Yaş nedeniyle yasak kapsamındaki vatandaş hastaneye gitmek için evinden çıkmış.
Fakat otobüse alınmamış.
Yürüyerek gidecek ama nereden, nasıl bilmiyor.
İşte bu yaşlı vatandaşla bir genç kendince güya eğlenmeye kalkışıyor. Acımasızca dalga geçiyor.
Üstelik görüntülerini de cep telefonundan yayınlıyor.
İzlerken içimiz parçalandı.
Büyük tepki aldı.
..................
Evet...
Bir virüs yaşamımızı, alışkanlıklarımızı, zorunlu olarak altüst etti. Ama...
Hiç değilse büyüklere saygı kültürümüzü yok etmemeli.
Onlar geleneklerimizin hafızasıdır.
Bir sözleriyle bizi yaşatacak ya da 40 yıl ileri götürecek tecrübe stokuna sahiptirler.
Aşağıda bunu ortaya koyan güzel bir hikâyeyi yansıtıyorum...
Elbette Türkiye’mizin görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan valilerini, bakanlarını ya diğer yöneticilerini kesinlikle ima ediyor değilim.
Tam tersine, yaşlılara “saygı, sevgi, hürmet ve şefkat” çağırısında bulunuyorlar.
Kendileri de bunu uyguluyor.
Sadece yaşlılara önem veren, saygı gösteren “aksakallılar divanı” kuran, geleneklerimizin, ulusal kültürümüzün simgesi gibi gördüğüm bir anlatı bu.
......................
Çok eski zamanlarda, ülkenin birinde...
Gaddarlığıyla bilinen bir vali yaşar.
Aklına esmiş, emir verir:
“Vilayetimdeki 60 yaş üzerinde olan herkes infaz edilecektir.”
Gençlerden biri, babasını samanlıkların altına özel yaptırdıkları sığınağa saklar.
Vilayetteki tüm 60 yaş üstündekiler toplatılır ve infaz edilirken gencin samanlıkta sakladığı babası sağ kalır.
Gaddar vali bu kez 50-60 yaş arasındakilerin toplanmasını ve infaz edilmesini emreder.
İnfaz öncesi hepsini deniz kenarına toplatır.
Onlara şöyle seslenir:
“Size üç gün süre. Üç gün sonra geleceğim, bana kumdan tespih yapacaksınız. Eğer beceremezseniz hepinizin başı kesilecek!..”
Bir gün geçer.
“Kumdan tespih” yapmak ne mümkün.
İkinci gün geçer.
Gene hiçbir şey yapılamaz.
Üçüncü günün akşamına doğru babasını samanlığın altında saklamış olan genç adam babasının yanına gider.
Ona durumu anlatır.
Süre bitmek üzeredir.
Babası, oğlundan durumu öğrenince, bir süre düşünür ve bulduğu formülü söyler.
“Şimdi git deniz kenarına, bekleşenleri ölümden kurtar” der.
Oğul deniz kenarına vardığında süre bitmiştir.
Ortada elbette tespihten eser yoktur. Cellatlar hazırdır.
Ahali kaygılıdır.
Kimi eşinin, kimi babasının, kimi abisinin, kimi en yakınının infaz edileceği korkusu içindedir.
Vali deniz kenarına “infaz emri” için gelir.
“Verilen süre doldu, görevi yerine getiremediniz” der.
Ve tam cellatlara “İnfaza başlayın” emrini verecekken, babasını gizleyen genç adam ortaya çıkar.
Valiye, ahalinin duyacağı yüksek ses tonuyla şöyle seslenir:
“Sayın Valim, biz bu görevi yerine getirirdik, lakin bir sorun bize niye getirmedik diye” der.
Vali, olmayacak bir şeyin cevabı da olamayacağını bildiği için, alaycı bir edayla “Peki söyle neden?” diye sorar.
Genç adam cevap verir:
“Sayın Valim, biz çok düşündük. Kumdan tespih taneleri yapmak zor değil. Lakin bunun imamesi nasıl olacak? Valimiz ya beğenmezse!..
Siz ki her konu da tüm eyaletin en iyisisiniz.
İmameyi siz varken bizim yapmamız ne haddimize!..
Siz imameyi yapın, biz de tespih taşları etrafına hemen diziverelim...”
Vali bu çok zeki cevap karşısında zor durumda kalmıştır. İnfaz emrini veremez.
Muhafızlara çarnaçar “Tamam, hepsini serbest bırakın” diye seslenir gönülsüzce.
Sonra...
Kısa bir süre düşünür, etrafındakilere “Bu fikri olsa olsa bir yaşlı bilge vermiştir. Demek 60 yaş üzerindeki herkesi toplayıp infaz edememişsiniz” der.
(Teşekkürler sevgili Samim Baki...)
....................
Yaşlı vatandaşla güya dalga geçmeye kalkışan genç, yetkililere yakalanınca “Canım eğlenmek istedi” demiş.
Ne yazık!..
Bizim için biraz olsun tesellisi ise derhal “ayaklarına elektronik kelepçe takılarak 15 gün ev hapsiyle cezalandırılmış olması.”
Umarım başkalarına ders olur.