlara başlamıştı.
Yağma da yapıyorlardı.
Doha’daki müzakereleri yürüten Taliban liderlerinden Baradar, ABD yetkililerine “Bir sorunumuz var” dedi.
Ve...
“Kabil’de çetelerin evleri bastığını, soygunların başladığını” söyledi.
Şu öneride bulundu.
İki seçeneğimiz var: “Kabil’in güvenlik sorumluluğunu ya ABD üstlenir ya da bunu bizim yapmamıza izin verirsiniz. Hangisi?”
ABD Komutanı McKenzie’nin Baradar’a cevabı şöyle oldu:
“Bizim misyonumuz ABD vatandaşlarını, silahlı kuvvetlerini ve Afgan müttefiklerimizi tahliye etmekle sınırlıdır.”
Taraflar anlaşırlar:
“ABD, 31 Ağustos’a kadar havaalanına sahip olacaktır. Buna karşılık Taliban da Kabil’i kontrol edecektir.”
Kabil’e girin!..
Yani...
Taliban o gün Kabil’i almaya niyetli değildi.
Şehir kuşatılmıştı.
“Geçiş hükümetinin kurulması” bekleniyordu.
Ancak...
Cumhurbaşkanı Gani’nin kaçışı Taliban’a başka seçenek bırakmadı.
Taliban kuvvetlerinin komutanı Muhammed Nasir Hakkani’nin telefonuna şu mesaj düştü:
“Hükümet tüm bakanlıklarını bıraktı. Daha fazla kargaşayı önlemek ve kamu mallarını, hizmetlerini, halkı kaostan korumak için şehre girin.”
........
Hakkani’nin başında olduğu Taliban kuvvetleri tek bir asker ve polise rastlamadan kenti teslim aldı.
Cumhurbaşkanlığı sarayına ise ancak akşama doğru vardı.
Cumhurbaşkanı Gani’yi taşıyan helikopter havalandıktan en az altı saat sonra.
........
Bir yalan ve sonucu...
Acaba yalanın sebebi neydi?
..........
Bu satırlar için dünkü Washington Post’tan da yararlandım.